Odası traducir francés
34,709 traducción paralela
Sohbet istiyorsanız Hava Deliği Odası'nda dans satın alın.
Pour discuter, faut me payer une danse privée dans la salle du Jet Magique.
Misafir odasında uyuyup bu meseleyi unutmaya ne dersiniz?
Si vous alliez vous reposer dans notre chambre d'amis?
Sadece bu şekilde sevildiğini hissettiği için seks sohbet odasında orta yaşlı bir atla buluşacaktır.
Elle va sûrement tchatter avec un cheval d'âge mûr, car c'est sa seule façon de se sentir aimée.
Bu otel odası çok sıkıcı.
Cette chambre est ennuyeuse.
Sohbet odası mı?
c'est de l'email? du chat?
- Odasına geçiyorum.
Je vais dans sa chambre.
Kontrol odası, duyuyor musun?
Tu me reçois?
- Dinlenme odasındaydı sanırım.
Je crois qu'elle est en salle d'attente.
Bart'ın odası.
la chambre de Bart.
Burası sadece bekleme odası.
Oui? C'est une salle d'attente.
Kum, bodrum duvarının diğer tarafı olacak tulumba odasında su boruları olduğunu da zaten biliyoruz.
Le sable sera de l'autre côté des murs du sous-sol et nous savons déjà que la salle des pompes aura des conduites d'eau.
- Rahal'ın çalışma odasından.
Le bureau de Rahal.
Sly, Cabe ve Ken tulumba odasında gerekli şeyleri hazır hale getirirken Happy, Paige ve ben de kireçtaşını alacağız.
Happy, Paige et moi allons le chercher pendant que Sly, Cabe et Ken mettent les choses en places en bas dans la salle des pompes.
Rahal, Sabina'yı yaramazlık odasına götürmek üzere.
Rahal emmène Sabina dans leur chambre coquine.
O konuda... Vlad, bak depolama odasındaki metal dolabın arkasında ne buldum.
Vlad, regarde ce que j'ai trouvé à l'arrière du local.
Buraya oğlunuza konuşmak ve odasına bir göz atmak için geldik.
Nous venons lui parler et examiner sa chambre.
Bunu alabilmek için 90 dakika posta odasında bekledim postacının göğüslerime bakmasına katlandım. Bu yüzden bunu Cat'e ben vereceğim.
J'ai passé les 90 dernières minutes au courrier à laisser un facteur chanceux mater ma poitrine, alors je peux être celle qui le donne à Cat.
- Marslı'yı sorgulama odasına götürün.
On va commencer avec le Martien.
Oak Park'daki huzur evinde dün odasında kafası parçalanmış olarak bulunmuş.
Harold Miller, 65 ans. Résident de la maison de retraite d'Oak Park. Retrouvé hier dans sa chambre, la tête défoncée.
Polislere anlattığım gibi, Harold'ın odasına doğru gittim ve yüksek şiddette bir çarpma sesi duydum.
Comme j'ai dit à la police, je passais devant la chambre de Harold, et j'ai entendu des coups très forts.
Sonra odasından Harold'un çığlıkları geldi.
Et puis j'ai entendu Harold hurler,
Cevap vermeyince anahtarımı kullanıp odasına girdim.
Il n'a pas répondu, alors j'ai utilisé mon pass.
O gece kimse Harold'un odasına girip çıkmamış.
Personne n'est entré ou sorti cette nuit-là.
Odasında EMF sinyali buldum ama binada hemen hemen tüm katlarda EMF sinyali vardı.
J'ai de l'EMF dans sa chambre, mais aussi dans tous les étages.
Ayrıca sis içinde hareket ediyorlar bu da Harold'ın kilitli odasını açıklıyor.
Elles voyagent via la brume. Ça explique comment elle est entrée dans le vestiaire d'Harold.
Candace misafir odasını düzenledi.
Candace a amménagé la chambre d'amis.
Yatak odasına geçelim mi?
On bouge dans la chambre?
Bazı geceler merdivenlerde oturup, babamın odasından gelen ışığa bakardım.
Je me suis assis sur ces marches, je regardais la lumière du bureau de père.
Oraya kimseyi sokmaz, özel odasıdır.
Il ne laisse y entrer personne. C'est sa pièce privée, remplie de secrets.
Her gün öğleden sonra annemi ziyaret ediyorum. Durumu doktorların beni uyardığı kadar kötü gözükmese de dışarı çıkmak bir yana, bir daha asla odasını terk edemeyecek.
Chaque jour, je vais voir maman l'après-midi et si sa santé ne semble pas aussi mauvaise que les médecins l'ont dit, elle ne pourra plus jamais quitter sa chambre, encore moins se montrer en public.
O da kendi yatak odasında barışı sağlamaya çalışıyor. Bunun için kocasını öne çıkarıp onu mutlu, meşgul ve erkeksi tutmaya çalışıyor.
Elle essaie juste de maintenir la paix dans son ménage en promouvant son mari, en le gardant heureux, occupé et viril.
Evet efendim, kahvaltı odası.
Oui, dans la salle du petit-déjeuner.
- Kahvaltı odası.
- Salle du petit-déjeuner.
Makine odası.
La chambre des machines.
Yani, küçük özel odamızı ikiye böldük ki bebeğimizin kendi yatak odası olabilsin
On va diviser le boudoir en deux pour que le bébé ait sa chambre.
Kendi yatak odası mı?
Sa propre chambre?
Tamam, Gece Odası, toplam...
Night Room, total...
Dr. Adler'i odasına götürün.
Bouclez-le.
Makine odası emniyette. Çekirdek odasına ulaşmalısın.
La machine est protégée.
Tek yapmamız gereken onları makine odasından uzak tutmak yaklaşık. - On.
Il faut les tenir à distance pendant... 10 minutes.
Böylelikle kontrol odasına girecek.
.. vous pourrez rentrer dans la salle de contrôle.
Tamam, yanma odası protokollerini yürüten script işliyor görünüyor.
OK, le script qui contrôle les protocoles de la chambre pressurisée semble être en ordre.
O saçmalıklar kimsenin umurunda olmaz... dinlemesinin tek sebebi Happy ve Cabe'in yakıt odasında fırlatmayı engellemek üzere bulunmasıydı.
Tout le monde s'en fout de cette merde. Il écoutait seulement parce qu'il savait qu'Happy et Cabe étaient dans la chambre des carburants pour stopper le lancement.
Bir gün amcam onun odasına zorla girdi ve dadım kendini kurtarmak için amcamı öldürdü.
Un jour mon oncle est entré dans sa chambre... En essayant de se défendre... Elle a tué mon oncle...
Artık Amerika Esteban'ın küçük işkence odasını bildiğine göre... Kübalılar makul bir reddedilebilirlik isteyecekler.
Maintenant que l'Amérique est au courant de la petite chambre de torture d'Esteban, les Cubains vont vouloir nier.
İşe geri dönmem gerek, o yüzden seni hemşire odasına götüreceğim.
Je dois retourner travailler, je te laisse avec les infirmières.
- Malaya... Şu an regorjman odasında.
Elle est dans la salle de débordement.
- Hem sunucu odası hem de yatak odam.
C'est la salle des serveurs et ma chambre.
- Odasında mı?
Il est dans sa chambre?
Yatak odasına gidelim.
Allons dans la chambre.
Gece odası müşterilerinin dikkatine...
Chers clients de la Chambre noire.