Tıra traducir francés
640 traducción paralela
"Hatıra," sevgilim. "Tı", "ta" değil.
"Souvenir", mon chéri.
Ben dönene kadar bunu hatıra olarak saklarsın.
Elle a dû t'échapper des mains.
Sizin için sakıncası yoksa onu hatıra olarak saklamak isterim.
J'aimerais bien l'avoir comme souvenir. Ça ne t'ennuie pas?
Gel. Seni katıra bindireyim.
Je vais t'aider à grimper sur ta mule.
Arkadaşına son bir kez bak, hatıra olsun.
Tu peux le regarder ton copain puis tâche de t'en souvenir.
60 adamın bunu 200 tıra yüklemesi on iki gün sürer.
Il faut 1 2 jours à 60 hommes pour charger cela, dans 200 camions.
O zamana kadar, bana hatıra bir şey ver, bir kanıt...
Jusqu'à ce jour... donnez-moi quelque chose pour me souvenir de vous. Un signe...
Ama Amon-Ra'nın ilk ışınları karanlığı nasıl dağıtıyorsa, sen de doğudan öyle doğacaksın.
Mais tu te lèveras à nouveau à l'est... alors que les premiers rayons d'Amon-Rê chasseront les ombres.
Siz devlet memurları bütün gün kağıt oynamayı bırakırsanız belki ara sıra birilerini adalet önüne çıkarabilirsiniz.
Les fonctionnaires se tournent les pouces!
Askeri göreve çağrıldı ve çok uzaklara gitmek zorunda kaldı,... sınıra kadar!
- Si la marine t'appelle pour servir... - Je ne demande pas mieux! -... pour partir loin, à l'étranger!
Seni çayıra götüreceğim.
Je vais t'emmener à la prairie.
Bunun yanısıra, çocukların sorumluluğunuda almalısın.
De plus, tu dois t'occuper des enfants.
Merak etme, sana da sıra gelecek.
- T'en fais pas, ton tour viendra petit.
Bunda sıra dışı bir şey yok ki.
Qu'y a-t-il d'étrange à cela?
Atları ahıra götür ve tımarla.
Occupe-toi des chevaux.
Yitirmiş aklını ve yalnız kaldığı bir sıra, kızıl kömürler tıkmış ağzına.
Elle a perdu la raison et, restée seule, a avalé des charbons ardents.
Onları, şuradaki çadıra koyabilirsiniz. - Bunu benim için mi getirdiğinizi söylüyorsunuz?
Je t'apporte des vivres, du vin, et cette tente est pour toi.
- İyi. Sınıra kadar seninle geleceğim, hadi.
Je t'accompagne jusqu'à la frontière.
- Sıra sana da gelecek!
- ll va t'arriver du mouron, Morisset!
Nasıra'li İsa'nın doğumundan 1000 yıl öncede tıpkı bugünkü gibiydi.
Elle est aujourd "hui ce qu" elle était mille ans avant la naissance de Jésus.
Belki sana ara sıra biraz gönderebilirim.
Si tu veux, je t'en enverrai. Jusqu'à ce que tu trouves un travail.
Şikayet etmiyorum. Tek istediğim ara sıra yatağımda uyuman.
Je voudrais bien que tu t'endormes dans mon lit quelquefois.
İnsek iyi olur. Yakıtımız bitmek üzere.
J'espère, on ra plus de carburant.
İki sıra merdivenden aşağı itildim, takside köpek saldırısına uğradım.
- Que vous arrive-t-il? - On m'a poussé et un chien m'a attaqué.
" Bağıra bağıra boğulup gidicen Hemen giyinip şehre inicem ben
" Tu as une congestion Je t'laisse boire le bouillon
Şimdi sıra sende. Uza, benden fazla uza.
Je t'ai aidée, aide-moi maintenant, pousse bien haut, très haut, plus haut que moi.
Sıra sana geldiğinde ne olacak bakalım.
J'aimerais t'y voir.
Bırak, yoksa seni ahıra yollarım.
Lâche, ou je t'envoie aux écuries!
Seni burada ara sıra görüyorum.
Je t'ai déjà vue ici.
Şu sıra, psikosomatik tıbbı araştırıyorum.
Je me suis mis à la psychosomatique.
Piknik sepetini hazırlayıp kıra gitmeye hazırlanan Parisliler için evde oturmaları, sinemaya gitmeleri ya da kağıt oynamaları daha uygun olabilir.
Quant aux Parisiens qui sont en train peut-être de fourbir les petit nécessaire de pique-nique... pour aller se promener dans la campagne... ils ont intérêt à rester à Paris, à aller au cinéma ou à jouer aux cartes.
Sıra sende evlat.
Tu t'y mets.
- Bütün o sıra dışı kadınları nereden buluyor?
Où trouve-t-il toutes ces femmes extraordinaires?
- Ara sıra seni arıyorlar değil mi?
- Elles t'appellent parfois?
Bu da tıpkı evlilik gibi dostlar. Bu gençler ara sıra kendi başlarının çaresine bakmak zorunda kalıyor. Fakat yorgunlukları arttıkça tek başlarına ayakta durmaları da zorlaşıyor.
Comme dans les mariages, ces enfants doivent se débrouiller seuls parfois, mais épuisés comme ils sont, c'est plus dur de rester debout tout seul, alors surveillez-les, car tout risque de se terminer pour un de ces gosses courageux et combattants.
Tıkanmış hava trafiği buradan Denver'a kadar uzanan, binlerce kişilik uçakları bekletmemize yol açan uzun bir sıra.
Trafic aérien encombré, avec des avions retardés et des milliers de passagers en plan. Et des appareils entassés jusqu'à Denver.
Ara sıra oraya gittiğimizde, hep seni arardım.
Chaque fois que nous y allions, je t'observais.
Elimizde yasal olmayan şeyler yaptıklarına dair bir kanıt yok.
Je sais, mais on ra aucune preuve de leurs méfaits.
Bu aptalca. Kötü. Sınıra yakınsın.
C'est stupide, mauvais, si tu t'approche de la frontière, ils t'attraperont, tu sera pendu.
Sıra sende.
On t'a réveillé?
"Ara sıra" okula giderek nasıl doğru düzgün eğitim alacak?
Comment s'instruira-t-il s'il y va quelquefois?
Ama ara sıra mutluydun.
Tu t'y trouvais bien, pourtant.
Tamam, baban sana öğretmişti. Herkesin babası seninki gibi değil.
Ton père a su t'apprendre, mais on ra pas tous des pères comme lui.
Simone Choule, tanrı seni çobanın gün sonunda koyunlarını ahıra toplayışı gibi bağrına aldı.
Simone Choule, le Seigneur t'a rappelée à Ses côtés, comme le berger rassemble ses moutons à la fin de la journée.
Sıra sende, Joe.
T'es le prochain sur ma liste!
Öpücük dağıtıyorsan, sıra nereden başlıyor?
Je savais pas que tu donnais des baisers aux garçons.
Fakat bunu alışkanlık etme, zirâ gelecek sefer sıra sende olacak.
Mais ne t'y habitues-pas, la prochaine fois ce sera ton tour.
İnsanlar sıfıra tüketene niye su verir?
Pourquoi donne-t-on de l'eau quand on est mal?
Babam size ahıra gizlice sızmak, çalmak neymiş gösterecek!
Mon papa il va t'apprendre à voler dans les celliers!
Bakayım o zaman, haklısın burada sıra numarası var.
Une suite, c'est des cartes qui se suivent, non? - T'en as une?
- Wendy, sıra sende.
Le Tueur t'a attrapé.