English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → francés / [ O ] / Odev

Odev traducir francés

945 traducción paralela
Haçlı Seferleri üzerine ödev yapmıştı.
Elle a fait un devoir sur les croisades.
Bir ödev yüzünden.
C'est une composition, mon père.
Ödev kimin için?
Pour qui est cette composition?
Ve bunu size bildirmeyi bir ödev saydık kendimize.
Nous devions vous le dire.
- Anne, ödev yapıyorum.
- Je fais mes devoirs.
Pekala. Biraz ödev yaparak durumu düzeltelim.
Vous aurez des exercices à faire chez vous.
Evet, ödev. Tahtadaki 35 cümleyi defterinize geçirin.
Recopiez ces phrases dans vos cahiers.
Sen niye hala okuldasın? Sen de mi ödev yapıyorsun?
Vous aussi, Chef, vous faites des heures supplémentaires?
Şimdi ödev yapmanın sırası değil.
Il y a pas de quoi rire. C'est pas le moment de faire tes devoirs.
Fazladan bir ödev hastalanmana yetti galiba?
Il suffit d'un devoir supplémentaire pour te rendre malade, hein?
Turistik bir ödev.
Un devoir touristique.
Ödev zamanı.
Faites vos devoirs, les cancres.
Bu arada, işte sana bir ödev.
En attendant, tu vas travailler.
Ödev mi?
Des devoirs?
Ödev yapacağıma sopa yerim daha iyi.
J'aime mieux ça que les devoirs.
O konuda bir ödev yazacaktık.
On allait écrire un article.
O ödev yazacaktı. Ben daktilo edecektim.
Elle allait l'écrire et moi le taper.
Seninle her gün konuşarak ve sana ödev vererek.
En discutant avec vous chaque jour et en vous donnant des exercices.
Ödev mi?
Des exercices?
O kahrolası ödev için çok çalıştım...
J'ai tellement bossé sur ce fichu travail.
Fakat öğretmeni bir kaç ödev gönderdi, bu bütün vaktini alıyor.
Il a reçu des devoirs à faire, ça l'occupe.
Yönetimle ilgili bir ödev hazırlamam gerekiyor ve tek bilmek istediğim okul yönetim kurulunun ne zaman toplandığı.
Je dois faire un rapport sur le gouvernement et je dois savoir quand le conseil de l'école a ses réunions.
- Oh, okul için, bir ödev sadece.
- Oh, c'est pour l'école, un devoir.
Bu zırvalık için size on dakika daha izin, sonra ödev başına.
Coucou, les enfants. Encore 10 minutes et ensuite, vous faites vos devoirs.
Okuma yazman pek iyi değil, sayı saymada da iyi değilsin. - Pek ödev yaptığın söylenemez.
Insuffisant en écriture et en lecture, et c'est pas génial en maths.
Ödev getirmedin.
Ce qui me manque, c'est votre devoir.
Ödev yapacağız.
On va faire nos devoirs.
Çalışıyorum, ödev yapmaya vaktim yok!
Je travaille, j'ai pas le temps de faire mes devoirs, moi!
Bu kargaşada nasıl ödev yapabiliyorsun ki?
Comment tu peux faire tes devoirs avec ce bruit?
Biraz ödev yapmalıyım.
J'ai des devoirs à faire.
Dinleyin çocuklar, şimdi size bir ödev vereceğim. Yapmanızı istediğim şey kompozisyon yazmak.
Alors, comme devoir... vous allez faire
— Güzel, Büyükanne... — Ödev nasıl gidiyor?
Du tonnerre, grand-mère! - Et les devoirs?
Hepimizin ödev yazması zaman kaybı olur öyle değil mi?
C'est une perte de temps pour nous d'écrire une dissertation, non?
Maşa'yla ödev yapmayı seviyorum.
À l'école, il me tarde que ça sonne.
Onunla sonsuza kadar ödev yapabilirim. Ellerim yazıyor ama aklım hep onda. Aslında ödev değil.
Lorsqu'on fait nos devoirs chez Masa, je voudrais que ça ne finisse jamais.
- Neden? Ödev ne oldu?
- Et ta dissert?
Okuldaki ilk sabahta ödev mi yapılır?
Le premier jour de classe? Des devoirs?
Tamam, aç değilsen yeme. Ödev yapmak istiyorsan diğer odaya git.
Si tu veux faire tes devoirs, va dans l'autre pièce.
Gidelim hadi. Ödev yapabilecekmişim gibi bir hâlim mi var?
Tu me vois faire des devoirs dans cet état?
Bayan Orozco yapabilirsin dedi. Böylece boş ödev vermemiş oluyorum.
Miss Orozco m'a permis de faire mes devoirs comme ça.
Ama bir ödev yapıyordum ork bulutu hakkındaydı... Cebirsel bir kuralsızlık keşfettim.
Je préparais un exposé sur le nuage d'Ork... et j'ai trouvé une irrégularité mathématique.
Bu Wright kardeşlerin yeni kelemi. Harika bir akma sitemine sahip. Yatağında ödev yaparken... ve sen tepetaklak tutarak yazarken, mürekkep akmayı durdurur.
{ \ fs72 \ b0 \ cHFFFFFF } C'est un nouveau crayon des frères Wright ce crayon... { \ fs72 \ b0 \ cHFFFFFF } Je n'écris jamais dans mon lit
Siz salonda konuşurken ben de sayıları ezberledim. Daha fazla ödev yapmayacağını tahmin ediyorum.
{ \ fs72 \ b0 \ cHFFFFFF } Je l'ai mémorisé pendant que tu lui parlais dans le hall c'est pas le genre à s'encombrer.
Bugün mümkün oldukça çok ödev okuyacağız.
aujourd'hui.
Sezon sona erdiğine göre, benim evde ödev yapalım mı?
Maintenant que la saison est finie, tu viens réviser chez moi? On dit minuit?
16 yaşındayken onun "panter" isimli bir şiiriyle ilgili bir ödev yapmıştım. Panterin kafesinden dışarı baktığında gördükleriyle ilgiliydi.
À 16 ans, j'avais rédigé une dissertation sur son poême de la panthère et sur l'image que la panthère voyait en regardant à l'extérieur de sa cage.
İşte en sevdiğim ödev.
Et ma préférée de tous...
Çocuğun birinin yaptığı berbat bir ödev yüzünden miydi?
- Les devoirs nuls d'un jeune?
Şeyy, okula şu an gidemem. Günün önemli olayları ile ilgili bir ödev hazırlamam lazım.
J'ai un devoir d'actualités aujourd'hui.
- Jamie-Lee yapacak daha önemli şeyin yok mu, ödev mesela?
Vous n'avez pas des choses plus importantes à faire, des devoirs?
- Ödev.
- Mes devoirs.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]