Principal traducir francés
5,582 traducción paralela
Yapan da Frank Bannister.
- Frank Bannister, principal artisan. - Jésus.
İşi mahkemeye taşısaydık en önemli tanığımız sen olacaktın.
Si nous étions allés au procès, vous auriez été notre principal témoin.
Yavru'nun bulunduğu kamyon binadan çıkar çıkmaz, ana trafoya yerleştireceğim patlayıcıyı patlatacağım.
Je vais faire exploser une charge sur le transformateur principal aussitôt que la Progéniture aura quitté l'immeuble.
Hâlâ trafonun üzerine kurulu bir bomba duruyor.
On a encore une bombe de miel sur le transformateur principal.
Adamlarımız ana trafonun aşırı yüklenip...
Mes gars disent que le transformateur principal a surchargé et explosé.
Kendini geçindirecek kadar para verirler.
On lui donne suffisamment d'argent pour vivre avec... au moins le principal.
Marcus, New York'a yerleştiğinden beri hayatının simitler üzerine kurulu olduğunu söyledi.
Marcus m'a dit que depuis que tu étais à New York, la principal structure de ta vie avait été autour des bagels.
Bu senin kavga. - Bayanlar ve Baylar, Bu akşam ana etkinliğimiz...
- Mesdames, messieurs, notre combat principal de la soirée... professionnel du MMA.
Yavru'nun bulunduğu kamyon binadan çıkar çıkmaz, ana trafoya yerleştireceğim patlayıcıyı patlatacağım.
Je vais faire exploser une charge sur le transformateur principal aussità ´ t que la Progéniture aura quitté l'immeuble.
Ana setimizin, karakol setinin, başına da bu geldi işte.
C'est ce qui c'est passé avec notre lieu principal... le commissariat.
- Müdür bey, Louie'yi odasına çağırıyor.
Oui- - Le principal veut voir Louie de suite.
Ama benim asıl olayım bir oyuncu olmak.
Mais mon truc principal, c'est la comédie,
Buradaki asıl olay arkadaşlık.
Le principal c'est que votre amitié soit toujours présente.
- Göz dolduran hep sen olduğun için.
Le principal, c'est qu'on t'ait remarqué.
Sonra yere düştü ve ona yumruk atmaya başladım. Sevgilisi geldi ve bir avuç saçımı kopardı. Sonra müdür beni eve bıraktı.
Et quand il est tombé, j'ai commencé à le frapper puis sa copine est arrivée, et elle m'a arraché une mèche de cheveux et enfin le principal m'a renvoyée chez moi.
Bu arada ikinizin oradan çıkması lazım.
Bon, le principal c'est de vous faire sortir tous les deux de là.
Morlukların ve vücudundaki hasar hikayenin çoğunu anlatacaktır.
Les plaies et les blessures de ton corps diront le principal de l'histoire.
- Elbette Davanın sahibi dedektiften ve savcılıktan onay alır almaz.
- Oui, dès que tu auras obtenu l'accord de l'inspecteur principal et du procureur.
- Okul müdürü Johnson sizinle görüşecek.
Je veux dire, ils sont comme... Le principal Johnson va vous recevoir.
Tamam, yani avucumuzdaydı çocuklar, değil mi?
Le principal c'est que je croyais que vous l'aviez, les gars, non?
- Burke birinci sandalyedeydi.
- Burke était l'avocat principal.
- Ben okul müdürü değilim.
Je ne suis pas le principal.
Daha şimdiden herkesi müdürün odasına mı yolladın?
Tu as déjà envoyé tout le monde dans le bureau du principal?
Başbakanın özel danışmanı olduğunu sanmıştım.
Tu es le conseillé principal du président.
Şu an klostrofobimi en alt seviyede tutmakla meşgulüm.
Mon objectif principal est de garder ma claustrophobie à l'écart.
Öncelikle ana püskürtme sistemini vinç seviyesinde ayırmamız gerek.
Tout d'abord nous devons découpler le système d'injection principal au niveau du chantier.
Tanıklara göre saldırı kuzey kanadındaki ana asansörde gerçekleşmiş.
Selon les témoins, l'attaque de gaz se situait dans l'ascenseur principal de l'aile nord.
- Baş ajanla konuştum, plan hızla devam ediyor.
J'ai parlé à notre principal atout. Le plan se poursuit rapidement.
İnfaz etmişler. Tahmin et baş şüpheli kimmiş.
Et devinez qui était le suspect principal.
Özellikle de Müdür Çüküküçük son seferinde cep şişeme el koyduğundan beri.
Surtout depuis que le Principal Cockblock m'a confisqué ma flasque la dernière fois.
- Afedersiniz. Ah, Matthew McKibben, müdürün ofisinden isteniyorsunuz.
Matthew McKibben, tu es attendu dans le bureau du principal.
Neden bir isim ortağı olmadığını biliyor musun, Louis?
Tu veux savoir pourquoi tu n'es pas un associé principal, Louis?
Müdürünüzün bildiği kadarıyla okuldan ayrıldıktan sonra Bay Fitz'le yakın bir ilişkiniz olmuş.
Votre principal a rapporté que, d'après ses connaissances, tu as eu une relation intime avec M. Fitz. après qu'il ne soit plus enseignant dans cette école.
Direk olarak lisede bir partiye gidiyorum bir cinayette baş dedektif olarak.
Juste aller directement à faire la fête au lycée pour, vous savez, le détective principal d'un homicide.
Ana maddesi aji charapita,... Peru ormanlarında başlıca olarak tüketilen,... güçlü afrodizyak etkisine sahip bir bitki.
Eh bien, l'ingrédient principal est aji charapita, qui est principalement consommé dans une jungle au Pérou, et c'est un puissant aphrodisiaque.
- İsim ortaklığı.
- Associé principal.
Aynı zamanda isim ortağı.
Il est associé principal.
Ve şimdi döndüğü yetmezmiş gibi bir de isim ortağı.
Et non seulement il est de retour, mais comme associé principal.
Ve görünüşe bakılırsa isim ortağı olarak verdiği ilk karar dahiyaneymiş çünkü böyle bir seremoni bize nerede olduğumuzu ve nereye gittiğimizi değerlendirmek için bir şans veriyor.
Et comme il s'avère, sa première décision comme associé principal est brillante, car une cérémonie comme celle-ci nous donne une chance de réévaluer où nous sommes et où nous allons.
Bunu gözönünde bulundurarak, Louis Litt'e kadeh kaldırıyorum, yeni isim ortağımız.
Cela étant dit, voici notre nouvel associé principal, Louis Litt.
- Hayır. - En önemli malzeme eksik.
Il manque l'ingrédient principal.
Önemli bir parçası eksik. Ve ne olduğunu öğrenmek hoşuna gitmeyecek.
Il manque un ingrédient principal, et vous n'allez pas aimer ça.
Gidip müdürü çağırayım.
Laissez-moi voir le principal.
"Sevgili Bay Miller, geçmişe bakarsak hareketlerimden dolayı gerçekten pişmanım."
"Cher M. le principal, rétrospectivement je regrette mes actions"...
Müdür Rooney çok acımasız.
Le principal Rooney est vraiment méchant.
Müdür Rooney aptal.
Le Principal Rooney est l'imbécile.
Masanın oraya güvenlik alabilir miyim lütfen?
Pourrais-je avoir la sécurité au comptoir principal, s'il vous plaît?
- Güvenlik, masanın önüne.
- Sécurité au comptoir principal.
Baş şeker danışmanım, yazar David Gillespie... diğer adıyla " Şövalye.
Mon principal conseiller du sucre est l'auteur David Gillespie..... aka The Crusader.
Bunun ana nedenlerinden biri ise düzlüklere yabancı türden çimlerin yayılması ile yöreye özgü olan ve yüzyıllar boyunca Avustralya'ya özgü bir yiyecek maddesi temin eden hayvan ve bitkilerin uzaklaştırılmasıdır.
Le principal étant la mise en place d'une herbe étrangère qui a repris les plaines et chassa les plantes et les animaux indigènes qui avait fourni bush pendant des siècles.
Açılış konuşmasını yapan kişi Dr John Sievenpiper'dı.
Leur orateur principal était le Dr John Sievenpiper.