Tut ki traducir francés
142 traducción paralela
Bizi denizin tehlikelerinden uzak tut ki, kralımız George ve onun krallığının muhafızı ve denizlerde güvenliğin bekçisi olalım ve ülkemize sağ salim dönüp İsa Efendimiz aracılığıyla sana şükranlarımızı sunalım.
Préservez-nous des dangers de la mer... que nous puissions protéger notre roi Georges, ses royaumes... et ceux qui prennent la mer... à des fins légitimes. Faites que nous revenions profiter... de la terre, du fruit de notre labeur... et qu'en souvenir de Votre clémence... nous puissions louer Votre saint nom... par Jésus-Christ, notre Seigneur.
- Şey, aklında tut ki, onlar ilkel insanlar... ve çocuk gibiler.
N'oubliez pas que ce sont des êtres primitifs, des enfants.
- Tut ki bir şey çıkmadı?
Et si rien ne se passe?
Tut ki o bir polis katili değil?
Et s'il n'était pas un tueur de flic?
Tut ki Bayan Inwood kuzenim olmadığını anladı.
Supposons qu'elle trouve ça louche?
- Tut ki Pazartesi vasiyeti imzalayamıyor.
On peut l'en empêcher, d'ici lundi.
- Tut ki Pazartesiden önce başına bir şey geldi. Hanımefendinin servetine kim konar?
S'il lui arrivait quelque chose d'ici lundi, qui palperait?
Evet, fakat tut ki...
Oui, mais si...
Annesi diyor ki tut ki çocuk aldı ; meyvelerin üzerinde isim yazmıyor.
" Un fruit n'a pas de propriétaire. Et si un enfant le prend?
Onu tepede tut ki, anahtarı alayım.
Tenez-le, je prends la clé.
Tut ki benim... mesela su falan içmeye gitmem gerek.
Et si j'avais besoin de... boire de l'eau par exemple?
Yasını tut ki o büyük ülke artık yok...
Pleurez un pays qui n'est plus!
- Şey tut ki bir hastan var ve birkaç haftalık ömrü kaldığını anladın.
- Eh bien... Si vous aviez un patient qui n'avait plus que quelques semaines à vivre et qui pouvait mourir d'un jour à l'autre, lui diriez-vous?
Tut ki, şu zavallı Janet Hart gibi, yanlış biriyle evlilik yaptı.
Et si elle n'épouse pas le bon, comme Janet Hart?
Tut ki, seni terk etme fikrimi değiştirdim!
Et si j'avais changé d'avis?
Tut ki, Bay Owen olduğumu söyledim.
Si je vous disais que je suis M. Owen?
Tut ki, karını tanıyan biriyle karşılaştık? Ben ona benzemiyorum.
Et si on rencontre quelqu'un qui connaît ta femme?
Tut ki işleri hızlandırdım, tut ki İngiltere'nin Fransa ile savaşa tutuştuğunu ilan ettim.
Supposons que je dise que l'Angleterre est en guerre avec la France?
Ellerini havada tut ki, Ekoslu bir şeye değmeyesin.
Garde les mains en l'air pour ne pas toucher Ekos.
Kalbini temiz tut, Cabbar oğlum. Kalbini temiz tut ki, Allah'a yaklaşasın.
- Purifie ton coeur, ainsi tu peux être prés de Dieu.
- Fakat tut ki, onu indirdim.
- Mais imagine que je le descende.
Tut ki, onu kendisi daktilo etmedi.
Et si elle n'avait pas tapé ce mot?
Tut ki bir başkası daktilo etti.
Si on l'avait tapé pour elle?
Tut ki, katil bu olayda onun arkadaşıydı.
Et si le meurtrier était un ami à elle?
tut ki, katil evine girebilecek, her istediğinde gelen bir adamdı, o mektubu maktul orada yokken önceden yazdı.
Et s'il s'agissait d'un homme qui avait accès à sa maison? Il aurait tapé la lettre avant, en son absence.
Tut ki o sendin.
Et si c'était vous?
Dedim ki, "tut ki, o sendin!" Sen olduğunu söylemiyorum, efendim. Sadece sesli düşünüyordum.
J'ai dit : "Et si c'était vous?" Je réfléchissais à voix haute.
Tut ki bütün camları açıp avazımızca bağırdık sence duyulur mu?
Tu veux, on ouvre les écoutilles et on se met à brailler en bas... Des fois qu'il nous entende?
Tut ki, biri onların uyuşturucu olduğunu sandı. Ya da belki de uyuşturucu idi.
On a pu croire que c'était des drogues.
Kımıldatmadan tut ki sanki senin bir parçanmış gibi görünsün.
Allez! Ecarte bien tes cuisses, mais qu'il reste bien droit.
Pekala bayım, ellerini olduğu yerde tut ki sorun çıkmasın!
Plus un geste et il n'y aura pas de grabuge!
Şimdi gözünü açık tut ki bakabileyim.
Ne bouge pas les yeux que je puisse regarder.
Başını aşağıda tut ki kan gitsin.
Garde la tête en bas pour que le sang y revienne.
Lütfen kartı biraz daha yukarıda tut ki damgalayabileyim.
Merci de tenir la carte un peu plus haut, qu'on puisse la tamponner.
Su seviyesini tam dolu olarak tut ki karıncalar geçmesin.
Remplis-les à ras-bord.
- Tut ki konuşmak istemiyor?
- Et s'il en a pas envie?
Tut ki George bu gece kasabaya gitti ve bir daha ondan haber çıkmadı.
Je dis : Imagine que George aille en ville ce soir et que t'entendes plus jamais parler de lui.
Tut ki dönmedi.
Imagine qu'il revienne pas.
Yastığının üstünde tut ki çağrıldığını bilesin.
Ce truc reste sur ton oreiller, tu l'entendras.
Bizi güvende tut ki hepimiz evimize gidip ailemizi ve çocuklarımızı görebilelim. Amin.
Fais que nous revoyions tous nos familles et nos enfants.
Şehvet " Uzak tut kendini bu dünyadan, ki şehvet bozmasın iffetini.
Garde-toi de ce monde, afin que luxure ne te corrompe...
tut ki...
Et si...
Tut beni, öp beni ve sonra sarıl bana, sımsıkı sarıl ki bir daha nefes almayayım.
"Prends-moi, embrasse-moi, tiens-moi dans tes bras, " et après, étreins-moi, serre-moi dans tes bras " afin que je ne respire plus jamais.
- Tabii ki durduracağız. Sen her ihtimale karşı onları hazır tut.
On va l'arrêter, mais qu'ils se tiennent prêts.
"ZOLTAR DİYOR Kİ : DİLEK TUT"
ZOLTAR DIT :
"ZOLTAR DİYOR Kİ DİLEĞİNİ TUT"
ZOLTAR DIT : FAITES UN VOEU
- Hayır, diyorum ki, senin istemeyeceğin.. .. bir durum hasıl olursa, tutabilirim. - O zaman tut.
Non, si pour une raison ou une autre, tu n'en voulais pas, je pourrais le prendre.
Yeter ki kafandan korkuyu uzak tut.
Tant qu'on écarte la peur de son esprit.
Bir daha ki sefere, sırtını düz tut ve anti-yerçekimi jeneratörünü kullan.
La prochaine fois, gardez le dos bien droit et servez-vous du générateur antigravitationnel.
Dışarıda ki dünyayı kendinden uzak tut.
Détachez-vous du monde environnant.
Yeter ki buradan git ve çeneni kapalı tut.
Mais tu disparais et tu fermes ta bouche.