Oteller traducir francés
300 traducción paralela
kabul edilemeyecek şekilde önümüze taş koyuyor. Oteller, kafeler, barlarda, hatta evimizde polis baskısı altında yaşadığımız artık yeter! - Çok doğru.
Nous ne pouvons pas supporter cette pression plus longtemps dans chaque hôtel, café ou bordel.
Tiyatrolar, oteller, trenler. Trenler, oteller, tiyatrolar.
Le théâtre, l'hôtel, le train...
Crenshaw oteller zinciri, savaştan hemen sonra, Vogard'ı devraldı.
Depuis la guerre, le Vogard appartient à la chaîne Crenshaw.
O'nu buraya getirmek zorunda kaldım. - Oteller kabul etmedi.
J'ai dû le transporter ici.
Oteller çok kalabalık.
Ils étaient tous complets.
New York'ta, Bermuda'da birer hafta. En iyi oteller, en eski şampanyalar, en leziz havyarlar, en iyi müzik ve en güzel eş.
Les hôtels les plus luxueux, le meilleur champagne, le meilleur caviar, la meilleure musique et la plus jolie épouse.
Taksiler, oteller ve İnciller var.
Les taxis, les hôtels et les Bibles.
Oteller iyi değil.
L'hôtel, ce n'est pas possible.
Kolon yığını evler, rokoko oteller ve Yarı-Yunan iş merkezleri inşa edeceksiniz.
Vous ferez des maisons de style colonial, des hôtels Rococo, des bureaux de style gréco-romain.
Oteller dolu.
Les hôtels sont pleins.
Rienzi'nin kardeşi at yarışı sonuçları için bir haber servisi işletiyormuş. Taşımacılık, bahisçiler için kredi, gayrimenkul, oteller, gece kulüpleri.
Son frère s'occupe de paris illégaux, de transport, de prêts sur gage, d'immobilier, d'hôtels, de boîtes de nuit...
Süslü arabalar, seyahatler ve lüks oteller ne işe yarar?
" Qu'importe une vie luxueuse...
Lokantalar da en az oteller kadar dolu olur.
Écoutez, les restaurants seront aussi pleins que les hôtels.
Orada güzel oteller var.
Je connais quelques bons hôtels.
Evet, oteller çok lükstü ama Albay'ın dediği kadar da değildi.
Les hôtels étaient bien luxueux, un peu moins que ne l'avait dit le colonel.
En güzel yerlerde aynı paraya kalınacak oteller var.
Il y a des hôtels au même prix dans les plus beaux quartiers.
Oteller, cesetleri olduğu konusunda nadiren reklam yaparlar.
Les hôtels se vantent rarement d'héberger des cadavres.
Oteller turist dolu.
Les hôtels sont pleins, avec ces touristes.
Bunun gibi oteller ne zaman geldiğine değil vaktinin ne zaman dolduğuna bakar...
Ce qui compte, dans ce genre d'hôtels... c'est l'heure du départ.
Oteller, kumarhaneler ve barlarda onu görünmeyen bir tasmayla sürüklüyordu, köpek gibi.
Cette rentrée, quelle folie! La légende d'Alexandra Del Lago, c'était la jeunesse.
Deauville'de hala..... açık olan bazı oteller var.
Vous auriez mieux fait de rester à Deauville, il y a encore des hôtels bien.
Evet, evet Büyükbaba, açıkladım bunları. Hanıma köpekleri, kedileri veya maymunları kabul etmeyen bazı oteller bildiğimi söyle.
Dis-lui aussi que je sais que certains hôtels refusent chiens et chats.
Oteller, bürolar, hastaneler.
Hôtels, bureaux, hôpitaux.
Aslında daha iyi oteller görmüştüm.
J'ai connu mieux.
Oteller tam da bunun için icat edilmiştir şekerim.
On a inventé les hôtels pour ça, trésor.
- Ve oteller!
- Et des hôtels!
"H," "H." Oteller için radyo sinyalidir.
"H", "H." Le signe d'appel radio pour "H" c'est hôtel.
Elbette! Oteller, restoranlar, içkili mekânlar...
Bien entendu, il y a des hôtels, des restaurants,
Şu kültürel saçmalığa son verip oteller kısmına geçer misin?
Saute ces conneries et passe aux hôtels!
Oteller faturanızı öder ödemez çıkıp gitmenizi istiyor.
Cette odieuse manie des hôtels de vous chasser dès qu'on a payé!
Kiliseler. Sahiller. Oteller.
Les églises, les plages, les hôtels.
Etkinlikler. Kiliseler. Oteller.
Les événements, les églises, les hôtels.
Bir Amerikan oteller zincirinden iş teklifi aldım, Sheraton'dan.
On m'a offert un poste pour une chaîne hôtelière américaine, les Sheraton.
Oteller daha pratik. Bunu ENI'nin başkan yardımcısıyla paylaştım. Ama bunu daha çok kullandı.
Elle servait à l'ancien président de l'ENI, mais elle ne lui sert plus maintenant.
... oteller, rafineriler, fabrikalar.
hôtels, raffineries, usines.
Değiştirdiğimiz oteller Wendy'nin söylediği gibi fırsatçıydı. Üstelik kirliydi.
Nous avons changé d'hôtel à cause des rôdeurs et de la saleté.
Buradaki oteller, Vegas'daki ortaklıklarınkinden daha büyük ve fiyakalı.
Ici, les hôtels sont plus grands et plus chics que les nôtres à Las Vegas.
Annem de aynı oteller gibiydi 10 yıl önce çökmüş, çatlaklarını kapatmak için tonla makyaj yapan kendini olduğundan daha iyi göstermeye çalışan acınası bir düzenbaz.
Mère était aussi décatie que ces hôtels. La peinture dissimulant les pires fissures pour paraître plus belle qu'elle n'était.
Oteller ve yaz kampı var orada.
La base de loisirs est là-bas!
Buraya oteller ve liman yapacağız.
Nous construirons le port ici. Et la zone des hôtels sera là.
Küçük çürüyen oteller ve... - Valium'unuz.
Dans des vieux hôtels en décrépitude, tu sais?
Oteller tıklım tıklımdı.
Les hôtels étaient bondés...
Gemicilik, oteller, karnavallar ve sirklerle bunu çeşitlendirdim.
Je me suis diversifiée dans les transports, les hôtels et les cirques.
Pahalı oteller hakkında olan. Bir geceliği, 150 dolar olan otele gidersin ve resepsiyona "Daha ucuz odanız yok mu?" diye sorarsın.
C'est l'histoire des hôtels pas donnés et du prix de la chambre, 150 $ par jour, alors je demande au réceptionniste : "Il y a moins cher?"
Şu an işsizim ve en son oteller de paralıydı.
Je n'ai pas d'emploi et les hôtels ne sont pas gratuits.
Hayır, bak, büyükanne, bunları alırsan, bunların üstünde oteller var hem buraya düşme şansı çok daha büyük.
Mais grand-mère, si tu prends ça, tu auras un hôtel sur chaque case. - C'est mieux, si je tombe dessus.
Ching Fong Tin, tüm dükkanları satın aldı kasap dükkanları, oteller de dahil olmak üzere
Cheng a acheté le restaurant, l'épicerie, la pharmacie...
- Oteller. Moteller.
- Les hôtels, les motels.
Şangay'da yaşayan binlerce Batılı İngilizlerin 19. yüzyılda buraya gelmelerinden beri burada yaşıyorlar diplomatik dokunulmazlık zırhıyla korunuyor ve adeta kendi ülkelerindeki gibi yaşıyorlardı. Bankalar, oteller, bürolar, kiliseler, evler sanki Liverpool ya da Surrey'deki gibiydi.
À Shanghai, des milliers d'Occidentaux, protégés par la sécurité diplomatique de la Concession Internationale, vivaient comme au 19e siècle, à l'arrivée des Britanniques et bâtirent à l'image de leur propre pays, des banques, des hôtels, des bureaux, des églises et des maisons
- Oteller benim için defteri dürülmüş yerler
- Je n'ai jamais mis les pieds dans un hôtel.
- Oteller.
- Des hôtels.