Objet traducir francés
5,242 traducción paralela
Bay Edelman, bahse konu olan bu davada,... avukat olarak görevlendirildiniz mi?
Monsieur Edelman, étiez-vous dans le personnel comme associé sur l'adoption qui est l'objet de cette action en justice?
Keçe, kumaş ve düğme gözleri olan, hissiz, oynayabileceğin ve kontrol edebileceğin ve sıkıldığında atabileceğin bir şey olarak?
Comme un objet sans sentiments avec des yeux en boutons qui t'amuses et que tu manipules, que tu jettes quand tu en as assez?
Bu özel bir şey.
C'est un objet spécial.
İnanıyoruz ki sonunda elinde en değerli şey olarak görev tabancası kaldı.
Nous pensons qu'il en était au point où le seul objet de valeur en sa possession était son arme de service.
Bürosunda bir tane bile kişisel eşya yok.
Il y a pas un seul objet personnel dans son bureau.
Ancak kardeşliğin üyesi bu eşyaya sahip olabilir.
Seul un membre de ce clan posséderait cet objet.
Yanlarında mevcut. Bu tarz kuruluşlarda bilinir ki, Onların yerleştirilmesi demek
Comme dans tous les établissements de ce genre, on les place à côté d'un objet pour indiquer qu'il a été vendu.
Ofisinden evime götürmek için bir şey seçebilir miyim?
Je peux choisir un objet à ramener chez moi?
Evet, cinsel obje gibi.
Un objet sexuel.
- Başka bir şey? - "Anormal nesne" diyorlar...
Ils appellent ça un objet anormal.
Nesneyi kuşatan buz neredeyse 20 bin yıllık.
La glace qui entoure l'objet a près de 20 000 ans.
Etraftaki buzdan alınan numunelerin izotop analizi, bir nesnenin 18.000 yıl buzulun altında kaldığını gösteriyordu.
L'analyse isotopique de la glace suggère qu'un objet a été pris dans le glacier pendant plus de 18 000 ans.
Kurtarıcıma gelince. Nesne oradan ayrılırken ortadan kayboldu.
Mon sauveur, quant à lui, a disparu lors du départ de l'objet.
"Kaçınılmaz olarak bu nesnenin ve içindeki kişinin Dünya kökenli olmadığı sonucuna vardık."
"J'en suis arrivée à la conclusion inéluctable " que l'objet et son occupant "ne sont pas terrestres."
Seni nesneleştirdiğim, sana hep fazla yakın durduğum bağırdığım, seni rahatsız hissettirmeye çalıştığım ve...
Je vous ai traité comme un objet. Je me collais é vous. Je vous ai crié aprés et j'ai essayé de vous mettre mal é l'aise, et...
Sadece kayıp eşyayı geri vermeye çalışıyorum.
Je rends un objet perdu.
Kayıp eşyayı geri vermeye çalışıyorum.
J'essaie de rendre un objet perdu.
Ben sadece kayıp eşyayı geri vermeye çalışıyordum.
Je voulais rendre un objet perdu.
İznim olmadan, bu şeyin Çince öğrenmesi gerek, çünkü evine dönemez.
Sans ma permission, cet objet pourrait apprendre le chinois, car il ne reviendra pas.
Termal görüşe geçiliyor
Basculement Imagerie thermique Détection Température Objet Vivant 11 menaces
Kutsal Gargoyle Tarikatı simgesini imleyerek her nesne kutsal yapılabilir.
N'importe quel objet peut être rendu sacramentel en le marquant du symbole sacré de l'Ordre des Gargouilles.
Bu benim sevgimin göstergesi, tamam mı?
Ceci est l'objet de mon affection, d'accord.
Bu hüzünlü günler de geçecek.
- Le malheur commun est l'objet qui réclame nos soins.
Onlar içinizdeki hayatı sömürüp artık fabrikadaki yeni parlak ürün olmadığınızda hayatına devam eden bir kaç parazitler sadece.
C'est des sangsues qui vous pompent la vie et changent d'objet quand vous êtes usées.
Tüm seytani arzularimizin hedefi...
L'objet de notre désir impie. Le beurre sur notre biscuit.
Merkez. Kimliği belirsiz uçan bir nesne hızla yaklaşıyor.
Q.G., un objet volant non identifié approche.
Tetikte olun, nesne yere indi.
Restez vigilants, l'objet a atterri.
Tekrar ediyorum. Nesne yere indi.
Je répète, l'objet a atterri.
Arzuların sana sürekli başka bir şeye ihtiyacın olduğunu söyleyecek onu elde ettiğinde ise bir sonrakini arzulayacaksın.
Comme il y a toujours quelque chose de plus et ton ambition dit que tu en as besoin c'est donc l'objet suivant, et puis quand tu l'obtiens, il y a autre chose. C'est un cycle sans fin. T'es mis à la retraite.
Hadi ama Nick, ver gitsin.
C'est qu'un objet.
Yola çıkmaya değecek olan şeyi almaya ormana.
Dans les bois, avec en tête l'objet de notre quête Voir le Roi
Bir şey inşa etmeye mi çalışıyorsun?
C'est quoi, ça? Tu veux fabriquer un objet?
6 gün önce bir nesne, saatte 20.000 mil hızla atmosferimize girdi. Hedefi gemiydi.
Il y a 6 jours, un objet est entré dans l'atmosphère à 30 000 km / h en direction du vaisseau.
Bulduğunuz şey gemiyi harekete geçirir ve eğer gemi kalkarsa, herkesi öldürebilir.
Votre objet active le vaisseau qui, s'il décolle, peut tous nous tuer.
Masanın altında bir yer aç ve metalle destekle. Telekinetik olay sana.
Il suffit de donner des coups sous la table avec un objet métallique et on crée un événement télékinésique!
Ev tertemiz, her şey yerli yerinde olduğunda günün geri kalanında ne yapacağını düşünmekten başka bir işi kalmıyordu.
Mais une fois que la maison eût fini d'être rutilante, et chaque objet bien rangé à sa place il ne lui restait rien d'autre à faire que spéculer sur la vacuité des jours à venir.
Maskeli adam, üstünde bu sembol olan bir şey taşıyordu.
L'homme masqué avait un objet qui portait ce symbole.
Kanın sıçrama şekli kunt bir objeye işaret ediyor.
La trajectoire évoque un objet peu tranchant.
Bu şey. Kulak çubuğu.
Cet objet, des cotons-tiges.
Bakalım bunun için teklifler nasıl olacak.
Ai-je une offre pour... cet objet.
Hepimizin neden burada olduğunu göstermeme izin verin...
Laissez-moi vous montrer l'objet de toutes les convoitises.
Hırsızın çaldığı uzaktan kumanda uzay aracının yerini belirlemeye yarıyor ve O kumandasız evine dönemez
L'objet que le voleur a pris est la télécommande qui est utilisée pour rappeler le vaisseau spatial. Sans télécommande, il ne peut pas retourner chez lui
ama ya tanrı benim kumandamı başkasına verirse?
Mais que faire si Dieu donne mon objet à quelqu'un d'autre?
ben eşyamı nereden alacağım?
mais où vais-je récupérer mon objet?
ama benim şeyim?
mais mon objet?
himalayardaydım.. meditasyon yapıyordum .. birden bir ışık gördüm, yerde küçük ışıklı bir nesne.
J'étais dans l'himalaya... à méditer... et soudain je vis la lumière de ce petit objet sur le sol.
bu nesne soğuk havada bile çok sıcaktı.
cet objet était si chaud même par un temps si froid.
onun konuştuğunun tanrı olmadığını anladığı ve birisinin onu yanlış yönlendirdiğini anladığı gün vermeli.
le jour où il va comprendre qu'il est dupe, et que cet objet ne vient pas de Dieu, il devrait te le retourner.
o sahte tanrı benim olan eşyanın size ait olduğunu söyledi.
ce double de dieu a dit que mon objet est le vôtre.
pk'nin bir fikri var biz din adamlarını desteklemek yerine onları boykot etmeliyiz. tıpkı... pk'nin putu için tanrıya tapınak yapılmaz dediği gibi.
PK a une idée. nous devrions boycotter ces managers, et plutôt s'entraider. juste comme... PK dit que ce temple ne devrait pas être construit parce cet objet est le sien.
Burada olduğunu biliyoruz.
On sait que cet objet est ici.