Sattın mı traducir francés
1,485 traducción paralela
Daha fazla sattın mı?
Tu en as vendu plus?
Bu çocuğa sattın mı?
Tu lui en as vendu? Oui ou non?
Amber Lou'yu kapmak için Nim'i sattın mı? Dostum, baştan başlayalım.
Tu as vendu Nim pour sortir avec Amber Lou?
Koç'a hiç sattın mı?
T'as déjà fourgué au coach?
Bu kadına beş poşet esrar sattın mı?
Avez-vous, ou n'avez-vous pas vendu cinq sachets de marijuana à cette femme?
Ya benimle mezuniyet balosuna gelirsin ya da polise reşit olmayan çocuklara içki sattığınızı söylerim.
Vas-t-en. - D'accord. Tu m'accompagnes au bal ou je dis à la police que tu sers des mineurs.
Evet tabi öyledir. Ya da sadece, babanın restoranını sattığın için üzülüyorumdur. Yediğin somunu gizleyemezsin!
Oh, ouais, ça doit être ça, ou peut-être que ça m'embête que tu sabordes le restaurant de Papa pour pouvoir enfourner la baguette?
Tamam, zekî herif, atını neden sattığını açıkla o zaman.
Ok, M. le malin, expliquez-moi pourquoi vous vendez votre cheval.
Hiçbir şey yok. Binbaşı Tanner'ın yazılımı sattığını kabul etmeliyiz.
Je pense que l'on doit admettre que le capitaine Tanner a vendu le programme.
O senin için hayallerini bıraktı, ben de ruhumu bu işe sattım. Bizim sahip olamadıklarımızı sana vermek için.
Elle a abandonné ses rêves, et j'ai travaillé dur comme fer pour t'offrir ce que nous n'avions pas eu.
Onun, Wilcox'a söylediğini biliyoruz. Bakalım sokaklardan gelen adam imajını medya, senin Skylar Wyatt'ı gazetelere sattığını duyunca koruyabilecek misin?
Vous pensez que vous allez gagner en crédibilité quand les médias sauront que vous avez vendu Skylar Wyatt aux tabloids?
- satın aldığım evimi burnumun dibinde sattın.
- tu vends ma maison...
Beni sattınız mı?
Tu m'as vendue?
Sattın mı?
Réponds!
Sattığın bu boku içmediğini sanmıştım. Yapma, dostum.
Je croyais que tu fumais pas la merde que tu vends.
Beni sattınız.
Vous m'avez planté.
Dokuz küçük baskın karşılığında bana sattığın pislik yığınından mı söz ediyorsun?
Cet arrangement de merde pour neuf arrestations minables?
Resmen sattın beni baba.
P'pa, tu m'as complètement laché.
Silah mı sattın? Hayır.
- Tu vendais des armes?
- Bana sattığın kolye var ya?
Tu te souviens de ce collier que tu m'as vendu?
Senaryoyu sattınız mı acaba?
Il a lu votre script, "Echapper à son passé" et il a adoré. Vous l'avez déjà vendu?
Bana Hanım'ının ot sattığını söyledi.
Il dit que ta Madame vend de la beuh.
Bana bok sattınız!
Tu m'as vendu de la merde!
Bana sattığınız sadece pislik!
tu m'as vendu de la putain de merde!
Bana bütün bu zaman boyunca ilkokul işi mal sattığına inanamıyorum.
Je n'arrive pas à croire que tu m'aies vendu de la merde de cour de récré pendant tout ce temps.
Bana, sekiz yaşındayken gazete sattığını söylememiş miydin?
Tu m'as bien dit que tu vendais des journaux à l'âge de 8 ans? Oui.
Dostum Marco, büyük bir yanlışın içine girerek size bana ait olan bir şeyi sattı.
Mon pote Marco a fait une regrettable erreur, et vous a vendu quelque chose qui m'appartenait.
Syd, ot sattığım sınır polisi sizi Bexhill'e götürecek.
Syd, le garde-frontière qui achète mon herbe, nous fera entrer à Bexhill.
Savaştan sonra pulları sattım. Lise onları sınır dışı edilen Yahudilerin evlerinde bulmuştu.
Après la guerre je vendis les timbres que Lise avait trouvés... chez les Juifs déportés.
Seni hain, beni sattın. Başım büyük belada. Neredesin sen?
T'es un traître, tu m'as lâché et je suis dans la merde.
Son dört yılda sattığımdan daha fazlasını sattım.
J'ai vendu plus de meubles récemment que durant ces quatre dernières années.
Bir düşün bakalım : Evine gelsem, kapını çalsam. Sattığım bu saçma şeylerden almak ister misiniz?
Je vais venir chez vous et je vais vous proposer de la merde.
Beni sattın, bok herif sana kendimi açıp, her şeyi verdikten sonra.
Vous m'avez trahi! Je me suis confié à vous, je vous ai tout donné.
Kendini bir paket çikolataya mı sattın?
Mon Dieu, tu t'es vendue contre une barre chocolatée?
Hükümete benim isyancıların casusu olduğumu onlara silah sattığımı söyleyecek.
Elle a dit au gouvernement que je travaillais pour les rebelles, que je leur fournissais des armes.
Sadece bir kez sattım, ve haberim yoktu, ben casus değilim, ben bir hostesim, gerçekten, bazen klüplerde striptiz yaparım, ama ben aslında hostesim, eğitimini aldım.
Je l'ai fait une fois! Je n'avais aucune idée. Je ne suis pas une espionne, je suis une hôtesse de l'air.
- Sattın mı?
- Vous l'avez vendu?
Ama şu an bunun bir önemi yok,. çünkü Haoward, McGraw-Hill'in dizi olarak yayım haklarını kendisinden izin alınmaksızın Life dergisine sattığını öğrendi,... ona şey oldu- - Nasıl denir?
Ce n'est pas le plus important. Quand il a découvert que McGraw-Hill avait vendu les droits de distribution au magazine Life sans son accord, il a fait... Comment dit-on?
Brett'in beni sattığını biliyordum, egosu olduğunu biliyordum. Ama, en azından, erkek gibi yüzüme karşı söyler sanmıştım.
Mais je pensais qu'il me le dirait comme un homme.
Bu, bana bozuk bir iPod sattığın için!
Ca, c'est pour m'avoir vendu un iPod brisé!
Sizin mutluluğunuz ve huzurunuz için ben kendimi oraya sattım.
Regarde! Ce n'est pas une fille qui t'attend pour ne rien recevoir en retour.
Sattığın bir bomba mı?
Tu vends une bombe?
Bana kendi fotoğrafını sattı.
C'est elle-même qui m'a vendu sa photo.
Çiçek saksılarının altınlarından topladığım eroin paketlerini sattım.
Je regardais sous les pots de fleurs. Je vendais l'héroïne que je trouvais.
Bana bilgiyi kadın sattı, Bay Bauer.
Elle m'a vendu le renseignement, M. Bauer.
O bana ahırını sattı, ve Oregon'a taşınmaya karar verdi. Silahı elinde duran zencinin ayağı kayıp, onun kafasını havaya uçurdu.
Il m'avait vendu son uniforme et allait partir en Oregon, mais en ramassant son putain de fusil, le nègre a trébuché et s'est fait sauter le caisson.
Şurada gördüğün Steve'e ahırını sattıktan sonra adam beynini uçurdu. Planım San Fransisco'ya gidip yeterince beyaz hatun aldıktan sonra, rıhtıma inip beni kabul edecek ilk gemide bir oda ayarlayacağım ve, Pasifik Okyanusu boyunca hatunları becereceğim.
Je prévois d'aller à San Francisco, d'acheter assez de chattes blanches pour relier le port à l'immeuble le plus proche qui m'acceptera avant de prendre la route pour l'océan Pacifique.
Adamın biri, beni bir sivil polise sattığı için 10 yıl yedi.
Un homme vient de prendre 10 ans pour m'avoir vendu à un flic en couverture.
Bir daha silah sattığını duyarsam kellelerini yollarım sana.
Si j'entends encore que tu as vendu des armes... je t'amènerai leurs têtes sur un plateau.
Bana sattığın Taklitçi Maymun.
C'est ce singe, que tu m'as vendu... "Monkey see, Monkey say"
Evi sattım ama ceki almadım...
J'ai vendu ma maison, mais je n'ai pas reçu le chèque -