Oasis traducir francés
311 traducción paralela
Vahaya gidiyoruz, su almaya.
Aller chercher de l'eau à l'oasis.
Vaha nasıl yazılır?
Comment tu écris oasis?
- Bilimsel anlamda burası vaha sayılmaz.
Ce n'est pas une oasis ici.
Konforsuzluk çölünde, el altında bir vaha.
Une oasis dans un désert d'inconfort.
Belki benim kuruntum ama vahamız menekşe gibi soluyor.
Je rêve ou notre oasis diminue comme peau de chagrin?
Gece vahayı aydınlatan ay...
La lune qui illumine cette oasis la nuit.
San Francisco, Kaliforniya çölünde bir uygarlık vahası.
San Francisco, une oasis civilisée dans le désert californien.
Solaar Vahası'nda. Fakat sizin gitmenizin ne yararı olacak?
A l'oasis de Solaar.
Vaha, Byblos yolundaki Tiba sınırının yakınında.
L'oasis est à la frontière de Tiba, vers Byblos.
Burası çölde bir vaha gibi.
- C'est comme une oasis.
Aynı zamanda Byrd'ün 1947 yılında karşılaştığı tamamen buz çölüyle çevrelenmiş kutupta sıcak vaha fenomenini de araştıracaksınız.
Vous explorerez aussi Ie phénomène observé par l'expédition de Byrd en 1947, une oasis polaire composée d'eau tempérée complètement entourée par ce vaste désert de glace.
Asselar Vahası kapanmaz.
L'oasis d'Asselar ne sera pas recouverte.
Bu en büyük vaha, değil mi?
C'est la plus grande oasis, n'est-ce pas?
Bizim gibi işi bitmiş adamlar için burası çölde bir vaha gibi.
Cet endroit est une oasis pour nous, les rejetés de la société.
En yakın yer küçük bir vaha, ama bu kuzeye doğru bir haftalık yolculuk demek.
MARCO POLO : L'endroit le plus proche est une petite oasis. Mais c'est à une semaine de voyage au nord d'ici.
Eşkiyalar vaha yakınına da kamp kurarlar.
Les bandits établissent toujours leur campement à côté d'une oasis.
Vahaya gitmeliyiz.
Nous allons vers l'oasis.
Her gün, gittiğimiz mesafe azalıyordu.
Chaque jour, notre avancée vers l'oasis diminue.
Vahaya ulaşana kadar, Doktor, evet.
MARCO POLO : Tant que nous n'avons pas atteint l'oasis, oui, Docteur.
Vahaya gideceğim ve su ile geri döneceğim.
Je vais aller à l'oasis et rapporter de l'eau.
Vahaya ulaşabileceğini mi sanıyorsun?
MARCO POLO : Tu penses pouvoir atteindre l'oasis?
Yapabiliyorken vahaya doğru hareketlenmeyliz.
Non, tant que nous le pouvons, nous allons avancer vers l'oasis.
( Vahada Tegena tamamen dolu bir su kabağından su içmektedir. )
À l'oasis, Tegana boit dans une gourde pleine d'eau.
Bana suyun nerede olduğunu gösterebileceğini söyledin.
Vous savez où est l'oasis la plus proche?
Açlıktan ölen birinin gözünde yemek gibisiniz.
Vous êtes une oasis dans le désert.
Çöl kelimesi insanın aklına kum tepeciklerini, vahaları ve serapları- -
Ce terme évoque des images de dunes, d'oasis, de mirages...
Vahada Barasa öncü grubu var.
Un détachement de Barrassi est à l'oasis.
Aniden, mucize gibi aşağıda Dünya benzeri bir yer beliriyor.
Soudain, miraculeusement, une oasis de type terrestre apparaît.
Bu vahşi yerde bir vaha kurmuşsun.
Vous avez bâti une oasis dans ce désert.
Kumulun ötesinde bir vaha var.
Derrière la dune, il y a une oasis.
Halkı bu sıcak, kavrulmuş toprakların sadece hayalgücü değil, cesaret de gerektiren bir taşra vahası bir başarı olabileceğine ikna etmek.
Convaincre le public que cette terre aride puisse être une oasis a nécessité de l'imagination et de l'audace.
İyi olan her şeyi aldik ve burada bir vaha yarattik.
Avec ce qu'il y avait de plus précieux, nous avons fondé un oasis
Ama bu milyonlarca galon su kumların altında yok olmadan önce çölün ortasında bereketli bir astropikal orman yaratır.
Mais avant que ces millions de litres d'eau disparaissent... ils ont créé un oasis de verdure luxuriante au milieu du désert.
Gökadalar arası yolculuk için pek çok vaha var ama bilinenlerden hiçbiri ticaretin atardamarından bu kadar uzak değil ve hiçbiri bir tylium madenine çok garip bir şekilde yakın değil.
Il y a de telles oasis pour voyageurs intergalactiques... mais aucune n'est si loin des voies commerciales connues... et si curieusement près d'une mine de tylium.
Slausen Müzesine Hoşgeldiniz.
Soyez les bienvenus à l'oasis perdu de Slausen.
Vahanın ötesinde bulacaksın onları.
Tu les trouveras au delà de l'oasis.
Hatırlıyorum da inanılmaz karanlık bir gecede... bir vahada kalıyorduk ve palmiye ağaçları rüzgârdan sallanıyorlardı ve uzaklardan Kozan'ın güzel bas sesini işitebiliyordum.
Je me souviens d'une nuit incroyablement noire, dans une oasis. Les palmiers frémissaient au vent, j'entendais Kozan chanter au loin, de sa magnifique voix de basse, et je tentais de repérer sa présence dans les dunes.
Helikopter çağırın.
Appelez un hélicoptère! - J'essaie l'oasis!
Oasis'in sahibi.
Il possède l'Oasis.
Stressiz bir ortam yaratmaya çalıştım.
J'essaie de créer une oasis anti-stress.
Buranın güneyinde vahalı bir şehir. Yolun güneyde dağlardan, doğrudan kanyona döndüğünü biliyordu!
Il savait qu'il y avait une oasis à l'est.
Gizemli Palmiye Vahası'na ne dersin?
Disons, l'oasis des Palmiers Brumeux.
Bir saray, cennet, bir şehir yapacağım.
Un palace, une oasis, une ville.
Kumarhanesi olan bir cennet.
Une oasis avec un casino.
Develerden ve kadınlardan uzakta sessiz bir vaha...
Une oasis à l'abri des chameaux et des femmes.
Profesör bundan hoşlanacaktır. Hakikaten, bu zamanda çöldeki yağmur damlası gibi.
Oh, une oasis dans le désert!
Onların soyutlanmaya ve çalışmaya ihtiyaçları var.
UNE OASIS DE BONHEUR À DEUX PAS DU CIMETIÈRE J'ai une idée!
Eğer rahatlatıcı ilacınız ve her hafta olacağınız iki iğne yatıştırıcı etki yapmazsa... bileceksiniz ki başka maddelere karşı hassasınız, büyük ihtimalle de küf ve mantara.
Si votre oasis et 2 piqûres par semaine ne vous calment pas en hiver, vous devez réagir à autre chose. Des moisissures, ou des champignons.
Siva vahası.
L'oasis de Siwa.
"Vahada benim keçilerimi bile ona emanet etmem."
"Je ne le laisserais pas conduire mes chèvres autour de l'oasis".
- Pilleri doldur.
On a besoin d'une oasis, pour se recharger.