Satmıyorum traducir francés
329 traducción paralela
Galiba. Peki, diyelim ki ben evimi satmıyorum. O zaman ne yaparlar?
Et si je ne vends pas, que pourront-ils faire?
Bir şey satmıyorum.
Je ne vends rien.
Veresiye benzin satmıyorum.
Je ne fais pas crédit.
Ben de bir şey satmıyorum.
Et je ne vends rien.
İçeri alabilirsin. Bir şey satmıyorum.
Laissez-moi entrer, je ne vends rien.
Kolu gerçek boynuzdan ve parmaklıklar güzel çelikten yapılma. 35'e satmıyorum, 30'a alamazsın... Ee, 25 lire olsun!
Pas pour 50 lires, ni 40, ni même 35... pour 20 misérables lires!
Resimlerimi satmıyorum.
Je ne vends pas mes peintures.
Sigorta poliçesi satmıyorum.
Je ne suis pas représentant.
Satmıyorum zaten.
- Je ne suis pas vendeur.
Ayrıca hikâyemi de satmıyorum size. Hiçbir şey satmıyorum.
Je ne vends plus ma nouvelle.
- Satmıyorum.
- Elle n'est pas à vendre.
- Ve satmıyorum.
- Elle n'est pas à vendre.
- Sigara satmıyorum.
- On ne vend pas de cigarettes.
Satın alıyorum, satmıyorum.
Je suis acheteur, pas vendeur.
- Satmıyorum.
- Il n'est pas à vendre.
Öyle mi? En azından ilaç satmıyorum, ben.
Moi au moins, je ne vends pas de remèdes.
Ben mal satmıyorum.
Je ne vends pas un objet.
Dedim ki " Figo, sana bir düzine yumurta satmıyorum.
J'ai dit : "Je te vends pas des œufs."
Hayır, satmıyorum.
Jamais.
Sam köpeğini satmıyor. Ben de kalbimin kanını üzerine akıttığım toprağımı satmıyorum.
Sam ne vend pas son chien, et moi, je ne vends pas la terre à laquelle j'ai tout donné.
Ne yazık ki çiçek satmıyorum. Tüm çiçeklerimi sana verirdim.
Dommage que je ne vende pas des fleurs, parce que toutes mes fleurs, toutes, je te les offrirais.
Fakirlere satmıyorum ki. Sadece milyonerlere satıyorum ve onlar da mükemmel tablolara sahip oluyorlar.
Je ne les vends pas aux pauvres mais des millionnaires qui y gagnent des tableaux fabuleux, comme celui-ci.
Satmak isteseydim çok cömert bir teklifti, fakat satmıyorum.
Ce serait un bon prix si je voulais vendre, mais je n'en ai pas l'intention.
- Satmıyorum.
- Ça ne m'intéresse pas.
Formülü satmıyorum.
Ma formule n'est pas à vendre.
Mülk satmıyorum.
Je vends pas de terrains, vu?
Hayat sigortası satmıyorum.
Je ne vends pas d'assurances.
- O markadan satmıyorum ben.
- Mince, je n'en ai plus.
- Ben hatıra eşya satmıyorum.
- Je ne vends pas des souvenirs.
Ben artık uyuşturucu satmıyorum.
Je deale plus.
Hayır, bir şey satmıyorum. Bir iltifat duymak ister misiniz?
Permettez à un inconnu :
Kusura bakmayın Bay Parker ama satmıyorum. Ne?
Désolé, M. Parker, je ne vends plus.
Unut gitsin! Hiçbirini satmıyorum.
Je ne veux rien vendre.
Ben o tür şeyler satmıyorum.
Je ne vends pas ce genre de choses.
kimseye zorla satmıyorum, bu onların seçimi.
Je ne les force pas à consommer. Ils sont libres.
Artık tuvaletinde mal da satmıyorum.
Je ne vends plus de dope.
O emlakçıya da söyle, evi satmıyorum!
Et dis à l'agence immobilière que je ne vendrai pas. Compris?
- Bak. Satmıyorum.
Je ne te vends pas!
Ben de izin satmıyorum.
J'en vends pas.
Aslında bütün şirketi satmıyorum.
Je ne les vends pas entières.
Ve dahası, sana da satmıyorum.
De plus, je ne vous le vends pas.
Aslında, hayır, satmıyorum.
En fait, non.
Pekâlâ, evet, satıyorum ama satmıyorum.
Enfin, oui et non.
Düğümlenen bağırsaklarımı satmıyorum.
Je garde mes intestins noués.
Satmıyorum.
Je les garde.
- Ben uyuşturucu satmıyorum.
Je ne vends pas de drogue.
Onun tasdiklediğini hatırlıyorum. Elbise alsın diye kitaplarımı satmıştım.
J'avais vendu plein de livres pour l'habiller.
- Satmıyorum, alıyorum.
Rien.
Satmıyorum dedim.
Je ne vends plus.
Müdürü tanıyorum, ona perde halkası satmıştım.
Je connais bien le directeur, c'est un client.
Ben uyuşturucu satmıyorum.
Plus que tu ne gagnes en dix ans. Je ne vends pas drogue.