Tek yaptığım traducir francés
2,059 traducción paralela
Çünkü tek yaptığım Park Sunset'te takılıp sonrasında Rainbow's gelmekti.
Quand je venais ici, avant, j'allais au Park Sunset et je traînais au Rainbow. C'est ce que je faisais toujours.
Ama benim tek yaptığım çocukluğumdan beri hayal ettiğim dünyaya bir kapı açmaktı.
Mais je n'avais fait qu'ouvrir une porte sur un monde auquel je rêvais depuis que j'étais enfant.
tek yaptığım işten eve gelmek.
Je ne fais que travailler, puis rentrer à la maison.
Bütün yaz tek yaptığım, onunla kavga etmekti.
Et j'ai passé tout l'été à me disputer avec lui.
İlk söylediğinde bana garip gelmişti. Ama son zamanlarda tek yaptığım ne kadar zayıf ve mızmız olduğumu söylemek. Keşke bunları silmenin...
J'avais trouvé ça bizarre, mais en ce moment, je suis faible, je me plains, je quémande.
Tek yaptığım burada oturup seni merak etmek Karşılığı bu mu?
Je me ronge les sangs pour toi et tu me fais ça?
Şort giyiyorum. Orada tek yaptığım bu yani.
Je ne sais pas quoi faire hormis porter un short.
Çaylaktım, bu yüzden tek yaptığım takım liderini izlemekti.
J'étais un bleu, alors je suivais le chef.
Her zaman doğru olanı yapmaya çalışıyorum ama tek yaptığım insanlara zarar vermek.
Mais voilà... j'ai toujours de bonnes intentions, mais à chaque fois, ça finit... mal.
Tek yaptığım küvetimde yıkanmanı yasaklamaktı.
Je t'ai juste interdit ma salle de bains.
Tek yaptığım televizyon izleyip, tıkınmaktı.
Je faisais que manger et regarder la TV.
* Ama tek yaptığım ağlamak *
But all I do Is cry
- Tek yaptığımız uyumaktı. - Hayır.
On a juste dormi.
Tek yaptığım erkek gibi davranmaktı.
J'ai agi en homme.
* Tek yaptığım vurmak, tutkallı aşk tabancamla *
l'm just stunnin'with love-glue-gunnin'
Sabahtan beri tek yaptığım kart dağıtmak. Olamaz.
J'ai l'impression d'avoir distribué des cartes toute la journée.
Tek yaptığım şey onları bulmaktı. 208'i görün.
- Allez voir le gars de la 208.
Belki de kendine bir ev tutsaydın ne zaman istersen konuşabilirdin. Ama tek yaptığımız alttan almak tabi.
Chez toi, tu pourrais parler quand tu veux, mais on doit tous faire des compromis.
Benim tek yaptığım bu kararında sana yardımcı olmak. Hepsi bu.
Tout ce que je veux, c'est t'aider à prendre cette décision, c'est tout.
Burada tek yaptığım, bölüğüne kimin dönüp kimin dönemeyeceğine karar vermekten ibaret.
de déterminer... celui qui peut retourner dans son unité et celui qui ne peut pas.
Anne, tek yaptığım giyinip bana verileni okumaktı.
Je ne fais que m'habiller et jouer au perroquet.
Tek yaptığım ; Siber bağlantısını koparıp aklınızı serbest bırakmaktı.
Je n'ai fait que briser la cyberconnexion, laissant votre esprit ouvert.
Tek yaptığım bütün gün çalışmak.
Je travaille tout le temps.
Sonra da " Tek yaptığımın bitkilerin arkasında saklanıp insanları gözetlemek olduğunu mu sandınız?
"Vous croyez que je passe mon temps à espionner derrière des plantes?" Je vous ai eu.
Beni dinle, tek yaptığım kıza nazik davranmaktı.
Je ne faisais que lui montrer un peu de bonté.
Emin olun tek yaptığım buydu.
C'est tout ce que je faisais.
Tek yaptığım aptal birine aptal olduğunu söylemekti.
Je n'ai fait que dire à un idiot...
Canını sıkan nedir? İnsanlara yardım etmek için hukuk okumayı seçtim ama şu an tek yaptığım şey büyük şirketlerin küçük şirketleri mahvetmesine yardım etmek.
- J'ai fait droit pour aider les gens, et j'aide de grosses compagnies à en couler des petites.
Benim tek yaptığım, modellerinden birini kiralamaktı.
Je n'achète qu'à un seul modèle.
Sekiz yıldır tek yaptığımız devriyeye çıkmak.
Huit mois de patrouille, et rien.
Tek yaptığım senin başlattığın işi bitirmek oldu.
J'ai juste fini le boulot que tu avais commencé.
İçine sıçılmış çocukluğum sayesinde tek yaptığım böyle durumlar için size fırsat yaratmak. Yaptıklarınız yüzünden sizi suçlamıyorum.
À cause de ma putain d'enfance ratée, je passe mon temps à tout foirer, donc je peux pas en vouloir aux gens de vouloir faire pareil.
Tek yaptığımız seni de bu olaya davet etmek.
Nous cherchons simplement à t'accueillir.
Ve yaptığı tek şey beni bırakıp gitmekti.
Il m'a abandonné très tôt.
Saçmasapan hayatımda yaptığım tek iyi şey oydu ama ona verecek bir şeyim yok.
C'est la seule chose bien de ma vie minable et j'ai rien à lui offrir.
Yaptığım tek şey kendine bile hayrı olmayan bir çocuğa yardım etmeye çalışmak.
Tout ce que j'ai fait, c'est essayer d'aider un garçon désemparé.
Senin umurunda mı? Tek yaptığın video oyunu oynamak.
Bien sûr, tant que t'as ta console!
Tek bir hayatımızın olduğunu ve bu hayatta yaptığımızın hesabını vereceğimizi. Eğer vermezsek, bunun hesabını ölürken vereceğiz.
Je crois qu'on a qu'une seule vie, et, et qu'on doit assumer tout ce qu'on fait, et si on refuse, il faudra payer à notre mort.
Yani Kadim teknolojisini ne yaptığımızı bilmeden kurcalamamamız gerektiğini düşünen bir tek ben miyim?
Il vaudrait pas mieux s'abstenir puisqu'on ne maîtrise pas la technologie ancienne?
Tüm güvenlik kameraları çalışıyor, ama yaptığım tek sisteme bile giremiyorum.
Toutes les caméras fonctionnent, mais j'accède pas au système que j'ai créé.
Size yaptığım tek şey yardım etmekti ve sizin tüm yaptığınızsa mızmızlık!
Je t'ai aidé et tout ce que tu as fait, c'est te plaindre!
Bu çocuklara yardım ettiğini sanıyorsun, hâlbuki tek yaptığın onları bıkkın ve sert birine döndürmek.
Ça va, M. Schuester? Vous semblez contrarié.
Bu çocuklara yardım ettiğini sanıyorsun, hâlbuki tek yaptığın onları bıkkın ve sert birine döndürmek.
- Tu crois les aider, mais tu les rends blasés et amers.
- William ve benim üzerinde deney yaptığımız çocuklar arasında diğer taraftan olan şeyleri görebilen tek çocuk sendin.
Parmi les enfants que William Bell et moi avions expérimentés, vous étiez la premiere à identifier les choses de l'autre côté.
Doğru yaptığım tek şey sensin.
Tu es la seule chose réelle.
Bir psikiyatra "Evet, annemin hayatım boyunca yaptığı tek şey bağırmaktı." diyen çocuklar yetiştirmek istemiyorum.
"Ma mère m'a crié dessus toute ma vie."
Yaptığım tek şey o. Ne için çalışıyorsun?
- Tu sais pour qui tu travailles?
Yaptığım reklamlardan gelen paranın tek kuruşunu bile görmedim.
J'ai jamais vu un sou des pubs que j'ai faites.
Çünkü o zamanlar tek yaptığın kafayı bulup bunalım takılmaktı.
Parce qu'à l'époque tu passais ton temps à te défoncer, à être désolé.
Senin yaptığından sonra şimdi damadım Langanj'ın tek adayı oldu.
Grâce à toi mon gendre est le seul candidat restant pour représenter Lalganj.
Yaptığım şeyin zorluğunu, takdir etmenizi beklemiyorum, Ama bunu, tek başına yapabilecek fazla doktor yoktur.....
Je ne pense pas que vous mesuriez la difficulté de ce que je fais, mais peu de médecins arriveraient d'une main...