English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → francés / [ T ] / Televizyon

Televizyon traducir francés

6,854 traducción paralela
Televizyon programlarında paylaştığın olaylar sahte anılar.
Ces "incidents" dont tu parles dans les talk-shows, ce sont de faux souvenirs.
Televizyon programının birinde ya da bir filmde falan görmüştüm.
J'ai vu ça à la télé ou dans un film.
İçerde, televizyon izliyor.
Elle est là, en train de regarder la télé.
Eğer böyle olacaksa, biz de oturur televizyon izleriz.
Si c'est comme ça que ça doit être, on va regarder la télé.
Televizyon demişken... sen olmuşsun film artisti, haberin yok.
Tu es dans un film maintenant, dans le rôle principal.
Televizyon kuşağına ve 2014 NFL Draftı'na hoşgeldiniz.
- Bienvenue sous les feux de la rampe pour ce repêchage 2014 de la NFL.
Televizyon yok, telefonlar çalışmıyor.
Il y a pas de télé, le téléphone ne marche pas.
Son zamanlarda hiç televizyon izledin mi?
Tu as regardé la télé dernièrement?
Sadece ışıklar değil, televizyon kameraları da.
Pas que l'à © clairage, mais à © galement les camà © ras.
Çünkü internete girmiyorum. Cep telefonum yok. Televizyon bile izlemiyorum.
Je ne surfe pas, je n'ai pas de portable... je ne veux même pas regarder la télé...
Ama televizyon izlememe izin verirdi.
Mais elle m'a laissé regarder la télé.
Şu halimize bak. iPod'lar, televizyon.
Regarde-nous! Des iPods, la télé, des pancakes!
Çok televizyon izler misin?
Et vous regardez la télé?
Televizyon izlemem. Bence duyguları köreltiyor.
Je ne regarde jamais la télé, je trouve que cela rend débile.
En sevdiğin televizyon programı ne?
C'est quoi ton émission de télé favorite?
Baba, biliyorum. Burada biraz kafa dagitir, televizyon falan izleriz.
Écoute, on va juste rester ici, regarder la télé.
- Televizyon izleyecektim.
- Je regarde la télé.
O bir hanımefendi değil beyler, O sanki ayaklı bir televizyon gibi!
C'est comment elle sera habillée!
- Biraz televizyon izlemek ister misin? - Tabi.
- On regarde la télé?
Sence cankurtaranlarla ilgili son derece vasat ve dandik bir diziyi, televizyon tarihinin en çok reyting alan dizisi yapmamın şansla bir alakası var mı?
Que j'ai pris une putain de série au rabais sur les maîtres-nageurs, et que je l'ai transformée en une des plus rentables de l'histoire de la télé juste parce que j'ai eu de la chance?
Televizyon programında yazar olurum, yarışmacı olurum.
Je travaillerais sur un reality show, comme auteur ou répétant.
bu bir sorun mu? bu arada ona yeni bir televizyon aldık.
En plus, je lui ai acheté une nouvelle TV.
Bütün televizyon kanalları...
Tout le réseau télévisé est...
- "Bütün televizyon kanalları..."
"Tout le réseau télévisé est..."
Televizyon kanalcılığı ölüyor.
Le réseau télévisé est mourant.
Televizyon için profesyonel olarak bir şeyler yazabilirdim.
Que c'était quelque chose que je pouvais faire professionnellement.
Televizyon seyretmenin eski tadı kalmadı.
Regarder la télé n'a pas changé.
Yani, tüm şeyleri istiyorlar, yeni bir araba, koca bir televizyon, sonra ödeyemeceklerinden daha çok borç alıyorlar.
Alors, ils veulent toutes les affaires, jolie voiture, télé massive, ils ont emprunté plus qu'ils ne pourront jamais se permettre de rembourser. - Ouai.
( Televizyon ) Yüzünü bir daha gördüğümde biraz saygı göster.
La prochaine fois que tu verras mon visage, aie un peu de respect.
Bir televizyon programı.
Une émission télé.
Bu, cumhurbaşkanlığı adayları arasındaki bir televizyon tartışmasıdır.
Ceci est un débat télévisé entre les candidats à la présidence.
O.. Bu sadece bir televizyon programı.
- C'est une émission.
Bir casusun neden kendi televizyon programı olur ki?
Pourquoi un vrai espion aurait-il une émission de télé?
Televizyon bozuldu.
Purée, la télé déconne.
Haydi çocuklar, biraz televizyon programı yapalım.
Allez les gosses, faisons de la putain de télévision.
İyi bir televizyon bölümü yazmak demek, kağıda dökmeden önce her küçük şeyin planlanması demek.
Ecrire un bon épisode signifie de savoir toutes ces putains de petites choses avant de les écrire sur papier.
Televizyon dizisindeyiz, onları çekmi...
Nous sommes un show TV, pas besoin de...
Bize bir bak... ikimizde televizyon için çalışıyoruz.
Regardes-nous... deux producteurs d'informations pour la télévision.
Bu büyük bir televizyon olayı.
C'est un événement majeur de la télévision.
Fark etmez bana. 3 güzel kadınla oturup televizyon izlemekten memnunum.
C'est pas grave. Je suis heureux d'être ici avec trois femmes superbes devant...
Hikayelerin doğduğu tek sahnenin hayal gücümüz olduğu bir zamanda filmler, televizyon ve herhangi bir elektronik cihazdan önce her kültür kendi resimlerini oluşturmak adına noktaları birleştirdi.
À une époque où nos imaginations étaient la seule scène où les histoires prenaient vie, avant qu'il n'y ait des films ou des télés ou des appareils électroniques, chaque culture humaine reliait les points pour former leurs propres images.
- Televizyon için görüntü alıyorum.
- Je filme pour la télé. Non.
Televizyon haberleri.
Les nouvelles de la télé.
Ve televizyon haberciliğinin hem severek yapabileceğim hem de başarılı olabileceğim bir iş olduğunu düşünüyorum.
Et je crois que les nouvelles télévisées pourraient être un truc que j'adore et un truc auquel je suis bon.
Televizyon haberleri.
Nouvelles télé.
Hepsini değil, sadece basit olanlarını ; televizyon telefon radyo gibi.
les plus basiques. La télévision. Le téléphone.
- Televizyon programında. Sen benim derdimi anlamadın galiba.
Je crois pas que vous compreniez ce qui se passe là.
- Martin, bir el at bakayım. - Ne bu, ufak televizyon mu? - Dur bekle, hemen kilidini açayım.
Une seconde, laissez-moi le déverrouiller pour vous.
Babam ve ben eskiden televizyon seyrederken bir oyun oynardık.
Mon père et moi, on avait l'habitude de jouer à ce jeu ensemble quand on regardait la télé, et je lui demandais si je pouvais avoir une peu de sa bière.
Televizyon programı mı?
- Une émission?
Evet de hatırlarsan 17'ime kadar televizyon izlemedim.
Oui et tu te rappelles que...

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]