Ne anlaşması traducir francés
456 traducción paralela
- Ne anlaşması?
- Quelle affaire?
Ne anlaşması? Ne için?
A quelles fins?
- Ne anlaşması?
- Lequel?
- Anlaşmamızı hatırla. - Ne anlaşması?
Et notre accord?
Ne anlaşması?
Comment?
- Tamam, ne anlaşması? - Başka köpek şovu yok.
Finis les concours de chiens.
Ne anlaşması?
C'est quoi cette affaire?
Ne anlaşması?
Quel marché?
Ne anlaşması?
Quel accord?
Ne anlaşması, öldür onu.
Non, tue-le.
Ne anlaşması be, yalancı köpek!
Ne me parle pas de remise de peine, sale menteur!
Ne anlaşması?
- De quel marché?
Ne anlaşması? Sana para vereceğim.
- J'ai un contrat...
- Ne anlaşması?
Quelle affaire?
"Roger Laslane'in eşi olarak sizden öğrenmek istediğim nerede ve ne zaman Gizli Japon Anlaşması imzalanacak... ve kimler olacak!"
"J'aimerais que vous appreniez, " madame Roger Leslane, " où et quand aura lieu la signature
Bir centilmenlik anlaşması yaptığımız doğru ama korkarım ki ben centilmen değilim.
C'est vrai, nous avons un contrat entre hommes d'honneur, mais malheureusement, je ne suis pas un homme.
Bu bir iş anlaşması değil. Kızı kovmakla hiçbir şey halledemezsin.
Nous ne parlons pas affaires, la renvoyer ne réglerait rien.
Charles, Kartaca anlaşmasını onayladığına inanamıyorum.
Je ne crois pas que tu prônes une paix carthaginoise.
Eisenhower müttefiklerinden ayrı bir barış anlaşması yapmayacaktır.
Eisenhower ne fera pas la paix.
Kardeşim, aramızda kalsın ama anlaşması pek kolay bir insan değildi ve kadın da çocuk istiyordu ve onun hiç çocuğu olmadı.
Mon frère, entre vous et moi, n'était pas la meilleure personne au monde. Elle voulait des enfants, il ne pouvait pas en avoir.
Geçen yaz bir konuşmama anlaşması yaptık.
Par un accord tacite, nous ne parlons jamais de l'été dernier.
- Cenevre Anlaşması'nı ezbere biliyorum. - Ne hoş.
Je connais la Convention de Genève par cœur!
Beni bu hoş mekana bir iş anlaşması için çağırdığınıza... bir an olsun inanmadım.
Vous ne m'avez pas convié dans ce lieu exquis pour parler affaires.
Bu, hayatının anlaşması olacak. Peki, ya bu ne? Bu ne?
C'est l'affaire de ta vie. c'est quoi, ça?
Sadece siz kuzeyli insanlar kaldınız, barış anlaşması yapmayan.
Des peuples du Nord, il ne reste que vous.
İnsanın kendisi gibi biriyle anlaşması gibisi yok.
Rien ne vaut de faire des affaires entre gens du même monde.
İniş izni vermemek IAC Anlaşmasını bozmaktır.
Ne pas autoriser un atterrissage, c'est une violation de la Convention.
Rahatsız etmek istemedim Paul. İş anlaşmasının ortasındasındır diye düşündüm.
Je ne voulais pas risquer de vous déranger en plein travail.
Ama Scrmanaga'nın benimle bir anlaşması olmadığını söylemeliyim.
Mais je dois vous dire, monsieur, que Scaramanga ne veut pas m'abattre.
Dünya Savaşı'nı okulda işlerken bize Versay Anlaşması'nın inanılmaz derecede korkunç şartlar içerdiğini anlatmadılar.
On ne nous avait pas expliqué, à l'école, les conséquences du Traité de Versailles.
Bizim koşullarımızda barış anlaşması istiyorlar. Onlara ne söylemeliyim?
Ils veulent faire la paix, à nos conditions.
Ne oldu? Karın seni boşanma anlaşmasında kazıkladı mı?
Que s'est-il passé avec votre femme pour le règlement du divorce?
Gelecek sezon için anlaşması olmaması onun için yeterli bir ceza.
Il suffira de ne pas renouveler son contrat la saison prochaine.
Anlaşması ne kadar kolay bir aileydi.
Une famille si agréable.
Ne anlaşması!
Quel marché?
Bak birlikte bir iş anlaşması yapıyoruz ve böyle bir ilişkiye girmemeliyiz diye düşünüyorum.
Nous travaillons ensemble sur une affaire. Nous ne devrions pas nous voir en dehors.
Bu tabii ki prensip anlaşması.
Bien sûr, il ne s'agit que d'un accord de principe, si on peut encore parler de principes de nos jours!
- Ne? Plütonyum anlaşması.
Le marché du plutonium.
- Ne anlaşması?
Un marché?
Bu delice Giscard anlaşmasının bizim için maliyeti ne olacak?
Cette lubie sur les Giscard va nous coûter combien?
Dinle, Von Hoffenstein anlaşmasını ararken bulacağımı hiç tahmin etmediğim bazı ödeme kayıtları buldum.
J'ai trouvé des memoranda quand je recherchais le contrat Von Hoffenstein que je ne devais pas trouver.
Cardassian anlaşmasını kaybetmeyi göze alamayız.
Nous ne pouvons pas nous permettre de perdre le traité cardassien.
- Berbat bir hataydı bu. NBC'yle olan bir anlaşmasını bozdum sanıyor.
Je ne l'ai pas descendu aux yeux de NBC.
Eğer bizi görürse, bize ne yapacağını düşünebiliyor musun? Ya NBC'yle olan anlaşmasını bozup çıktığı kızı çaldığımı düşünürse?
Que fera-t-il s'il pense que je l'ai descendu aux yeux de NBC et que, en plus, j'ai piqué sa petite amie?
Bu işte şarkı söyleyemeyen ama yine de plak anlaşması olan insanlar var.
Il y a des gens qui ne savent pas chanter et qui ont des contrats.
Barış anlaşmasını bozacağınızdan korkuyorlar.
Ils craignent que vous ne sabotiez le traité.
Algeron anlaşmasında Federasyon perdeleme teknolojisi geliştirmeyeceğini, özellikle kabul etti.
Depuis le Traité d'Algeron, la Fédération ne développe plus de techniques d'occultation.
South River anlaşmasında ne yapıyordu? Şunu aç.
Que faisait-il dans l'affaire South River?
Yok olması, tüm Çeyreğe sürekli..... bir yan etki yaptı ve ilk Federasyon-Klingon barış anlaşmasını sağladı.
Et ne me dites pas que les Vulcains n'ont aucun sens de l'humour.
Sen neden hiç iş anlaşması yapmıyorsun?
Pourquoi tu ne conclus pas de marché?
Ancak Federasyon'un devletinizi tanımadığı ve Cardassia'nın Bajor ve Federasyon'la suçluların iadesi konusunda bir anlaşması olmadığı düşünülürse çok umutlu olmamalısın.
Mais sachant que la Fédération ne reconnaît pas votre gouvernement, et que Cardassia n'a jamais signé d'accord d'extradition avec Bajor, n'en espérez pas trop.