Türkiye traducir francés
499 traducción paralela
Burada, Türkiye'ye girmeden önce.
Avant qu'il ne soit hors de la zone neutre en Turquie.
Korsika'dayken, Türkiye'yi düşledim, Burada, Çin'i!
En Corse, j'avais l'impression d'être en Turquie... Et ici je suis en Chine!
Baban Türkiye ile anlaşmanın avantajlarını anlatan bir konuşma yapacak.
Votre père doit faire un discours sur un traité avec la Turquie.
- Türkiye bekleyiversin.
- Il attendra.
- Türkiye hakkında.
- Sur la Turquie.
" Kopeikin firmamızın Türkiye temsilcisiydi beni eğlendirmesi gerektiğini sanıyor diye düşündüm.
Kopeikine est notre représentant en Turquie. J'imagine qu'il a dû se sentir obligé de me distraire.
Ben ortadan kalkarsam, yerime bir başkasının gelmesi ve Türkiye'nin yeni silahları alması çok daha uzun sürerdi.
Si je disparais, il faudra faire venir un remplaçant et la Turquie attendra encore ses armes.
Türkiye'den çıkmanın en emin yolu bu.
C'est le moyen le plus discret de quitter la Turquie.
Uzun zamandır mı Türkiye'desiniz?
Vous étiez en Turquie?
Gazi'yle birlikte Türkiye'nin özgürlüğü için savaştım.
J'ai combattu pour libérer la Turquie.
Gerçek bir casusluk olayını anlattığını iddia eden ve eski bir Alman askeri ataşesi tarafından yazılan bu kitap şaşırtıcı bir vakanın detaylarını ortaya koyuyor ve 1944 yılında Majestelerinin Türkiye Büyükelçiliği'nde Normandiya Çıkartması'nın planları da dahil yüzlerce gizli sırrın çalınarak Almanlara iletildiğini anlatıyor.
Ce document prétend être une réelle description de l'espionage écrit par un ancien attaché militaire allemand il révèle des détails fracassants sur un cas qui eu lieu à l'ambassade Turque de sa Majesté, en 1944 et dans lequel une centaine de documents top secrets de la Normandie furent volés et transmis aux allemands.
II. Dünya Savaşı'nın geniş cephelerinde meşakkatli çarpışmalar olurken güneş, tarafsız Türkiye'nin üzerinde huzurla parıldıyordu.
C'était un jour d'âpres combats durant la seconde guerre mondiale mais le soleil brillait sereinement sur la Turquie neutre.
Yer Ankara, tarafsız Türkiye'nin başkenti.
L'endroit, Ankara, la capitale de la Turquie neutre.
Ve şu ana kadar bu paralar 3 yerde ortaya çıktı burada Brezilya'da, Türkiye'de... -... ve İsviçre'de.
Et on sait qu'ils ont circulé dans trois endroits ici au Brésil, en Turquie et en Suisse.
Türkiye'de, sultanın isteği üzerine, çıplak banyo yapmıştı...
En Turquie, sur la demande du sultan, elle se baigne presque nue.
Fransa, Türkiye ve Yunanistan'da pilot eğitimi...
En France, en Turquie, en Grèce,
Annemim şerefi üzerine yemin edebilirim, sırf geçen sene bu gemi Türkiye ile Kıbrıs arasında 300 sefer yaptı.
Sur l'honneur de ma mère, il a fait 300 traversées de Chypre en Turquie pour son dernier armateur.
Berlin'de, Mihver Devletleri tarafsız Türkiye'yi kendi yanlarında savaşa sokmak için Ege Denizi'nde bir güç gösterisine karar vermişlerdi.
Car à Berlin, les forces de l'Axe se préparent à une action en mer Égée... visant à convaincre la Turquie neutre, de combattre avec elles.
Gösteri sahnesi, hiçbir askeri önemi olmayan ancak Türkiye kıyılarına yalnız bir kaç km uzaktaki Kheros olacaktı.
Le terrain de cette action sera Kheros... sans valeur militaire, mais situé à quelques kilomètres de la Turquie.
Ya Türkiye yanlış tarafta olursa?
Si la Turquie ralliait nos ennemis?
Ve Türkiye'ye karşı.
Et la Turquie.
# Anadolu'yu hatırlıyorlar, Türkiye'nin ve Asya'nın geniş, ana yaylası. # Düzlüğün üzerinde yükselen Erciyes Dağı'nı da hatırlıyorlar.
Ils se souvenaient de l'Anatolie et du Mont Argée.
Ulusal Bayramın arifesi olan bugün Ermeni fanatikler, İstanbul'da Türkiye Merkez Bankası'nı ateşe verme cüretini göstermişlerdir.
"Ce jour de notre fête nationale de Behren..." "des Arméniens ont osé incendier..." "la banque turque de Constantinople."
Ankara'ya giden şu yol Türkiye'de ne kadar haydut, eşkıya varsa onların yuvası.
Tous les bandits de Turquie hantent cette route.
Bir gün, Türkiye büyük bir devlet olacak.
Le peuple turc. - La Turquie sera grande!
Türkiye'de Rus Kriptograf Bölümünde bir bayanın hizmetlerine ve...
Il nous faudra l'aide d'une femme du Chiffre soviétique en Turquie.
Kız, Türkiye'deki Karakol T şefi Kerim Bey'le temasa geçip iltica etmek istediğini anlattığında makinayı bize vereceğini söylemiş.
La fille a contacté Kerim Bay, chef du bureau Turquie. Elle veut passer chez nous. Elle livrera le Lektor.
Türkiye'deki en büyük aile kadrosu.
- Le record de Turquie.
Türkiye - İstanbul'da, saraydayım.
Et je suis en Turquie, à Istanbul.
Türkiye'ye götürülmek üzere bir arkadaşım kiraladı.
Un ami l'a louée pour aller en Turquie.
- İstanbul'u bilir misin? - Türkiye mi?
– Vous connaissez Istanbul?
Eğer o günden önce işe yarar bir şey öğrenemezsen Türkiye'ye terörist amaçlarla silah sokmakla suçlanacaksın.
Si d'ici là vous ne savez pas pour qui ils travaillent, vous serez accusé de contrebande d'armes en Turquie dans un but terroriste.
Ve bu kazanç da Türkiye'de kalmaz.
Et ce n'est pas que pour la Turquie.
Burada, Türkiye'den Kafkas Dağları'ndaki Ruslar için ve burada İsveç'ten Petrograd'a burada da düşmandan kurtulacağız ve Sicilya'dan karaya çıkacağız.
Là, nous attaquerons les Russes jusque dans le Caucase depuis la turquie et jusqu'à Petrograd depuis la Suède. Ici, nous éviterons l'ennemi et nous débarquerons de Sicile et là, dans les lignes arrières des Américains en France.
Türkiye...
Turquie.
Acaba Türkiye'deki maçta Jarrow daha fazla savunma konumu mu alacak?
Pensez-vous que Jarrow adoptera une posture plus défensive pour obtenir le match nul lors du match aller en Turquie?
Türkiye, Fransa, Yunanistan...
Turquie, France, Afrique...
Londra'da ise yanımda Bay Ludovic Grayson var. Arsenal'in Türkiye şampiyonu Döt SK'ya karşı 1-0'lık zaferinde altı gölü de atan adam.
Et à Londres, j'ai avec moi M. Ludovic Grayson, l'homme qui a marqué six buts dans la victoire 1-0 de l'Arsenal contre les champions turcs, FC Botty.
Kesinlikle Doğu'ya özgü bir çalışma belki Türkiye.
C'est sûrement de facture orientale. Peut-être turque.
Hostese fotoğraflarda gördüğüm kol düğmesinin Türkiye'de bir kopyasını yaptırttım. Sana saldıran da oydu.
Le steward a fait faire en Turquie des boutons de manchette semblables à ceux de la photo.
Kız arkadaşı broşun erkek arkadaşının Türkiye'den getirdiği bir hediye olduğunu söyledi.
Elle m'a dit... que c'était un cadeau que le steward lui avait ramené de Turquie.
Türkiye'de haşhaş yetiştirdiği tarlaları varmış.
Il a des champs de pavot en Turquie.
O, ta Türkiye veya Vietnam'daki fakir bir çiftçiye kadar uzanan zincirin yalnızca bir halkası.
II fait partie d'une chaîne qui remonte jusqu'à un pauvre fermier en Turquie ou au Viêt-nam.
Bulgaristan Türkiye'ye savaş ilan etmiş olsaydı?
La Bulgarie et la Turquie sont en guerre?
Umarım hayatınızın geri kalanı Türkiye'nin en kötü genelevlerinde geçer.
Puissiez-vous finir dans les plus infects bordels de Turquie!
Seni artık göremeyeceğim... çünkü Türkiye'ye dönmem gerek.
Je ne te reverrai plus. Je rentre en Turquie.
Yunanistan, İspanya, Türkiye çok fazla üretiyorlar ve çok azını satıyorlar.
La Grèce, l'Espagne, la Turquie.... produisent plus que nous, et à des prix plus bas.
Türkiye'de herşeyi tersten yaparlar.
Pourquoi font-ils toujours tout à l'envers en Turquie?
Türkiye'deki eroin kaçakçılığıyla ilgili bir sürü haber çıktı.
Toute cette héroïne turque commence à agacer le monde.
Senin yakalanman Dünya'ya Türkiye'nin uyuşturucu ticaretiyle savaştığını gösterir.
En t'arrêtant, la Turquie prouve qu'elle lutte contre le trafic.
# Bu film, Türkiye'de ve Yunanistan'da çekilmiştir.
Ce film a été tourné en Turquie et en Grèce.