Suis traducir francés
781,109 traducción paralela
Özür dilerim Sally.
Je suis navré, Sally.
- Ah. - Size bir iyilik isteyebilir miyim?
Je suis un peu occupé pour le moment.
Bir çeşit var Devam eden kahraman anlaşması.
Il me voit comme un héros. Je ne suis qu'un homme.
Öyle gibi görünmüyor.
Je le suis.
Yine de üzgünüm.
Je suis désolé.
Todd. Gerçekten mutluyum Orada seninle oldu.
Je suis vraiment content qu'il était avec toi.
Artık burada değilim
Je ne suis plus là désormais.
Evet! Ben biriyim, çalılık değil!
Je suis une personne, pas un buisson!
Her neyse, burdayım!
En tout cas, je suis là!
Evet, doğa deniyordu ve Şu an cevap veriyorum!
Oui, la nature appelle et je suis en train de lui répondre!
Her neyse, senin için her zaman yanındayım!
Bref, je suis là pour toi quand tu veux!
Doğma büyüme Glendale, Kaliforniyalıyım ve ben bir girişimciyim.
Je suis né et j'ai grandi à Glendale, en Californie, je suis entrepreneur.
Aslına bakarsan yolumuzun üzerindeki Baxby'nin arabaya servisinde durdum.
En fait, je me suis arrêté au drive chez Baxby en chemin.
Anladığımdan emin değilim.
Je ne suis pas sûre de comprendre.
Ve bu beklentiler karşılığını bulmadı.
Et je suis très déçu.
Çok memnun oldum.
Je suis si contente.
Daha uzun simülasyon için fazladan ücret ödemeye hazırım.
Je suis prête à payer davantage pour une simulation plus longue.
- Evet, hâlâ buradayım.
- Oui, je suis toujours là.
- Sormaktan biraz utanıyorum.
- Je suis un peu gênée de l'évoquer.
Okuduğuna eminim, müşterilerimize vurmamız yasak.
Je suis sûr que vous avez lu qu'on ne peut pas frapper nos clients.
Maalesef bu şu an mümkün değil.
Je suis navré, mais ce n'est pas possible pour le moment.
Ben Carnahan Cutler Monroe'nun, Batı Yakası Birimi'nde çalışan bir müşteri ilişkileri temsilcisiyim.
Je suis commerciale pour Carnahan Cutler Monroe, division de la côte Ouest.
- Çok sevindim.
- J'en suis ravie.
Ben kolayca korkmam.
Je ne suis pas peureuse.
Bu akşam çok önemli bir konferansta konuşma yapmam gerekiyordu ve eğer orada olmazsam insanlar...
Je suis censée faire un discours à une conférence ce soir et si je ne suis pas là, les gens vont se demander...
İnsanlar nerede olduğumla ilgili sorular soracaklardır.
Les gens vont se demander où je suis passée.
Klostrofobim var.
Je suis claustrophobe.
- Açlıktan ölüyorum.
- Je suis affamée.
Ama ben sandığın kişi değilim ve benden istediğin şeye sahip değilim.
Mais je ne suis pas celle que vous croyez... et je n'ai pas ce dont vous avez besoin.
- Yorgunum. Açım.
Je suis épuisée.
Aslına bakarsan tüm haftadır Vegas'ta bir konferanstayım bu yüzden paketini alamadım.
Je suis coincé à Las Vegas toute la semaine pour une conférence, donc j'ai pas pu récupérer ton paquet.
Eve döndüğümde Natalie'nin onu alıp beni beklediğine eminim.
Je suis sûr que Natalie le gardera jusqu'à mon retour.
Bu işte iyiyim.
Je suis un pro.
Ben mi sorumsuzum?
Je suis irresponsable?
Olay buysa ve olayın bu olduğunu biliyorum o hâlde bu şeye hemen burada son veririz ve kendi yolumuza gideriz.
Si c'est le cas, et je suis sûr que c'est le cas, on va mettre un terme à tout ça et partir chacun de son côté.
Tamam. Bunun için çok üzgünüm.
Bon, je suis vraiment désolé.
- Yani resmen senin rehinenim.
- Je suis officiellement votre otage.
Buradaki kurban benim, sen değilsin!
Je suis la victime, pas vous!
Bak, bunun bir şekilde bir çözümü olduğunu biliyorum ve ikimiz kafa kafaya verip bunu bulursak her şey yoluna girer, tamam mı?
Je suis sûr qu'on finira par trouver une solution et si vous et moi arrivons à réfléchir à tout ça tranquillement, tout se passera bien, d'accord?
Dürüst olmak gerekirse ben de kendimden pek hoşnut değilim.
Pour être franc, je ne suis pas content de moi-même.
Ben gerçekten kötü bir insan değilim.
Je ne suis pas une mauvaise personne.
Ben şu anda fena hâlde boktan bir duruma yakalanmış iyi bir insanım ve şu anda sen bu durumu benim açımdan hiç de kolaylaştırmıyorsun.
Je suis quelqu'un de bien empêtré dans une situation foutrement tordue et vous ne me facilitez pas vraiment la vie en ce moment.
Burada konu sadece sen ve onlar, dış dünyayla bağlantıları kesilip zamanın durduğu o küçük evrene ulaştıklarında ve manevi olarak içe çekilmeye zorlandıklarında kendilerini çok daha iyi tanıyorlar.
Je suis seul avec eux, coupés du monde extérieur, ils atteignent ce microcosme où le temps n'existe plus et ils sont obligés de se replier sur eux-mêmes et de mieux se connaître.
Bunun geldiğini hiç göremedim.
Je ne me suis rendu compte de rien.
Ve işte buradayım.
Et voilà où j'en suis.
Ama gerçekten onu suçlayamıyorum çünkü ben kendimi ister miydim sahiden bilmiyorum.
Je ne peux pas lui en vouloir, je ne suis pas sûre de m'aimer moi-même.
Çok özür dilerim.
Je suis désolé.
Çok özür dilerim Anna.
Je suis vraiment désolé, Anna.
Maalesef Ray, ben senin kadar yaratıcı değilim.
Malheureusement, Ray, je ne suis pas aussi créative que vous.
Boku yediğimi biliyorum, tamam mı?
Je sais que je suis taré.
Verdiğin hizmetin derinliği karşısında gerçekten etkilendim.
Je suis très impressionnée par la qualité de votre service.