English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → francés / [ P ] / Prism

Prism traducir francés

80 traducción paralela
- Eskiden ben de onlardan bir tane yazmıştım. - Gerçekten mi Bayan Prism?
Je suis fiancée à M. Worthing.
Bugün nasılız bakalım? Bayan Prism, siz eminim iyisinizdir? Bayan Prism hafif bir başağrısından şikayet ediyordu.
Le temps que je les lui pose, va donc m'attendre dans la voiture, Gwendoline.
Tuhaf, eğer ben Bayan Prism'in öğrencisi olacak kadar şanslı olsaydım, ağzının içine bakardım.
Gwendoline, dans la voiture! Oui, maman.
Son derece güzel bir kız ve daha 18 yaşında.
- Cécilia! - Miss Prism?
- Ne kadar büyük bir hayalkırıklığı. Pazartesi sabahı ilk trenle geri dönmek zorundayım.
Je sais, chère Miss Prism, mais mon instinct m'a dit que vous en aviez un.
- Neyim hakkında? - Jack Amca seni Avustralya'ya gönderiyor. Avustralya mı?
Si j'avais le bonheur d'être l'élève de Miss Prism, je serais suspendu à ses lèvres.
Merhamet, Bayan Prism, merhamet. Bu herkesin başına gelebilir...
M. Constant Worthing vient d'arriver de la gare.
Bayan Prism asla böyle şeyler söylemez. O zaman Bayan Prism gözleri bozuk yaşlı bir kadın.
Quelle leçon pour lui, j'espère qu'il la retiendra.
Bayan Prism, size söylemeyi unuttum, Dr Chasuble sizi kilisedeki odasında bekliyor. Kilisedeki odasında?
C'était fou, je l'avoue, mais je suis tombée amoureuse de vous.
Bayan Prism, sizi kilisede beklediğini söylememi istedi.
130000 E en fonds d'Etat.
Bayan Prism... kilisede.
Heureux de vous avoir connu, Lady Bracknell. Un moment, monsieur Worthing.
Bayan Prism? - Bayan Prism diye birinden bahsettiğinizi mi duydum?
Miss Cardew est une séduisante jeune Lady, maintenant que je la regarde mieux.
Prism, o bebek nerede?
Il n'a rien et il veut tout.
- Bana soru sormayın Bay Worthing. - Bayan Prism, bu benim için çok önemli bir konu. İçinde bebek olan çantayı nereye bıraktığınızı söylemeniz konusunda ısrar ediyorum.
Monsieur Worthing, après mûre réflexion, j'ai décidé de surveiller de près la conduite de mon neveu à votre égard.
Bu o çanta mı Bayan Prism?
Le consentement de votre tuteur a donc peu d'importance.
Bunca yıldır yanımda olmaması çok üzücü olmuştu benim için. Bayan Prism, bu çantadan daha fazlası size döndü.
La haute société londonienne est pleine de femmes qui sont volontairement restées à l'âge de 35 ans.
Dr Chasuble, talihsiz kardeşim. Bayan Prism, talihsiz kardeşim.
Vu la tournure que prennent les choses, cela ne nous servirait à rien.
Son derece zor bir şey olan evliliği başarmakla, korkarım ki benim tatlı ve akıllı öğrencim öğretmenini zaten geride bıraktı.
Venez ici, Prism. Prism!
Sanırım metinlerde bir takım bozulmalar yaşanmış.
Mais le bébé, lui, n'y était plus. Prism, où est le bébé?
Sonuç olarak elinizi verme onurunu bahşetmeniz için size yalvarıyorum.
Où est le bébé, Prism? Lady Bracknell...
Bu soru bir an önce cevaplansa iyi olur. Augusta Teyze, Bayan Prism beni çanta ile bıraktığında vaftiz edilmiş miydim? Evet sanırım seni babanın adı ile vaftiz etmişlerdi.
j'avais aussi un grand cabas où je devais placer le manuscrit d'une oeuvre de fiction que j'avais écrite pendant mon temps libre.
Karanlık Ege Denizi'nin üstünde
Prism, mon pauvre frère. Gwendoline, mon pauvre frère.
Kadınım, aşağı inin Aşağı inin
Tante Augusta, quand Miss Prism me perdit, avais-je déjà été baptisé?
Almanca gramerine özellikle önem vermenizi istiyorum.
Attachez-vous, Miss Prism, à sa grammaire allemande.
- Gerçekten mi Bayan Prism?
Vraiment?
Bayan Prism, siz eminim iyisinizdir?
J'espère que vous allez bien.
Bayan Prism hafif bir başağrısından şikayet ediyordu.
Miss Prism souffre d'une légère migraine.
Hayır, sevgili Bayan Prism, bunu biliyorum ama içgüdüsel olarak başınızın ağrıdığını hissettim.
Oui, mais j'ai su d'instinct que vous en souffriez.
Tuhaf, eğer ben Bayan Prism'in öğrencisi olacak kadar şanslı olsaydım, ağzının içine bakardım.
- Etrange. Si j'avais la chance d'être l'élève de Miss Prism, je serais suspendu à ses lèvres.
Bayan Prism asla böyle şeyler söylemez.
Miss Prism ne le fait point.
O zaman Bayan Prism gözleri bozuk yaşlı bir kadın.
Alors, Miss Prism a la vue basse.
Bayan Prism, size söylemeyi unuttum, Dr Chasuble sizi kilisedeki odasında bekliyor.
J'allais oublier, le révérend Chasuble vous attend dans la sacristie.
Bayan Prism, sizi kilisede beklediğini söylememi istedi.
Miss Prism m'a demandé de vous dire qu'elle était dans la sacristie.
Bayan Prism... kilisede.
Miss Prism... dans la sacristie?
Prism, o bebek nerede?
Prism, où est le bébé?
- Bayan Prism, bu benim için çok önemli bir konu.
C'est très important pour moi.
Bu o çanta mı Bayan Prism?
Est-ce bien ce sac de voyage?
Bayan Prism, bu çantadan daha fazlası size döndü.
Il vous est restitué bien plus que ce sac.
Bayan Prism, talihsiz kardeşim.
Miss Prism, mon infortuné frère.
- Ayrıca senin adın Jack değil, Ernest. - Ernest değil, adım Jack.
Cecilia, qui me considère comme son oncle par respect, ce que tu ne peux comprendre, vit chez moi, à la campagne, sous la responsabilité de son admirable gouvernante, Miss Prism.
- Bunu duyduğuma memnun oldum.
Miss Prism, vous allez bien, j'en suis sûr.
Bence bununla bu kadar övünmemelisin, gerçi çok güzel olduğuna eminim ama.
Miss Prism se plaignait a l'instant d'un léger mal de tête.
Prism!
Cécilia est la plus douce, la plus tendre, la plus jolie jeune fille du monde.
Prism.
Ne parle jamais irrespectueusement de la société. Les gens qui ne peuvent y entrer font ça.
Prism!
Je désapprouve les mariages d'argent.
Bayan Prism, bu öneriniz çok saçma.
La voici.
Sevgili Cecily'e öğretecek hiçbir şey kalmadı.
Prism!
Bir dakika, Bayan Prism. Dr Chasuble.
Quelques semaines plus tard, le landau fut découvert à minuit, seul, dans un coin sombre du quartier de Bayswater.
Merhamet, Bayan Prism, merhamet.
Un peu de charité.
- Bayan Prism diye birinden bahsettiğinizi mi duydum?
Avez-vous parlé d'une Miss Prism?
Prism!
Prism!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]