Tepe traducir francés
841 traducción paralela
Tepe aşağı inerken lokomotifi geçmiş olmalıyız.
"On a dû dépasser la locomotive dans la descente."
Tom, seninle dere tepe düz gitsem o da bana bir umacı gibi musallat olurdu.
Si je m'en allais vivre ma vie avec toi, son spectre me hanterait.
Şu taraftaki yüksek tepe şu an mühendis Poelzig'in evinin olduğu yer, Marmaruş Kalesiydi.
Cette haute colline là-bas, où vit désormais l'ingénieur Poelzig, était l'emplacement du fort Marmorus.
Tepe halkıyla olan savaşı sona erdirmemiz için gereken uçakları bana vermeyen mekanik ustamız hakkında ne düşünüyorsun?
Je suis sûre que mon mari fait de son mieux. Ce n'est pas assez, Madame.
Tepe halkına karşı uçaklara ihtiyacımız vardı.
Pourquoi a-t-on laissé faire les scientifiques?
Bütün hayatım boyunca, dağ tepe aştım... nehirlerden geçtim, bin türlü engelle karşılaştım... ama günün birinde o uçan güzel şeyin... toprağa ineceğini, onu kucaklayabileceğimi hayal etmemiştim.
Ainsi a été ma vie, j'ai couru par monts et par vaux, remonté les rivières, abattu des obstacles, n'imaginant pas un seul instant qu'un jour, cette beauté volante pourrait venir sur terre et dans mes bras.
Tam şu tepeye, her zaman istediğim gibi bir tepe yanında ambar.
Là-bas, à flanc de coteau. J'en ai toujours rêvé.
Tepe taklak okurken gözlerin şaşı olacak diye korkmuyor musun?
Vous ne craignez pas d'être malade en lisant la tête à l'envers?
Ben ağacın tepe- - Ne?
Ni moi, ni... Quoi?
- Neden o tepe?
- Pourquoi sur cette colline?
- O tepe boyunca mı?
Elle longe la colline?
Büyük bir tepe vardı...
Il y avait une grande colline...
O zaman dedim ki : "Üzgünüm binbaşı, güvence yoksa, tepe de yok."
Alors, moi : "Désolé, major, mais pas de garantie, pas de colline."
Buradan Mavi Tepe Çiftliği'ne kadar tüm çanları çalın.
Fais sonner toutes les cloches d'ici à Blue Hills Ranch.
Tepe... "
"la colline..."
- Bahsedilecek pek bir şey yok. Tepe Almanların elindeydi, bize de ele geçirmemiz emredilmişti.
Les boches la tenaient, on a eu l'ordre de la prendre.
Ama arada yedi tepe olduğunu bilmiyormuş. Arada yedi dik yokuş var.
II ne savait pas qu'il y a 7 collines entre les deux.
Mavi Tepe.
Blue Mesa.
Botanik bahçeleriyle, caddelerindeki palmiyeleriyle Şeker Tepe'siyle ve aşağı doğru bakınca uçan balıkları görebileceğin limanıyla güzel ve egzotik.
Par exemple, Rio de Janeiro, si exotique, son jardin botanique, l'avenue des Palmiers, le Pain de Sucre le port et ses poissons volants.
Evin karşısında bir tepe ve öbür tarafında da bir yol var.
Il dit qu'une colline le sépare d'une route.
İşte tepe. İşte yol.
Voici la colline et la route.
Ve sen hala duruyorsun tepe üstü başında
Malgré vos années, vous marchez sur la tête
Etrafında 1500 metre yüksekliğinde çok fazla tepe var, tırman tırman bitmez.
Les montagnes autour font 1 500 m, c'est une sacrée escalade.
Tepe aşağı beni takip edin, sıradaki vadiye gideceğiz.
Suivez-moi, on grimpe la prochaine ravine.
Buna gazete kağıdının tepe fiyatı dâhil değil.
Ceci n'inclut pas la hausse des prix.
Ancak şu tepe, El Duda... Bana anahtar nokta gibi görünüyor.
Mais il me semble que cette colline, Ed Duda, est une position-clé.
Rommel'in ilk saldırısında tepe düşer.
C'est fini. À la première attaque, ils nous balayent.
Burası Çamlı Tepe Duman görüyorum.
- Ici Pine Summit. J'ai une fumée.
Üçüncü Tepe'nin arkasına dolanın.
Prenez position derrière la colline numéro Trois.
Ama vebali tanrıya dursun, tepe taklak gelmesi için iki yıl daha gerekiyordu.
Mais il fallut attendre deux ans pour que le dieu s'effondre.
Tepe de orası.
C'est le mât avant.
Daha evvel milyonlarca tepe gördüm.
J'ai déjà vu des millions de collines.
Sanki buralar seninmiş gibi çizmelerini tepe tepe yürüyorsun.
Vous étiez là à taper des pieds avec vos bottes comme un roi.
Arada tepe var. Bu tepede de bir top var. Yamacın iyice içinde.
8 km de falaise, sur laquelle se trouve un canon de 350 mm, enfoui dans la colline et défendu par les mitrailleuses dans les blockhaus.
Özellikle buzluktaki çiçeği de bu olaya eklersek,.. .. çello çantasındaki kürk manto ve hepsinden önemli ipucu..... midenin tepe taklak olması.
Surtout si l'on ajoute à cela la fleur dans le frigo, le manteau dans la caisse du violoncelle et, plus important, l'indice sur-le-ventre-sur-le-dos.
Midem tepe taklak mı?
"Sur-le-ventre-sur-le-dos"?
Hala yerinde mi? Tepe mi?
Elle est toujours là?
Tabur Tepe 465'i almamızı istedi.... Koşar adım.
La bataillon avait dit de rejoindre la cote 465... à toute vitesse.
Tepe 465.
- Où ça? Cote 465.
O tepe buradan sadece 9,5 km uzaklıkta.
Le but n'est qu'à 10 km d'ici.
- Bu 465. tepe, değil mi?
C'est la cote 465, hein?
- Hangi tepe?
- Laquelle?
Üçüncü tepe. Pay Load onun arkasında.
IL y en a une troisième et Pay Load est derrière.
Çilekler tepe yamacından.
Voilà des fraises que j'ai cueillies dans la colline.
Tepe tarafından 20 km.
À 20 km, par les collines.
- Peki, bu tepe buna değer mi?
- Cette colline en vaut la peine?
Barış hattını belirleyebilirsek, ki ben bu konuda anlaştık sanıyorum. Bu tepe tarafsız bölgenin ortasında kalıyor.
D'après la carte dont nous avons convenu, cette colline se trouve en zone neutre.
Şef, tepe halkıyla olan savaşı tüm gücüyle sürdürmeye hazırlanıyor.
La peste a disparu.
633 numaralı tepe, nedir?
Colline 633. Qu'est-ce que ça veut dire?
Tepe buradaydı.
lci, la colline.
Bu tepe oldukça uzak.
Cette colline est bien assez loin.