English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → francés / [ S ] / Soleil

Soleil traducir francés

15,977 traducción paralela
Fırtına geçti, güneş açtı... rüzgâr dindi.
La tempête s'est calmée. Le soleil est revenu. Le vent s'est arrêté, je suis rentrée.
Geliyorum, geliyorum Biraz eğleniyorum Ve güneşin altında Daha yeni başlıyoruz
Regardez, je prends mon pied, et ça ne fait que commencer sous le soleil d'été.
Peder, cezalandırıcının gün battıktan sonra döneceğini söyledi.
Le prêtre a dit que le bourreau reviendrait après le coucher du soleil.
Belki Tanrı bu karanlığı aydınlatmak için ışık tutmaktadır efendim.
Peut-être que Dieu va éclairer d'un rayon de soleil cette obscurité, ma Dame.
Sabahın soğuk, puslu havasında parlak bir ışığın sıcaklığıyla kendime geldim.
À travers la brume froide du matin, je fus frappé par la chaleur d'un rayon de soleil.
Günbatımının beraberinde getirdiği korkunç adaletin farkında olunca bir şeyler yemek bana zor geldi.
Je trouve difficile de digérer quoi que ce soit sachant que le coucher du soleil apporte une justice si horrible.
Önünde sonunda güneş doğacaktır.
Il doit y avoir un lever de soleil par la suite.
Güneş nerede?
Où se trouve le Soleil? !
Güneş istiyorum!
Je veux du soleil!
Saatim kırıldı ve güneş olmadan günleri takip etmek zor.
Eh bien, ma montre a éclaté rapidement, et il est difficile de garder une trace des jours sans soleil.
Ve fark etmediysen diye söylüyorum, burada güneş ışığı yok.
Et au cas où vous ne l'avez pas remarqué, il n'y a pas beaucoup de soleil.
Güneş ışığı olmadan gezegeni sıcak tutuyor.
Maintient la planète au chaud sans la lumière du soleil.
Güneşi. Şüphesiz. Ya sen?
Eh bien, le soleil, sans aucun doute.
Gün doğumu için güzel bir nokta değil mi?
Très bon endroit pour un lever de soleil, hein?
Güneşe.
Au soleil.
Güneş ufkun altında uyurken dünya ters yüz oluyor.
Le soleil dort sous l'horizon. Et le monde est bouleversé.
Şimdiye dek güneşin için de yürümeliydin.
Tu devrais marcher au soleil.
Fazla iyi gözüküyorsun. Güneş sana vururken.
Tu étais trop belle, le soleil te caressant comme ça.
Ama güneş yok.
Mais il n'y a pas de soleil.
Güneş hiç doğmuyor.
Il n'y a jamais eu de soleil.
Güneşi... -... izlemek istedin.
Regarder le lever de soleil.
Sadece gün doğumunu izleyelim.
Regardons juste le soleil se lever.
Başka bir gün ışığı görmesine izin verilmemeli.
Elle ne doit pas être autorisée à voir un autre lever de soleil.
Peki ya bu bayan Güneş Işığına ne yapacağız?
Et miss rayon de soleil là bas?
Günceler güneşin altında yürüdüm.
Marché pendant des jours au soleil.
Çok yakında. Güneş doğmadan önce yerimizi almalıyız.
Très bientôt, nous devons être en position avant le lever du soleil.
- Güneş ışığı?
- La lumière du soleil?
Yıldız, göz ve güneş.
Étoile, œil, et soleil.
Güneş.
Soleil.
Ancak sihir istemeye geldi açık konuşmam gerekirse güneş gibi parıldayan büyülü bir miğfer.
Mais il est venu pour de la magie... un timon enchanté, pour être exact, un qui luit comme le soleil.
Yarın güneş batana kadar geri getirmezsen tüm krallığı lanetlemekten başka seçeneğim kalmayacak!
Si tu ne le retournes pas avant le coucher du soleil demain, je n'aurai pas le choix de maudire le royaume!
- Güneş batmak üzere.
Le soleil est presque couché.
Güneşe uzan çocuğum.
Atteins le soleil, mon petit.
Güneşe uzan ve gülümse.
Atteins le soleil et souris.
Biraz güneş, biraz yağmur.
Un peu de soleil, un peu de pluie.
Son güneş ışığı da battığında katliama başlayın.
Quand le dernier rayon du soleil disparaitra... place au massacre.
15 dakika sonra güneş batacak ve tüm şehir sokaklara akacak.
Le soleil se couche dans 15 minutes et la ville entière va être dans la rue.
Güneş yağla kaplanmış parlak bir patates.
Le soleil! C'est une patate brillante, recouverte de beurre de cacahuète.
Yarın güneş doğduğunda hala insan formundaysan benden özür dilersin.
Quand le soleil se lèvera demain et que tu seras toujours toi, tu me devras des excuses.
Güneş ufkun altında uyurken, dünya ters yüz oluyor.
Le soleil dort sous l'horizon. Et le monde est bouleversé.
Güneşin içinde yürüyebileceğin bir yer.
Un lieu où tu pourras marcher au soleil.
Ermenistan'da bir laf vardır "Güneş sonsuza kadar bulutun arkasında kalmaz."
En Arménie, il y a un dicton... "Le soleil ne restera pas éternellement derrière les nuages." Tu vois ce que ça signifie?
Gün batmadan dönmeye bak sadece, yoksa ağaç insanlar seni yer.
Okay, Morty. Juste reviens avant le coucher du soleil ou le peuple des arbres va te manger.
Ama tabii, gün batmadan önce gitmek isteyebilirsiniz.
Merci. Bien sûr, vous manquerez quelque chose si vous partez d'ici avant le coucher du soleil.
- Gün batımında festival başlıyor.
Quoi? Pourquoi? Le coucher du soleil est le moment où le festival commence.
Güneş batıyor.
Mon die--Rick, viens. Le soleil se couche.
Baksana gün batımına.
Juste une seconde, Morty. Oh, regarde le coucher de soleil.
Ben beceremedim, ve bir kara deliği bir güneşe çevirdim, yani belli bir noktada, kendinize sormanız gerek bunun gerçek olabilme ihtimali nedir ve şu hepimizin kendine söylediği koca yalan değil çünkü yalnız ölmekten korkuyoruz?
Je n'y suis pas arrivé, bien que je puisse transformer un trou noir en soleil donc à un moment, on doit se demander quelles sont les chances pour que ce soit honnête et pas juste un gros mensonge qu'on se raconte par peur de mourir seul?
Güneş doğuyor.
Le soleil se lève.
Tehditlerinizi güneş görmeyen bir tarafınıza sokabilirsiniz.
Vous pouvez mettre vos menaces où le soleil ne brille pas.
Aslında benim durumumda, senin de göreceğin gibi güneş tam olarak orada parlıyor.
En fait, dans mon cas, comme vous allez le voir, c'est exactement d'où le soleil brille.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]