Teyzem traducir francés
1,096 traducción paralela
Bu Martha Teyzem.
C'est ma tante Martha.
Annem ve teyzem çok yakınlar.
Ma mère et ma tante étaient très proches.
Teyzem ve nişanlısı.
- Ma tante et son fiancé.
Anneannem ölünce, teyzem yapayalnız yaşadı o kocaman evde.
A la mort de ma grand-mère, ma tante est restée seule dans cette grande maison.
- Teyzem olur.
- C'est ma tante
Teyzem ve kuzenlerim arasında mekik dokurduk.
On nous trimballait entre nos tantes et nos cousins.
Em teyzem nerede?
Où est tante Em?
Brooklyn'deki iki amcam da törendeydi, Ve Minnie teyzem katılmak için Florida'dan geldi.
Mes oncles de Brooklyn étaient là et ma tante Minnie est venue de Floride.
Teyzem uzay gemisi muhafızlığının genç bir Vogon için iyi bir kariyer olduğunu söylemişti.
Ma tante disait que la garde spatiale ça faisait une bonne carrière pour un jeune Vogon.
Bedelia benim teyzem.
Bedelia est ma tante.
Clara Teyzem, yıllardır, hep 4 yaşında bir çocuk kalacağım yanılgısını düzeltmek bir yana, beni hâlâ kız sanıyordu.
Tante Clara s'était mise dans l'idée que j'avais toujours 4 ans, mais aussi que j'étais une fille.
Teyzem ve amcam hala burada.
C'était ma tante. Mon oncle et ma tante sont ici.
Teyzem çoktan almış.
Ma tante en avait déjà une.
Çılgın yaşlı bir teyzem vardı, ölünce bana bazı ahırlar bıraktı.
En fait, une vieille tante est morte et m'a légué ses écuries.
Annem ölünce beni teyzem büyüttü.
Aprês la mort de ma mère, ma tante m'a élevé.
Teyzem bu evin perili olduğuna inanırdı.
Ma tante croyait la maison hantée.
Mary Teyzem gibi boya yapıyorsun.
- Tu peins comme ma Tante Mary!
Sonra teyzem ve amcamları da tabii.
Mon oncle et ma tante aussi.
Mesela su... Bunu bana en sevdiğim teyzem vermişti.
- Celui-ci vient de ma tante préférée.
Teyzem Florida'da yaşıyor. Oranın cazip bir yer olmadığını söyler.
Ma tante est allée en Floride...
Lodz'daki teyzem parti kartımı görünce adeta yıkıldı ve ağladı. Bütün olanlara rağmen hayatının boşa geçmediğini söyledi.
Quand ma tante a vu ma carte du Parti, elle a été fière de moi, heureuse, et elle a chialé.
Hıristiyan sağaltıcısı bir de teyzem var.
et une tante qui est une guérisseuse scientiste.
Teyzem daha önce hiç paten kaymadığı halde adamın becerikli elleri sayesinde bayağı başarılı oldu.
Elle n'avait jamais fait de patin, mais entre ses mains expertes, elle fut à la hauteur.
Sonradan anlattığına göre, teyzem gözlük kullanmak zorunda olduğuna çok kızmış. ... ve gözlüğe ihtiyacı olduğunu hissettirmemek için epey çaba harcamış.
Comme elle l'a dit plus tard, elle n'osait pas porter ses lunettes, et essayait de cacher qu'elle en avait besoin.
Teyzem eve kadar yürüdü.
Elle rentra à la maison à pied.
Ertesi hafta, Bay Manulis telefon edip, teyzemi yemeğe davet ettiğinde, teyzem annemden onunla bir daha görüşemeyeceğini, bir Marslıyla evlendiğini söylemesini istedi.
Quand M. Manulis revint lui rendre visite, elle demanda à ma mère de lui dire qu'elle s'était mariée avec un martien.
Bea teyzem ve arkadaşı hayatımdaki en güzel günlerden birini yaşattılar bana.
Tante Bea et son ami me firent passer une excellente journée.
O ve Sy birbirlerine son derece aşık görünüyorlardı. Teyzem de mutlu görünüyordu.
Elle et Sy semblaient très amoureux, et elle avait l'air heureuse.
Teyzem olmayan birisiyle ciddi ve duygusal bir ilişkiye girdim.
Je suis sérieusement amoureux d'une femme qui n'est pas ma tante.
Onun Vera teyzem olduğunu öğrenince ne kadar şaşırdığımı tahmin edemezsin.
Imaginez ma surprise d'apprendre que c'était tante Vera.
Teyzem şu anda yalnız değil.
Ma tante n'est pas seule au château.
Beni teyzem büyüttü.
Ma tante m'a élevé.
Babam gitti ve ben de teyzem tarafından yetiştirildim.
Il est parti et j'ai été élevé par une tante.
Seninle bunu kutlarız diye düşünüyordum ama teyzem, havaların düzeldiğini ve son zamanlarda lokantada işlerin yoğunlaştığını söyledi.
Je voulais d'abord fêter cela avec toi, " " Mais ma tante a dit qu'il fait beau à Lantau. Le restaurant marche plutôt bien. "
Teyzem,
Mes tantes,
Ama Elisaveta Teyzem ve diğerleri ise kızgınlıkla söylüyorlar.
C'est tante Elisaveta qui le dit par méchanceté. Elle et bien d'autres...
Bildiğin gibi, Benim Azize teyzem Tuney vefat etti.
Comme tu le sais, ma sainte tante Tuney est morte.
Sen küllerden bahsederken nasıl yiyebilirim? Aklıma Tuney teyzem geliyor. Şöminemizin üzerinde küçük vazosunda duran teyzem.
Voyons, tu parles de cendres, ça me fait penser à tante Tuney, sur la cheminée dans sa petite urne.
Teyzem olduğunu söyledi.
Ma tante n'est pas de cet avis.
Teyzem Belle Ada'sını Bakanın birisine bırakmıştı.
Tante avait failli laisser Belle Isle à un pasteur.
- Ya kızlar? - Carmen adında bir teyzem var.
J'ai une tante appelée Carmen.
Teyzem çok hasta.
Ma tante est très malade.
Larry, benim teyzem bile yok.
Mais qu'est-ce qui m'a pris? Je n'ai même pas de tante.
Teyzem?
Ma tante?
Astımım olduğu için, teyzem bana asla koşmamamı söylemişti.
Ma tante m'a dit de ne pas courir, à cause de mon asthme.
- Oh, sıcakmış! Hayır. Teyzem izin vermedi...
- Ooh, c'est chaud.
Eğer birisi özel bir antika masa veya sandalye veya porselen isterse ona mektup yazıyorlar ve teyzem, onlar için buluyor.
Si quelqu'un veut un objet d'une époque particulière, il lui écrit et elle trouve pour lui.
- Teyzem orada yaşıyor.
C'est là que vit ma tante.
Burada teyzem yaşar.
Larry Abbot.
Teyzem söyledi.
Tatan me l'a dit.
Bertha teyzem de tost makinasıdır.
Je suis Johnny Cinq et vivant.