Oeuvre traducir francés
2,905 traducción paralela
O ise kanserle ilgili araştırmalar yapan bir hayır kurumunda çalışıyordu.
Il travaille avec une oeuvre de bienfaisance qui aide la recherche contre le cancer.
Ölmekten korkmuyorum.
Je n'ai pas peur de mourir. Mais ton oeuvre...
Vakıf arabası.
Un camion d'oeuvre caritative.
Yani sadece otur, rahat ol, ve ağır işlerle ilgilenme konusunu bize bırak.
Alors, détends-toi et laisse-nous gérer la grosse oeuvre.
Jesse'nin hatırına, bulsan iyi olur.
Alors, pour le bien de Jesse, mets-toi à l'oeuvre.
Sen daha Chuck Finley'i işbaşında görmedin
Tu n'as pas vu Chuck Finley à l'oeuvre.
Birlikte bir güç yaratalım
Je vais faire quelques appels... et nous trouver de la main-d'oeuvre.
Başyapıtım.
Mon chef-d'oeuvre.
Böcek durumunu dikkate alınca küçük parçacıkların kuyruksuz yarasa işi olduğu ortaya çıkıyor.
Et d'après les morceaux d'insectes, les petites crottes sont l'oeuvre d'une chauve-souris de la famille des Molosses.
Şİmdi bu ilahi güç insana bir insana büyük lidere insanları etrafında toplayıp yöneten Sarı İmparatora geçiyordu ve onun işi tamamlanana kadar büyük bir refah dönemi yaşandı.
Cette énergie divine devint humaine et un grand leader - l'Empereur Jaune qui unit et régna sur le peuple - et il y eut une période de grande prospérité jusqu'à la fin de son oeuvre.
Annenin galerisinde çalışanlardan biri, öyle mi? Aynen öyle.
C'est l'oeuvre d'un des artistes de ta mère?
Joshua'nın yaptığına inanıyoruz.
Nous pensons que c'est l'oeuvre de Joshua.
Eserleri buraya mı teslim ediyoruz? Evet, buraya.
- Je dépose l'oeuvre ici?
Güvenlik şefi eskiden İtalya Gizli Servisi'nde çalışmış biri sistem ise bir sanat şaheseri.
Le chef de la sécurité est un ex-agent italien et le système, une oeuvre d'art.
Umarım kendi işinle övünmüyorsundur.
LE TABLEAU DE LEWIS THAYER VOLÉ C'est pas ton oeuvre au moins?
Bunu CIA mi yaptı?
L'oeuvre de la CIA?
Bu bir hainin işi.
C'est l'oeuvre d'un traitre.
Onları çalışırken gördüm. Tam da bu yüzden onların şirketini finanse ediyorum.
Après les avoir vus à l'oeuvre, j'ai décidé de les financer.
Bu yüzden yapabildiğimiz zaman doğru şeyleri yapmaya çalışıyoruz eğer yapabiliyorsak tabii.
Alors, on oeuvre pour le bien. Si on peut.
Bizim yapmak istediğimiz şey bir çözümle ortaya çıkıp bunu gerçekleştirmektir.
On aime trouver une solution et la mettre en oeuvre.
Biraz önce Toby'nin banka hesabındaki tüm parasını çektiğini öğrendik. Ölümünden bir saat önce 500 bin dolar civarında parayı hayır işine yatırmış.
On a découvert que Toby a viré tout l'argent de son compte, 500 000 dollars, à une oeuvre caritative, 1 h avant sa mort.
- Her yemek bir sanat eseri.
Chaque plat est une oeuvre.
- Tanrı'nın eli değimiş gibi.
- Une oeuvre de Dieu.
Beraber hareket edersiniz.
On oeuvre ensemble.
Gözde hastamla nasıl geçindiğini görmek istiyorum.
Je veux vous voir à l'oeuvre avec mon patient vedette.
Teorik olarak, evet, bir fae onu öldürmüş olabilir. - Haklısın.
Théoriquement, ça pourrait être l'oeuvre d'un Fae, tu as raison.
Bir succubus tarafından öldürülmüş birini görürsem, anlarım.
Mais je reconnais l'oeuvre d'une succube.
Ben de onu tekrar Tanrı'ya hizmet edip yeteneklerini daha hayırlı işlerde kullanması için geri getirmeye gittim.
Je suis allé la chercher afin qu'elle oeuvre pour Dieu et mette ses talents au service du bien.
Tanrıya hizmet ederken kızımı rahatsız ediyorsun!
- Du calme. Harceler ma fille qui accomplit l'oeuvre de Dieu!
Kaliteli mi? Bunu kasada saklıyorlar.
Tu as là une oeuvre d'art distillée, mon ami.
Telif hakkını çiğnemek, taciz, dolandırıcılık.
Vol d'oeuvre, harcèlement, fraude.
Onun eserlerini ne çok sevdiğimi unutma, Gibbs.
Tu te rappelles à quel point j'aime son oeuvre.
Ayrıca yanılıyorsam düzeltin ama, terör eylemlerinin çoğunu Müslümanlar gerçekleştirmiyor mu?
De plus, corrigez-moi si je me trompe, mais... La plupart des actes terroristes ne sont-ils pas l'oeuvre de musulmans?
Suikastçı düşüncesi de hiç mantıklı değil.
C'est pas l'oeuvre d'un sniper.
Bu işte sanki Tanrı'nın eli var gibi. Elbette sadece Tanrı değil. Postacının hep yaptığı iş.
Et c'est comme si c'était l'oeuvre de Dieu, mais ça l'est pas, car le facteur se trompe toujours.
Çerezleri nasıl buldunuz?
J'ai assuré avec les hors-d'oeuvre?
Dosyamda yazıyor.
- Lis mon dossier. On oeuvre pour le bien?
Ah, ayrıca herhangi bir kurabilir yordam, uygun gördükleri önlemek için bir suç nüks.
Vous pouvez aussi mettre en oeuvre tout moyen pour empêcher une récidive.
Yani bu senin işin değil mi?
Ce n'est donc pas votre oeuvre?
Bu insanlar yangın çıkarmakla ilgili bir şeyler söylemişler ama bir kundakçıyı kastettiklerini sanmıyorum.
Certains ont parlé d'un incendie, mais c'était pas l'oeuvre d'un pyromane.
Mesela Karate Kid'i izlememiş birini görürsen ona "Gelmiş geçmiş en iyi filmdir" demezsin.
Si quelqu'un n'a pas vu Karaté Kid, tu vas pas dire, "Quel chef d'oeuvre."
Size büyü yapıldı Majesteleri.
C'était l'oeuvre de la magie, sire.
Bu sebeple en büyük şaheseri sonsuza kadar...
Ainsi, son chef-d'oeuvre restera à jamais...
Tebrikler mürettebat. Birlikte çalıştınız.
Félicitations, équipage, Votre avez oeuvré ensemble.
- Bu tür işler için iyi oluyor.
- C'est pas son oeuvre?
Sıra sende. Seni çalışırken görmek için sabırsızlanıyorum.
J'ai hâte de vous voir à l'oeuvre.
- Cinayeti Nicklin işlemişti, değil mi?
C'est l'oeuvre de Nicklin.
Tüm imkanlarımı kardeşim Hutt'lar için kullanıyordum.
J'ai oeuvré pour le bien de mes camarades Hutt.
Sanırım biliyorum, gördüm.
Je l'ai vu à l'oeuvre.
İkimiz de istedik, ikimiz de bunun için çalıştık.
On le veut. On a oeuvré pour.
Barış için çok çalıştın!
Tu as tant oeuvré pour la paix.