Olives traducir francés
475 traducción paralela
Kalbimi dördüncü peronda temizle çünkü burası zeytin barında çok zeytin koyulduğu yer.
Nettoie mon coeur dans l'Allée 4 Car c'est là-bas qu'il est tombé dans les olives vertes Du bar à olives
Üç tane alıyorsun, değil mi?
Vous prenez trois olives, n'est-ce pas?
Zeytin taneleriyle numaralar yapan genç bir bayanla çok eğlenceli bir sohbet yaptım.
J'ai bavardé avec une jeune personne qui s'exerçait à gober des olives.
Hayvanlar neyin yararlı olduğunu bilirler. Zeytinleri bir güzel yedi.
Mais il a mangé les olives.
- Gelemem, sağol Keyes. - İki zeytinli? - Hayır, sağol.
- Avec deux olives!
Zeytinler!
Les olives.
- Zeytinleri getirdin mi?
Tu as apporté les olives?
Zeytin ve kereviz?
Céleri ou olives?
Dört zeytin ve üç kereviz sapı.
4 olives, 3 branches de céleri.
Hatırla Luca... zeytinliklerin ayın ve gökkuşağının toprağını
Souviens-toi : notre pays est celui des olives, des coups de lune
Ama nasıl zeytinin tadına alışırsan, buna da alışırsın.
C'est comme les olives, on s'habitue à leur goût.
Burada bile yasaları sen temsil edemezsin.
Alors, deux martini-gins avec deux olives de croulants. Scotty!
Derken, ufak bir uzo içmenin zamanıdır, biraz zeytin biraz peynir...
Et ce sera l'heure de manger un morceau. De la volaille, des olives.
Zeytin.
Olives.
Konfiçyus ayrıca "Çok martini içen balıkçı sadece zeytin yakalar" da der.
II a dit aussi : "Pêcheur qui boit trop de martini n'attrape que des olives."
İki tane Virginia usulü fırında domuz,.. ... devasa bir hindi, kızarmış tavuk, dilimlenmiş söğüş domuz,.. ... bir dolu mangal pirzola, bir sürü de garnitür olacak.
J'ai deux jambons de Virginie, une énorme dinde, du poulet frit, du rôti de porc, et plein de travers de porc grillés et des petits trucs à grignoter, comme des oignons marinés, des olives et des radis.
Zeytinlerin kokusunu alabiliyorum.
Je sens les olives.
Biraz da zeytin ve kuruyemiş lütfen. Ve bolca buz. Tamam mı?
Apportez des olives, des cacahuètes et des tas de glace.
- Zeytin koymuyor musunuz?
- Vous n'avez pas d'olives?
Sadece tuzlu kraker ve yeşil zeytin kaldı.
J'ai des crackers et des olives vertes. C'est tout.
Karıma sandöviçi getir, ben de kraker ve yeşil zeytin alayım.
Apportez un sandwich à ma femme, des crackers et des olives pour moi.
Kraker ve zeytinle mi?
- Chaud? Avec des olives?
Biraz peynir, biraz da zeytin al. Soğan, üzüm filan.
- Achete du fromage, des olives, des raisins, de l'oignon et du pain.
Yarım kilo peynir, yarım kilo zeytin, bir kilo üzüm, bir kilo da soğan.
- Demi kilo de fromage, demi kilo d'olives, un kilo de raisins.
- İki...
Deux olives.
Zeytinlere kadar mükemmeldiniz.
C'était parfait jusqu'aux olives.
İki zeytini biri birine yumuşakça dokunurken seyredebilirsiniz.
Deux olives. Pour les voir danser doucement dans le verre.
İki zeytini biri birine dokunurken seyretme zevkini pas geçmeyi yeğlerim.
Je pense faire l'impasse sur le spectacle des olives dansantes... Une olive.
Mr Wilde, size de iki zeytinli.
Et pour vous, M. Wilde, deux olives.
Buradakiler siyah zeytin gibidir.
Ici, elles sont toutes noires comme des olives.
Konuşma yapacağız diye bütün her yer zeytin oluyor.
Olives vertes et discussions feutrées.
Bezelye, zeytin, karpuz çekirdeği!
Graines de tournesol, olives, fèves grillées!
Bezelye, zeytin, karpuz çekirdeği!
Fèves, olives, graines de tournesol!
Ve seriye devam etmeden önce zeytinli Fil yemeği!
Et avant de passer à la suite, l'éléphant aux olives!
Zeytinler.
Voilà les olives.
Galiba biraz zeytin de var.
Je pense que j'ai des olives.
Kızarmış ekmek ve pastırmadan köfte ve zeytinden de fazla enerji.
Le pain grillé, le bacon et... le pain de viande, les olives,
Temel, imdat! Olives! İşte bu kadar.
Popeye, au secours!
Beth, Peru'dan ton balığı ve İspanyol zeytinleri ile doldurulmuş bir ördeğe ne dersin?
Beth, du canard, ça te dit? Farci, avec du thon péruvien et des olives espagnoles?
Zeytinlerle birlikte 15 frank.
Avec les olives, ça fait 15.
Zeytinlerimiz neredeyse bitmek üzere.
On n'a plus d'olives.
Zeytinleri sormayı unuttum.
J'ai oublié de lui demander à propos des olives.
Sadece zeytin ve pirinç gevreği ile burada ne kadar hayatta kalırız sanıyorsun?
Combien de temps va-t-on survivre ici, avec des olives et des Rice Krispies?
Bu son konserve... zeytinler hariç.
C'est la dernière... Reste plus que les olives.
O zanab bayım, bir ülke seçecekseniz o Yunanistan olmalı...
Le pays des dieux, des olives et... de l'intrigue.
Sadece yaşlı birinin böyle gözleri olabilir.
Ils brillent comme des olives noires.
- Zeytin varmı?
- Vous avez des olives?
- Zeytin mi?
- Des olives?
- Hayır. Ben iki dedim.
Deux olives.
- İki zeytin.
Deux olives!
Zeytin istemedim.
Je n'ai pas demandé d'olives.