English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → francés / [ O ] / Ortaya çıkın

Ortaya çıkın traducir francés

1,776 traducción paralela
Ta ki, birileri ne olduğu görüp ortaya çıkıncaya kadar yaşantınızı imkânsız hale getirip içine edeceğim.
Et tant que ne se sera pas dévoué un témoin, je vais rendre vos vies aussi désagréables et déplaisantes que possible.
Ortaya çıkın ve bu insanların gitmesine izin vereyim.
Sortez de là, et je les laisserai partir.
Ortaya çıkın, hadi. Her neredeyseniz.
Sortez, montrez-vous, où que vous soyez!
Ortaya çıkın çocuklar!
Sortez de votre cachette! Les enfants!
Her şey ortaya çıkınca, insanlar hikayeler, kitaplar kadın dergileri yazmak istedi. Hepsinden istediler.
Quand ça s'est su, les gens voulaient tout savoir, il y a eu des livres, des magazines féminins, ça s'étalait partout.
Mavi bir elbise ile Monica Lewinsky'nin kirli çamaşırları ortaya çıkınca Beyaz Saray'ın benzi attı.
* Quand Monica Lewinski déballe son linge sale, la Maison Blanche devient blême.
Hadi ortaya çıkın, Alal.
Scarlet, sors, maintenant.
Ortaya çıkın yoksa sonsuz gazabımın tadına bakarsınız.
Montrez-vous, ou vous verrez ma colère infinie!
Şehir kalabalık toplaşmalara sınır getirdiğinden beri,... şehrin her tarafında ortaya çıkar oldular.
Depuis que la ville a mis des restrictions aux réunions publiques, il y en a à travers toute la ville.
Ortaya çıkıp işimize burnunu sokana kadar burada mükemmel bir iş yapıyorduk, tamam mı?
Vous savez, on a toujours fait un excellent travail ici, même avant que vous n'arriviez, alors contrôlez-vous, OK?
Kafatası fena parçalanmıştı, sadece kısmi düzenleyebildim ama fizyolojik özelliklerini, kayıp insan veritabanında kontrol ettim ve ortaya üç olasılık çıktı.
Le crâne était sévèrement mutilé, je n'ai donc pu reconstruire qu'une partie, mais { \ pos ( 194,170 ) } en recoupant marqueurs physiologiques et personnes disparues, { \ pos ( 194,220 ) } ça m'a menée à trois possibilités.
Janus'un süper gizli laboratuarını keşfettik ve 24 saatten az bir sürede, bir grup uzaylı ortaya çıkıyor, etrafa ateş ediyorlar?
On découvre le labo secret de Janus et en moins de 24 h une bande d'extra-terrestres arrive?
Seni izliyor olacağım ve eğer yanlış bir şey yaparsan tekrar ortaya çıkıp seni görevden almakta tereddüt etmem.
- Je t'ai à l'œil, ne l'oublie pas. En cas d'embrouille, je n'hésiterai pas à revenir pour te remplacer.
Stuart'ın kızınızın öz babası olmadığı ortaya çıktı.
Il s'avère que Stuart n'est pas le père biologique.
Kızın öz babası olduğun ortaya çıktı.
Il s'est avéré que vous êtes son père biologique.
"Babanın gizlediği şey oğulda ortaya çıkar... "... ve sık sık babanın açıklanmış sırrını da oğulda buldum. "
"Ce qui restait tu chez le père, est exprimé chez le fils, et je trouve souvent chez le fils le secret du père."
Keşke sevinebilsem ama bu virüs ortaya çıktığından bu yana 12 saat geçti ve kaynağını saptamayı halen başaramadık.
J'aimerais me réjouir, mais ça fait 12h que nous avons une épidémie du virus de la variole, et nous ne sommes pas plus près d'identifier la source.
Sonra ortaya çıkıyor ki anneme çekmişim ama öteki anneye.
Il s'avère que je tiens bien de ma mère, sauf que je n'ai pas eu la bonne.
Sonra Chris çıktı ortaya, ve Hope ile sadece Chris yokken takılmaya başladık.
Chris est arrivée et on sortait avec Hope quand Chris n'était pas là.
Belki de sonunda vicdanın ortaya çıkıyordur. Nihayet başka insanlara yaptıklarının ne sonuçlar doğurduğunu fark ediyorsundur.
Tu es peut-être enfin en train de prendre conscience que tes actes ont des conséquences sur tes semblables.
Parayı veriyorum, ve daha sonra kocasının o şeyi satmak için izin vermediği çıkıyor ortaya.
Je donne l'argent, et je découvre que le mari n'a pas autorisé sa femme de vendre ces trucs.
Işığın nasıl yansıdığı, karışımını ortaya çıkarabilir - kristal içinde azot veya sülfürün sıkıştığını.
La façon dont la lumière se réfléchit, révèle les impuretés, le nitrogène ou le souffre emprisonnés dans le cristal.
Öyleyse ölü bir adamın kanı nasıl oluyor da havaalanında ortaya çıkıyor?
Comment le sang d'un mort s'est-il retrouvé sur la piste d'atterrissage?
Saçını kısa kestirmişsin. Kulaklarını ortaya çıkartmış, ama hoşuma gitti.
{ \ pos ( 192,230 ) } Tu as les cheveux courts, ça fait un peu ressortir tes oreilles, mais j'aime bien.
Evimde yaşlı, deli bir adamın yaşadığını söylüyor, geceleri ortaya çıkıp yemeklerimi aşırıyormuş.
Elle raconte qu'un vieil homme fou vit dans notre appart et sort la nuit pour manger ma nourriture.
İşte burada da dünyanın kaderi ortaya çıkıyor.
Là réside la providence de ce monde.
Evlatlık verirken, kimliğinizin ortaya çıkmasını istemediğinizi biliyorum ama belki de size böyle bir hak tanımadıklarındandır.
Vous ne vouliez pas d'une adoption ouverte, mais vous n'aviez pas le choix.
Sid'in yaranın içinde bulduğu kırık plastik parçaları bir araya getirdim ve katilin silah yaptığı kalemin parçaları ortaya çıktı.
Les débris de plastique que Sid a retiré des blessures. Je les ai réassemblés. Ils viennent du stylo que le tueur a pris pour faire une arme.
Droidin görev hafızası ortaya çıkıyor, hiç silinmemiş.
Il semblerait que la mémoire du droïde n'a pas été effacée.
Öyleyse toplum için ister doğal olarak ortaya çıkmış olsun, ister.. manipülasyonla yaratılmış olsun, kıtlığın endüstri için faydalı bir durum olması ne anlama gelir?
Donc, que cela signifie pour la société quand la rareté, produite naturellement ou par manipulation, est une condition bénéfique pour l'industrie?
Solar, rüzgar, ve diğer enerji türleri artık satın alınabilir tüketim ürünleri haline gelmiştir. Geleneksel enerji fiyatlarının sonu gelmez pahalılaşması göz önüne alındığında, zaman içerisinde bunun ekonomik bir yatırım olduğunun ortaya çıkması muhtemeldir.
Les énergies solaires et éoliennes et d'autres énergies renouvelables sont maintenant abordables et en considérant le coût toujours plus élevé des énergies traditionnelles, ce sera probablement un investissement moins cher dans le temps.
- İyi de o bir efsane. Eski kitaplara göre ; Uluyan Canavarın ortaya çıkışı, büyük bir kargaşa zamanının habercisidir.
Les anciens écrits disent que la venue du Monstre Légendaire annonce un grand bouleversement.
Tooner'ın o yeraltı polislerini nasıl bulduğunu ortaya çıkardık.
On croit savoir comment Tooner a pu localiser ces miliciens.
Öylece ortaya çıkıp her şeyin harika olmasını herkesin dost olmasını mı bekliyor?
Qu'il allait débarquer comme ça et que tout irait pour le mieux, que tout serait parfait. Et tout le monde est censé être ravi.
Tango, dansçıların ileri geri gidip gelmesiyle bir ağırbaşlılık ifadesi fikrini ortaya çıkardı.
Le tango a introduit une profonde solennité dans les pas des danseurs.
Hayır, bu sefer, Dr. Shapiro ihmalindeki ve Sayın Profesör Nathan Gross'un basiretsizliğindeki gereksiz sağlık malzemelerini, ortaya çıkarmak üzere görev almış olarak buradayım. Tabii ayrıca diğerleri.
Non, cette fois, Je suis en mission pour révéler la folie du personnel médical ici à l'Institut Seizling, la négligence, Dr Shapiro, et l'impuissance du Professeur Nathan M. Gross.
Kızımın taliplileri ortaya çıkmaya cesaret edemezler.
Les prétendants de ma fille abandonnent vite.
Bu durumun ortaya çıkmaması için Şirket'in radarından uzak durun boynunuz bükük, kulağınız açık olsun.
Afin d'éviter d'avoir à s'expliquer et de se faire repérer par la Compagnie, faites profils bas et restez sur vos gardes.
Gördünüz mü? Ansızın ortaya çıkıverdi!
Il a surgi devant moi!
"Kilit tanık, Royalton ve Cruncher'in tezgâhını ortaya çıkardı."
Courses truquées
Arayış içindeki birinin ortaya çıkıp, asayı sahibine geri vereceğine ve Yeşim kumandanının saltanatına son vereceğine dair eski bir kehanet var.
On nous a prédit il y a longtemps, qu'un étranger viendrait, afin de rendre le bâton, et mettre fin au règne du Seigneur de la Guerre de Jade.
O yüzden yapabileceği tek şey kehanette belirtilen arayıcı ortaya çıkıp, silahını geri getirene ve onu özgür bırakana dek taştan hapishanesinde beklemekti.
Seulement emprisonné dans la pierre, attendant le voyageur qui, selon la prophétie lui rendrait son arme magique et le libérerait enfin.
Ve suçlamaların ortaya çıkmasıyla, en küçük kızım Julie'nin ofisime gelip bana sımsıkı sarıldığı, öptüğü ve ardından ağlamaya başladığı gün.
Ainsi que le jour, durant les audiences de destitution, où ma cadette, Julie, est venue me voir au bureau. Elle a mis ses bras autour de moi, elle m'a embrassé et elle a pleuré.
Alma'nın üst yazısında onunla röportaj yaptık. Yorumlarını aldık. Ama geriye kalan bu şeyler sanki canını ortaya koyup geceleri varoşlara çıkıyormuş gibi.
On a son interview à propos de l'appel dans l'article d'Alma, on a ses citations, mais pour le reste, il agit comme s'il risquait sa vie parce qu'il a passé la nuit dehors?
Umarım parktaki kızın kuzenin olduğu ortaya çıkar. Hararetli tartışmanızın nedeni de yaşlı büyük annenizi bakım evine yatırmak üzerinedir.
Cette fille sur le parking de la base devient votre cousine germaine et toutes les deux vous avez eu une dispute sur le placement en maison de retraite de votre grand-mère.
Yani, ilerlersin ve cevaplarını alırsın Kesin çıkışlara ve Hayatındaki kesin sorulara, Ama yeni olanlar her zaman, ortaya çıkar, ve bence öyle
vous avancez et recevez des réponses à propos de certains aspects ou questions de votre vie, mais il y en a toujours des nouvelles, et je pense que c'est vrai ce que nous voulons faire dans la série.
Gerçek Sawyer'ın, Locke'un babası olduğunu ortaya çıkarttık..
- Nous avons fini par découvrir que l'original Sawyer est en fait le père de Locke.
Ortaya çıkın!
Montrez-vous! Qui sommes-nous?
Kainatın mucizesi yaşam, yaklaşık 4 milyar yıI önce ortaya çıktı.
La Vie ce miracle dans l'univers, Est arrivé il y a 4 milliards d'années.
Hergün Castle'ın dünyasına katılmak isteyen ve insani olan herşeyi feda etmeye gönüllü bir sürü kişi çıkıyor ortaya.
Castle a de plus en plus d'adeptes. L'aspect humain disparaît.
Kobra'nın yükselişi ve ortaya çıkışı için vakit geldi.
L'heure est venue pour le cobra de se dresser et de se révéler.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]