Saatler traducir francés
2,320 traducción paralela
Tuvalete gitmeliyim, saatler oldu.
Je dois aller aux toilettes depuis un moment.
Ayarlanmış saatler mükemmel eşleştirildiler... benimkiyle.
Des montres assorties. Parfaitement synchronisées... avec la mienne.
Gerekli ekipmanı bulsak bile başlangıç haritasını oluşturmak saatler alır.
Même avec le matériel, le mappage prend des heures.
Haftaiçi saatler işe yetmiyor, değil mi?
La semaine est trop courte, c'est bien connu.
Tarihler ve saatler, lütfen.
- Dates et heures, s'il te plaît.
Uzun saatler boyu uğraşmamak.
Ne pas avoir à bûcher pour apprendre quelque chose.
Onları görelim, saatler masaya.
Alors, posez vos montres.
Bunu saatler önce söylemediğim için çok üzgünüm ama gerçek şu ki...
Désolée de pas l'avoir dit plus tôt, mais en vérité...
Davetlilere göre, performansından sonra hemen kulüpten ayrılan pop yıldızı, saatler sonra şaşırtıcı şekilde farklı bir kızla Beverly Hills'teki malikanesinde tekrar görüldü.
Il aurait quitté le club immédiatement après sa performance, pour réapparaître comme par magie chez lui, à Beverly Hills, plusieurs heures plus tard, avec une autre fille.
Dakikalar veya saatler içinde virüs tüm vücuda yayılmaktadır.
Il faut quelques minutes à plusieurs heures pour que l'infection se développe.
Saatler.
Des montres.
Güzel saatler.
Très belles.
- Saatler.
- Des heures et des heures.
Bölüm "Mutlu Saatler"
Floc Sk0r yomoy
- Mutlu saatler. - Mutlu saatler.
Va pour une happy hour.
Saatler oldu.
Ça fait des heures.
Maya, eğer bana dürüst olsaydın saatler sürmezdi.
Si vous aviez été honnête, ça n'aurait pas pris des heures.
Uzun saatler boyunca sizi izlemenin hazzını benden iyi kim bilebilir?
"Ayant eu le bonheur de vous examinertant d'heures, " qui vous connaîtrait mieux que moi?
Bu saatler sürer.
Ça pourrait prendre des heures.
Yani, hala ressam veya pasta aşçısı ya da resimleri magazinlerin kapaklarında çıkan ve çok güzel eski saatler satan bir antika mağazasının sahibi olmanın hayalini kurabilirsin.
Tu peux encore rêver de devenir peintre ou pâtissière. Ou une antiquaire à Paris qui vend des horloges si belles qu'ils mettent sa photo en couverture des magazines.
Saatler içinde.
- Quelques heures près.
Evet, eminim ki bu geceyi geciktirmemek için uzun saatler çalışıyorsundur. Hatta hafta sonları da, değil mi?
Je suis sûr que vous avez travaillé tard dans la nuit... et sûrement même les fins de semaine, pas vrai?
Haydi ama, Bones, saatler oldu.
Allez, Bones. Tu n'as pas arrêté depuis des heures.
İstediğin saatler, istediğin gibi gelip çalışabileceksin... Kotayı doldurduğun sürece tabii.
Vous choisiriez vos horaires et viendriez comme bon vous semble tant que le quota est respecté.
Saatler sürebilir ama onu görebileceğiniz en kısa zamanda size haber veririz.
Peut-être plusieurs heures. Nous vous préviendrons dès que vous pourrez le voir.
38 yaşındaki üniteryen papazın naaşı dün geceki ölümünün üzerinden sadece saatler sonra yakıldı.
Le corps d'un prêcheur de l'Église Unitarienne de 38 ans a été incinéré, peu de temps après sa mort la nuit dernière.
- Saatler önce yattığını sanmıştım.
Je te croyais couchée.
İşe geç geliyor uzun saatler boyunca ortada görünmüyorsun.
Tu arrives en retard, tu disparais régulièrement.
Dolabında, siyah noktalı botunun içinde, holdeki dolapta duran ceketin sol cebinde, ve banyo çekmecesinde çok şık mücevherler var... yaka düğmeleri, saatler...
Dans les armoires, dans ses bottes noires, dans la poche gauche de son manteau et dans le placard du hall. Il a de beaux bijoux dans le tiroir de la salle de bains. - Boutons de manchette, montres...
Fırtınadan sonraki ilk St. Joseph Günü'nde saatler gece yarısını geceli epey oldu.
Il est minuit passé depuis longtemps pour cette première Saint-Joseph depuis la tempête.
Uzun saatler boyunca çalışıyor sonra da eve gelebildiğinde bu sefer de babası için şeker, çay gazete ya da sigarası için tütün almaya dışarı çıkmak zorunda kalıyor. Sonra da evde sigara içiyor.
Il travaille beaucoup, et à peine rentré, il sort pour acheter les bonbons ou le thé de son père, ou ses feuilles et son tabac, pour qu'il fume ensuite à l'intérieur.
Hatırlıyorum da, bir yılbaşı gecesi saatler 12'yi vurduğunda bana beşlik çakmıştı.
il ne m'a pas embrassé sous le gui. 230 ) } Il m'a tapé dans la main.
Şu anda Greenwich ayarına göre saatler 23 : 40'ı göstermekte.
Il est actuellement 23h40, heure de Greenwich.
Özel Birlik 232 saatler önce buradaydı.
L'unité 232 est repartie depuis longtemps.
Burada Bay Trippi'nin işleri ile alakalı fatura kesebileceğimiz saatler.
Voici les heures facturables attachées au compte de M. Trippi.
Sanırım Will ile uzun saatler beraber çalışıyorsunuz.
Tu dois passer beaucoup de temps avec Will.
Son saatler herkes için çok zordur ve eğer Bay Wright kızını görürse, çok duygusal olacaktır.
Les dernières heures sont dures, pour tous, et M. Wright sera ému d'avoir vu sa fille.
Saatler sonra geri döndü.
Elle est revenue un peu plus tard.
İmkânsızı keşfetme yolunda harcadığımız saatler hatırına küçük bir teşekkür hediyem olacak.
Pour toutes ces heures à explorer l'impossible, un petit merci.
Gizli mesaj bulmak için Beatles albümlerini tersten dinleyerek saatler geçirirdim.
Je me souviens des heures passées accroché à ma gourde en écoutant les albums des Beatles à l'envers pour découvrir des messages.
Sanırım, Paris operetinde kostüm tasarlamada harcadığım saatler sonunda bir işe yaradı.
Je suppose que les heures d'esclavage passés à coudre des costumes à l'Opéra de Paris payent enfin.
Aksi halde aşağıya gelmesi saatler alıyor.
Sinon, il prend des heures pour descendre.
Ama durum şu ki babam çok uzun saatler çalışıyordu.
Mais mon père était... Il travaillait très tard.
Saatler sonra salonda kimse olmaz mı?
Personne dans l'Arena après les heures?
Hayatımdan o saatler silinmişti.
Des heures de ma vie qui ont disparu.
Kız, şehrin öbür tarafında kaçırılmış. Saatler oldu, Gus. Hala fidye talebi yok.
Ça fait des heures et pas de demande de rançon.
Barda mutlu saatler.
Happy hour au bar.
Pekala, sorularınız almadan önce hepinizin bildiği gibi, bu gibi davalarda ilk saatler çok önemlidir.
Avant que je réponde aux questions, vous savez que les premières heures sont cruciales dans une telle affaire.
Mutlu Saatler.
Une happy hour.
Saatler önce evde olmalıydım.
Ne t'inquiète pas pour nous.
Saatler, büyüleyici.
- Les montres.