English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → francés / [ T ] / Tolerance

Tolerance traducir francés

629 traducción paralela
ROOSEVELT ULUSU TOLERANSLI OLMAYA ÇAĞIRIYOR
ROOSEVELT IMPLORE LA NATION DE LUTTER POUR LA TOLERANCE
- BAĞIMSIZLIK VE HOŞGÖRÜYE ADANMIŞTIR
VERITE - LIBERTE - TOLERANCE
Yardımlaşma, merhamet, sabır, ve cömertlik benim işim tüm bu saydıklarımdı.
La charité, le pardon, la tolérance et la bienveillance, voilà ce qu'auraient dû être mes affaires.
Bugün pek fazla Fransızca öğrenmemiş olabiliriz ama sanırım biraz sabrı ve toleransı öğrendiniz bu her dilde aynıdır.
Vous n'aurez pas appris beaucoup de français, mais je crois que vous avez appris la patience et la tolérance. On dit pareil dans les deux langues.
Yok olacaksınız çünkü hiç bir şey vaat etmiyorsunuz... Çünkü kaba kuvvet asla hoşgörü ve nezaketin yerini alamaz, çünkü...
Vous périrez parce que vous n'avez rien à offrir, parce que vous ne pouvez remplacer la tolérance et la morale par la force brutale, parce que vous...
Ama biz Kanada'da... güvenliği... barışı ve hoşgörüyü ve anlayışı bulduk...
Mais tous ont trouvé au Canada, la sécurité, la paix, la tolérance et la compréhension.
Gülmeye, umuda, hoşgörüye veya merhamete yer vermeyen bir eğitimden geçer.
En lui n'est planté aucune graine de rire, d'espoir, de tolérance, ou de pitié.
- İyi hissediyor musun kendini?
- la liberté, les opportunités et la tolérance. - Tu te sens bien?
Bana tolerans dersi vermeyi de bırak. Usandım artık!
Épargne-moi tes leçons de tolérance, j'en ai assez!
Kusura bakmayın ama sabrınız bana gerçekçi gelmiyor.
Pardonnez moi! Votre tolérance m'a frappé comme si elle avait été cynique. Que veux-je dire?
Senden gizli bir şey kalmasın istiyorsun, değil mi?
Tu n'as aucune tolérance, n'est-ce pas?
Nana, dadı olan köpek fikirlerini kendine saklar tüm olaylara belli bir hoşgörüyle bakardı.
Nana, la nourrice, était un chien... et gardait ses opinions pour elle. Elle voyait tout cela avec une certaine tolérance.
Zamanla kullandığım yüksek voltajlara tolerans geliştirmeye başladım.
En fin de compte, j'ai développé une tolérance à la haute-tension dont je me servais.
Hoşgörü her zaman iyi olmayabilir.
La tolérance n'est pas forcément un bien.
Şeytana hoşgörülü olmak insanın da şeytan olmasını sağlar.
La tolérance du mal peut être le mal.
Bana neden haber vermediniz? Verdik.
La compréhension et la tolérance.
Dört, beş ve altı :
Tolérance de 5 minutes de retard le matin.
Tolerans.
Tolérance.
Tolerans mı?
Tolérance?
Mutlaka bir zevk evi vardır.
Il doit bien y avoir une maison de tolérance?
Aynı olan parçalar elektromanyetik aygıt, sayaçlar ve gövdeye bağlı kol mekanizması.
Ceci a un mécanisme électromagnétique, des compteurs et un régulateur similaires avec une tolérance faible.
Barışın çözümü gerçekte anlayışta ve tolerans göstermekte yatmaktadır.
La solution pour la paix est la vérité, la tolérance, et la compréhension.
Bu kadar tolerans yeter!
Fini la tolérance!
En son trans... Yapay bellek araçları arasında karşılıklı gidip gelen hoşgörü ve merhametin matematiksel değeri sonsuz.
Une translation en mathématiques de tolérance et de charité est à la fin, binaire.
Sanığın kurumlarımız için söylediklerine karşı mahkemenin gösterdiği toleransa teşekkür ederim.
Grâce à la tolérance bienveillante de la Cour, vous avez entendu de la bouche même des accusés ce qu'ils pensent de nos institutions.
ve insanların birbirini anlaması için bu kadar emek bu kadar çaba harcamamıştık...
en faveur de la tolérance, de la justice, de l'entente entre les hommes.
- ve tolerans.
- Et on a de la tolérance.
Sizlere sabrιnιz νe iş birliğiniz için teşekkür ederim... çünkü biliyοruz ki bu önemli bir gaye.
Je vous remercie pour votre tolérance, votre patience et votre coopération, car nous savons tous que cet événement est pour une bonne cause,
Biraz kontrolü kaybediyoruz.
Nous perdons un peu de tolérance. Apporte m'en.
Mekanizmanın hassasiyetini güzel ayarlamışsa motordan etkilenmezdi.
Pas s'il a programmé un seuil de tolérance.
Karşılıklı saygı ve hoşgörü üzerine kurulmalıdır.
il faut qu'elle soit fondée sur le respect mutuel, sur la tolérance.
Canınıza tak edene kadar dayanırsınız.
Vous baignez dans la tolérance.
Müsamahanız için mi?
De votre tolérance?
Sen bağırırken, içerken ve ölümün o kara kapısına giden yola itiraz ederken sana hayret ve paranın sağladığı hoşgörüyle tahammül edecekleri bir yere.
On y assistera, dans la stupeur polie et la tolérance bien rétribuée, à vos cris, libations et révoltes, dans le couloir de la mort!
Şekere katlanma testi... - bedelini ödediğim - negatif çıktı.
Le test de tolérance au glucose, que j'ai payé a été finalement négatif.
Bu dönemlerde farklı görüşlere olan hoşgörü azalmaktaydı.
Mais, à son époque... la tolérance traditionnelle envers la différence... commence à faiblir.
Çünkü Hollanda Ortodoksluk dışındaki görüşlere hoşgörülü idi ve Nazi hegomanyasındaki Avrupa'lı entellektüellerin 1930'larda Amerika'ya sığınması gibi o dönemin düşünürlerinin ve sanatçılarının toplandığı bir bilim ve sanat merkezi oldu.
La tolérance de la Hollande envers les opinions non orthodoxes... en fait un refuge pour les intellectuels... qui fuient la censure des autres pays d'Europe... comme les Etats-Unis bénéficient, dans les années 30... de l'exode des intellectuels d'une Europe dominée par le nazisme.
Taraflar ısrarla zorluyor Bir diğerinin tolerans sınırını.. ... Küba'daki füze krizi gibi.. uydu karşıtı silahların test edilmesi gibi
De chaque côté, on sonde... le seuil de tolérance de l'autre... comme lors de la crise des missiles de Cuba... où on a testé des armes... ou des guerres du Viêt-nam et d'Afghanistan.
Merhamet ve hoşgörü, ihtiyacımız olan şey bu.
Clémence et tolérance, la seule voie à suivre!
Bu senin burjuva toleranslılığın. Düşmanına anlayış göstermek.
Je connais votre tolérance bourgeoise, même envers vos pires ennemis.
Sevgiden ve hoşgörüden üretilen.
Fait l'amour et la tolérance.
Sana güveniyoruz.
Confiance et tolérance.
"Güven."
Dans la logique de la langue, je tenais une maison de tolérance. "Tolérance".
Babam - huzur içinde yatsın - derdi ki : "Küçük bir tolerans göstermek, birini bağışlamak olgunluktur." Bu kadar.
Mon père - qu'il repose en paix - disait que la maturité, la tolérance, la volonté de donner, c'est tout ce qui compte.
Birbirimize karşı anlayışlıyız.
Dave et moi... avons de la tolérance l'un envers l'autre.
Güven Hoşgörü
Confiance en soi Tolérance
Değişim tolerans aralığı, kontrol edildi.
Le seuil de tolérance verticale a été vérifié.
Değişim tolerans aralığı kontrol edildi.
Seuil de tolérance vérifié.
Buna düşük engelleme toleransı diyorlar.
On l'appelle faible tolérance de la frustration.
Çünkü bir krallıkta şefkat ve zulüm görüldüğünde... en kibar kumarbaz kazanmaya yakındır.
Car lorsque tolérance et cruauté se disputent un royaume... c'est le joueur le plus modéré... qui gagne le plus vite la partie.
Telefon yok, TV yok, klima yok,..... doğanın güzel kokusuna tahammül edemiyorlar.
Pas de téléphone, de télé, pas de climatisation, pas de tolérance aux odeurs de la nature.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]