Tıkı traducir francés
60,552 traducción paralela
Kızın en iyi arkadaşını bir kamyona tıkıyorlar.
Et fourrer sa meilleure amie dans un camion...
Bağırsaklarını aynı bir balık gibi deşer.
T'éviscérera.
Hayır, yapamam dostum çünkü seni dinlemeyi bıraktım artık.
Je peux pas, j'en ai assez de t'écouter.
Sesini iki tık azalt.
Du calme.
- Ediyorum, efendim. - Artık evlisin.
T'acceptes?
Yapacağımız diğer şey uygun bir kıyafet. Güzel olacak.
Faudrait t'habiller et te mettre sur ton 36.
- Evet. Benim yaşımda bir kızın olduğunu söylediğini sanıyordum.
- T'avais pas dit que t'avais une fille de mon âge?
Benim için endişelenme, küçük kız.
- T'inquiète pas pour moi, petite fille.
Nasıl kırılabilir?
Comment cela a-t-il pu se casser?
Boğazını ellerimle sıkıp o hain, yalancı benliğini sona erdirmeyi.
De t'étouffer en serrant ta gorge de menteuse, de traître.
Ne zaman bundan daha aptalca bir şey yapamaz artık diye düşünsem ne yapıp edip beni şaşırtmayı başarıyorsun.
Au moment où je crois que t'as fait le truc le plus con qui soit, tu trouves un truc encore plus con et tu le fais.
- Şuan ukalalık yapacak konumda değilsin.
Je t'assure, c'est pas le moment de jouer au petit malin.
Biz varız artık.
T'es avec nous maintenant.
- Kapıyı bile çalmadık.
T'as pas frappé.
Kemiğin kırılabilirdi.
T'as failli briser l'os.
Açık olalım. Erkek arkadaşın seni Avrupa'ya götürdü.
Soyons claires, ton petit ami t'a emmenée en Europe,
Gerçekten birini aradık mı?
Mais a-t-on bien cherché?
Sıkı tutun istersen.
Je te conseille de t'accrocher!
Dünyayı sana bir erkeğin açıklamasından artık bıkmış durumdasın.
Et tu en as marre des hommes qui t'expliquent la vie.
Evet veya hayır şeklinde cevap ver. Açık talimatlarımın aksine, Eurus Holmes'un psikiyatrik değerlendirmesini yapmaya dair bir girişimde bulunuldu mu?
Oui ou non, y a-t-il eu, malgré mon ordre formel, une évaluation psychiatrique d'Eurus?
Düşündüğünden daha sık oluyor bu.
Ce n'est pas souvent que ça t'arrive. Plus souvent que tu crois.
Bu tırnaklarının halinden ve kulaklarından çıkan kıllardan anlaşılabilir.
On le voit à ses ongles et aux poils dans ses oreilles.
Ama erişim noktaları 47 tık uzakta.
Mais le point d'accès est à 47 clicks.
Gecenin ilerleyen saatlerinde yatağında uzanıyor olacaksın ve yastık kılıfının içinde yumuşak bir şey olacak.
Ce soir, tu t'allongeras dans ton lit, et il y aura un truc mou dans ton oreiller.
Sıçrayışa 20 tık!
Vingt clicks avant le saut!
Sıçrayışa 15 tık!
Quinze clicks avant le saut!
10 tık!
Dix clicks!
Beş tık!
Cinq clicks!
Bir tık!
Un seul click!
Ona şöyle dedim "Aleta, seni seviyorum kızım" ama sen aklını kaçırıyorsun! "
J'ai dit : "Aleta, je t'aime," "mais tu perds la boule!"
Sana bu gezegen ve içindeki ışık hakkında öğretmem gereken çok şey var.
J'ai tant de choses à t'enseigner sur cette planète et sur sa lumière nourricière.
Ama sana söylemediğim şey sonunda onu bulduğumda ne kadar hayal kırıcı olduğuydu.
Mais je ne t'ai pas dit qu'à la découverte de la vie, j'ai ressenti une profonde déception.
O baban olabilir evlat ama babacık değildi.
Il t'a engendré, mon garçon, mais ce n'était pas ton père.
Ve görüyorum ki dağın tepesindeki süper domuzu sona bırakmışsın çünkü tırmanışın beni kızdıracağını biliyordun.
Vous m'avez gardé ce super cochon des cimes pour la fin, sachant que l'ascension m'irriterait...
Canınızı yaktık, özür dileriz.
Pardon de t'avoir fait mal.
Her şey ayarlandı! Artık endişelenme!
Ne t'inquiète pas.
Seni çok severim ama Hayvanlara Özgürlük Cephesi'nin 40 yıllık tarihine ve anlamlı mirasına saygısızlık ettin.
Je t'aime beaucoup, mais tu as déshonoré 40 ans d'histoire et d'héritage du Front de libération des animaux.
Söylemek istediğim şu, kırk yılın başında seni aradığımda ilk seferinde açmanı istiyorum.
Quand je t'appelle, j'aimerais que tu décroches immédiatement.
- Merhaba. Adın ne? - Kızıl.
- Comment tu t'appelles?
Kırdın bunu bak.
T'as fait sauter celle-ci.
Epey sağlam kırdın.
T'as fait sauter la banque.
Kandırdım seni kancık.
Je t'ai piégé connard.
Tık yok.
Rien.
O yüzden evlatlık bir çocuktan sen ne anlarsın?
L'adoption, t'y connais quoi?
Bana sonra teşekkür edersin ama sizin civardaydım. Dinle. Ve belki biraz arkadaşlık...
Tu me remercieras plus tard, mais je passais dans le coin, et j'ai pensé que t'avais besoin de... compagnie.
- Ne? - Sıkıcısınız.
- T'es barbant.
Seni kucaklayıp öpecekler ve ne tatlı bir ufaklık olduğunu söyleyecekler.
Et te faire plein de gros bisous et te dire que t'es un gentil garçon.
Al, uyanık mısın?
Al, t'es réveillé?
Emlak senin uzmanlık alanına giriyor, elbette desteklerim.
L'immobilier, c'est ton domaine. D'accord, je t'aiderai.
Söylediğim şarkıyı hatırlıyor musun? Hani şu seni gıcık eden şarkı?
Tu te rappelles la chanson que je chantais qui t'énervait tant?
Kolumu kırdığım gün yanımda bir tek sen vardın.
T'étais seul avec moi quand je me suis pété le bras.