English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → francés / [ N ] / Nihâyet

Nihâyet traducir francés

34 traducción paralela
Nihâyet! Adam akıllı çalışan bir İngiliz silahı!
Enfin, une arme britannique qui fonctionne.
Annem, nihâyet kaygılarına son verdi.
M'man a banni les travaux!
Bart, müzen 3000 dolar kâr yaptı. Nihâyet.
Bart, ton musée t'a rapporté près de 3000 $.
Evet, nihâyet!
Ouais! Enfin!
Bart, nihâyet aldım!
Bart! je l'ai eu
- Nihâyet, Pasifik Okyanusu!
Lenny : Enfin, l'océan Pacifique.
Mozart ölünce, nihâyet yaşayan en büyük besteci ben oldum.
Avec la mort de Mozart, je suis, au moins, le meilleur compositeur vivant.
Harold, Bavarya şekerli kurabiyeden bir ısırık alırken nihâyet, her şey yoluna girecekmiş gibi hissedebildi.
En croquant dans un sablé meringué, iI se dit enfin que tout irait bien.
Kurula nihâyet kalıcı koleksiyonumuza ekleme yapmak için imza attırabildim.
J'ai enfin convaincu le conseil de les acheter.
Nihâyet mutluluğu yakaladı.
Elle est enfin heureuse.
Nihâyet.
Enfin!
- Nihâyet kazandım. - Güzel.
J'ai fini par gagner.
- Nihâyet. - Bence burası.
Oui, finalement!
Komşularımızla nihâyet tanışmak güzel oldu.
Ça fait plaisir de finir par rencontrer les voisins.
Nihâyet.
Finalement.
Ama en azından nihâyet karşındayım, Amcacığım.
Mais maintenant, je suis là, mon oncle.
Evet, nihâyet olası bir ipucu yakalamış olabiliriz.
Ouais, on a finalement... trouvé une piste possible.
Ama nihâyet gün bitince devam edip etmeyeceğine karar veriyorsun.
Mais à la fin de la journée, Tu peux juste... choisir de continuer, ou pas.
Nihâyet Andy'nin ailesiyle tanıştım geçen akşam. Ve annesini hiç sevmedim.
J'ai enfin rencontré les parents d'Andy l'autre soir et je n'aime pas du tout sa mère.
Charlie sana nihâyet tekrar kan verebileceğinden bahsetti mi?
Charlie vous a dit qu'il est à nouveau autorisé à donner du sang?
Nihâyet akıllıca bir şey söyledin.
Tu dis enfin quelque chose d'intelligent.
Kızın kaçıyor, nihâyet tekrar görüşseniz ne derdin?
Que lui dirais-tu si tu la revoyais un jour?
Nihâyet olmam gereken şey oldum.
Je suis enfin ce que je suis destiné à être.
Bunu nihâyet beraber bulduk John.
Tu t'es totalement ressaisi, John.
Bugün doğaçlama sınıfında nihâyet Harold yapmaya başlayacağız.
Aujourd'hui en classe d'impro, on va enfin jouer Harolds.
Fazla mesai gerektirdi ama nihâyet onları buldum ;
Ça a été du boulot. Mais je les ai finalement. Les pires des pires.
Nihâyet tanıştık.
- On se rencontre enfin.
Kocacığım, eğer savaşta ölürsem birbirimize nihâyet kavuşmuş oluruz.
Mon cher mari, si je meurs au combat, nous serons enfin réunis.
- Nihâyet!
Enfin!
- Evet, nihâyet.
Oui, enfin.
Nihâyet şu gıy gıy bitti.
Le violoneux s'est enfin tu.
Valcîk ve grubu Silver A sayesinde nihâyet Londra'yla tekrar irtibat kurabildik.
Grâce à Valcík et à son groupe Silver A, on a rétabli les communications avec Londres.
Ve nihâyet, hapisten mahsum bir adamı kurtaracağım. Normalde böyle bir durumda delirirdim.
Bon, il ne peut pas me briser le coeur, parce qu'il me rendrait presque folle.
Nihâyet oldu.
Et c'est enfin arrivé.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]