Ucan traducir francés
2,773 traducción paralela
Uçan maymunları bir kenara bırakırsak, yanıtlamamız gereken ilk soru nedir?
Si on oublie les singes volants, quelle est la première question?
Şu uçan şeyler yüzünden olmalı, bizi buraya onlar getirdi.
Ces mouches doivent être responsables. Elles nous ont amenés ici.
"Uçan Domates" snowboard yaparken çöpe dalıyor ve ayağın hemen yanına düşüyor.
{ \ pos ( 192,220 ) } La tomate volante, ici, s'est retrouvée dans { \ pos ( 192,220 ) } les poubelles pendant qu'il faisait du snowboard. { \ pos ( 192,220 ) } Il a atterri à coté du pied.
Dünyanın etrafını uçan ilk kadın olma durumuma karşı mı diyorsunuz?
Oh, comme si je deviens la première femme à faire le tour du monde?
Evet, yapabiliriz, çünkü kendimize ait bir uçan halımız var.
On peut le faire parce qu'on a notre propre tapis volant.
ve uçan Xandu'ya dikkat edin.
Et attention aux xandus volants!
Başka uçan patates istemiyorum.
- Non, Ben. plus avionofrites.
Uçan kuşa borcu vardı.
Il devait beaucoup d'argent à beaucoup de gens.
Önünden saatte 110 km hızla uçan arabalar olmayan bir bahçede oynayabilecek...
Et qui va compenser la perte de son père?
Uçan bir kamera.
C'est une caméra volante!
Uçan top kamera.
Sphère-caméra volante.
Milyonlarca ufacık uçan jilet pirana gibi gemide dolaşıyor. Onbaşı Gorman hayatta.
Des millions de lames de rasoir qui rôdent comme des piranhas.
Bir delinin yerine uçan adam mı?
Un homme volant au lieu d'un fou?
Bu insanlar uçan koca bir tabutun içinde olduklarını anlamıyorlar.
Ces gens réalisent pas qu'ils sont à l'intérieur d'un cercueil volant.
Uçan kafaların efendisi!
Le capitaine du coup de tête suicide
Sizin uçan adama gelince, onu Henry'e araştırtıyorum.
Henry va enquêter sur votre homme volant.
Bu uçan adamı nasıl bulacağımıza dair hiçbir bilgi yok mu?
Tu saurais comment on peut trouver cet homme volant?
İhtiyacın olduğunda o lanet uçan adam nerede olur ki?
Où est ce satané homme volant quand on a besoin de lui?
Onu iyi tanı. Bu tek gözlü, tek boynuzlu uçan ve mor bir beyaz kadın yiyici.
C'est un vif cyclope unicorne violet mangeur de blanches.
Uçan rahibeyle ve kemancı çocukla bir benzerliği var mı?
Des points communs entre elle, la nonne volante et le violoniste?
Uçan bir disk gibi bir şey mi?
Ils étaient séparés.
Uçan bir şeydi.
Elle m'a fait promettre.
"Ama uçan bir kelebek gibi..."
" Mais, à l'envol de l'hirondelle,
Miami-Doğu Avrupa rotasında uçan birkaç pilot tanıyorum.
Je connais des pilotes qui viennent d'Europe de l'Est.
Babaların uçan periler!
On t'a arrachée à tes racines, mais tout va bien.
Bölgemi geri istemeye geldim, Yüksekte Uçan.
Je suis venue reprendre mon territoire, Superfly.
Ya her gece saat 11.48'de park yerinde uçan bir alışveriş çantanız var ya da bu kasetler birbirinin kopyası.
Soit le même sac plastique traverse le parking, chaque nuit à 23 h 48, soit il s'agit de copies de la même bande.
İnanılır gibi değil! Uçan bir bardak.
Incroyable, un verre qui vole!
Uçan ayakkabılar.
Chaussures à coussin d'air.
Belki de şu havaya uçan laboratuardan getirmiştir.
{ pos ( 240,225 ) } Il l'a peut-être ramené du labo du collisionneur.
Bu şeyin gerçekten de "uçan tabak" a ait olduğunu mu söylüyorsun?
Vous essayez de dire que ça vient vraiment d'une soucoupe volante?
"Uçan tabak"... olabilir. 50'li yıllarda epey modaydılar.
Soucoupe volante, peut-être, elles étaient à la mode dans les années 50.
Yani uçan arabalar için daha bir 10 yıl beklemek zorundasınız.
Vous pensez que vous allez avoir des voitures volantes dans dix ans.
- Gerçek, canlı bir "uçan tabak."
Une véritable soucoupe volante!
Siz daha uçan daireleri örtbas edemiyorsunuz.
Vous pouvez même pas garder un morceau de soucoupe volante.
- Uçan Manda'ya dikiş atıyordum.
Je recousais le syncopé.
- Uçan Manda mı?
- Le syncopé?
Uçan Manda.
- Le syncopé.
Uçan Manda haklı.
- Le syncopé n'a pas tort.
Alt tarafı uçan bir dobişko, soymaya devam.
C'est juste un gros qui vole. Continue à voler.
Koridordaki öfke nöbetiyle gelen tanımlanamayan uçan metal cisim için.
La crise de colère, dans le couloir. Le plateau volant non identifié.
Dul Bırakan uçan bir tabut.
Le "faiseur de veuves" est un cercueil volant.
Uçan Philly diva, amfizemden daha hasta
"Diva rusée de Philly, une vraie plaie,"
Uçan ilk şeyle geliyorum.
Par le prochain vol.
Üç dediğimde uçan makası harekete geçireceğiz.
{ \ pos ( 192,200 ) } À trois, on exécute les ciseaux volants.
New York'a uçan gece balonumuz kalkmak üzere!
Début d'embarquement du vol de nuit pour New York.
İsviçre Göçmenlik Bürosu'ndan o hafta Basel'e uçan tüm yolcuların fotoğraflarını göndermelerini istedim.
J'ai demandé à l'immigration suisse les photos des voyageurs arrivés à Bâle cette semaine.
İsviçre Göçmenlik Bürosu'ndan o hafta Basel'e uçan tüm yolcuların fotoğraflarını göndermelerini istedim.
J'ai demandé aux Suisses d'envoyer les photos des voyageurs arrivés à Bâle cette semaine.
Tavuk kanadıyla uçan insana benziyor. Hadi, Leonard.
Leonard, allez, quoi...
Uçan bir arabam ve uçan bir evim varmış.
J'ai une voiture volante et une maison volante.
Selam uçan kız. Hadi canım.
- Voilà notre pilote.