Ucmak traducir francés
1,251 traducción paralela
- Uçmak mı?
- Voler?
Daha önce hiç karşılaşmadığın birini görmek için... ülkenin öbür yakasına uçmak.
Vous traversez le pays pour rencontrer un homme que vous n'avez jamais vu.
Sizi temin ederim, Ay'a uçmak rutin bir iş değildir.
Aller sur la Lune, ce n'est jamais la routine, croyez-moi.
Jim, eğer Ken'le uçmak istiyorsan Apollo 13'e binemezsin.
Si tu refuses d'y aller sans Ken, tu ne seras pas sur Apollo 13.
Bu bize yetiyor, çünkü ay modülü sadece uzayda uçmak için tasarlandı.
Et cela suffit, car le LEM est conçu pour naviguer hors de l'atmosphère.
Ay modülü, böyle kenetliyken uçmak için tasarlanmadı.
Ce n'est pas conçu pour naviguer comme ça.
Beyler sizinle uçmak benim için bir ayrıcalıktı.
Messieurs, ce fut un honneur de voler avec vous.
Partilerde çekmenin hiçbir mahsuru yok, ama tüm gün uçmak farklı.
Fumer un joint à une fête, OK. Être scotchée toute la journée, non.
Konu Fransızlar veya uçmak değil.
Ce n'est ni les Français ni le vol.
Boston'a uçmak üzere San Francisco'ya gider. - Hayvan yanında değildir.
Il va à San Francisco, s'envole pour Boston, mais sans l'animal.
ama bahse girerim senin gibi bir beyefendi... kayak için Aspen'a uçmak ister.
Mais un type comme toi... si tu veux skier, tu vas à Aspen.
Böyle uçmak mı olur! Bu bir...
Ce n'était pas un vol!
Bu uçmak değil. Bu başarılı bir atlayış.
Ce n'est pas un vol, c'est une chute maîtrisée.
Onunla uçmak istiyorum.
Je veux voler avec lui.
Sana seni linç ederek teşekkür eden bir ülke için neden uçmak istersin ki?
Pourquoi vouloir voler pour un pays qui te remercie en te lynchant?
Uçmak istiyorum.
Je veux voler. Caporal!
Ayı topuklarımın altına alıp gökyüzünün tepesine uçmak isterdim.
J'aimerais poser mes pieds sur la lune... et m'envoler très haut dans le ciel.
Kabul edildi, ve aynı zamanda o hidrojen bulutu içinde, kör bir şekilde uçmak istemiyorum.
Je suis d'accord. Pas question de foncer à l'aveuglette.
Uçmak için yüz yıl erken.
Non, tu as un siècle d'avance.
Havaya uçmak mı?
Un éclatement?
Niye ama, eğer uçmak için bir gün seçecek olsam, bu günü seçerdim.
Si moi, je devais m'envoler, ce serait aujourd'hui!
Oradan Amazona uçmak için sadece bir saatimiz var.
On reste à l'aéroport. On a 1 h d'escale et on prend un avion pour l'Amazonie.
Yerinde olsam bize uçmak için kanatlar verdiğini, ve dev köpek balığını tek elinle yokettiğini söylerdim.
Je comprends. On pourrait dire que tu nous as donné des ailes et que tu as vaincu un requin de tes propres mains.
Neden olmasın? Uçmak istiyorum.
Ah oui, je veux planer!
Ama cidden, Gus, öyle uzayda boşlukta uçmak nasıl bir şey o araçla neydi adı, Gemini mi?
Mais quel effet ça fait de voler dans l'espace, à bord du...
Sanırım şöyle tanımlanabilir, uzay boşluğunda uçmak senin son filminde Gina Lollobrigida ile birlikte çalışman gibi bir şey.
Je dirais que voler dans l'espace, c'est comme tourner un film avec Gina Lollobrigida.
Uçmak. İndiğinizde ise, birden geri kalan her boka endişelenmeye mecbur bırakılırsınız.
Quand on décroche, on se prend la tête avec pleins de trucs.
Siyah pilotları olan bir uçakla uçmak acayip değil mi?
C'est super, non, d'être dans un avion piloté par des noirs?
Sanırım bu tecrübe, bende değişik hisler oluşturdu- - warp 10 hızında uçmak... yeni bir yaşam formuna evrim geçirmek, çiftleşip, yabancı türden çocuk sahibi olmak...
Je me sens un peu dépassé par toute cette expérience. Le vol en distorsion 10, la métamorphose, l'accouplement, une progéniture.
Poulis Dağı havaya uçmak üzere!
Le Mont Poulis va entrer en éruption.
Sanki bütün gece yaptığım otomatik pilotta uçmak gibiydi ve sonra ortadan kaybolmak.
Tu voles en pilote automatique, comme chaque nuit et tu disparais.
Sizce bununla uçmak güvenli mi?
Tu... tu es sûr que c'est pas dangereux?
Uçmak.
Voler.
- Uçmak mı? - Evet.
- Voler?
Hep hayal etmişimdir, uçmak gibi bir şey olmalı zaten.
J'ai toujours pensé que c'est comme un vol.
Yalnızca uçmak istedi.
Elle voulait voler, c'est tout.
Özellikle karanlıkta gezegenlere çarpmadan uçmak zor oluyordur.
Ce doit être dur de voler de nuit sans heurter des planètes entières.
Uçmak ister misin?
Tu veux te défoncer?
Ben uçmak istiyorum.
Je veux me défoncer!
Uçmak için kiminle düzüşmen gerekiyor?
Faut baiser qui pour se camer?
Tüm hayatım boyunca uçmak istedim.
J'ai toujours voulu voler.
Hayalgücümün etkisiyle, düşündüm ki güvercinler uçabiliyor demekki uçmak çok kolay ve ben de uçabilirim. Yanılmışım.
Comme mon imagination s'envole facilement, je pensais que mon corps le ferait aussi, à tort.
Uçmak mı istiyorsun?
Tu veux faire un petit vol?
Bazen tüm yüklerimi atıp uçmak istiyorum...
Des fois je veux tout laisser tomber Et m'envoler
İşte biraz uçmak için bir neden daha.
Raison de plus pour fumer.
Aslında birçok insan, benim doğal olarak vardığım yere uçmak için tonlarca para veriyorlar.
Ça coûte beaucoup d'argent pour planer, mais moi, c'est naturel.
Sabahleyin Des Moines'e uçmak zorundayım.
Je prends l'avion pour Des Moines dans la matinée.
Hadi, çıkış o tarafta. Havaya uçmak mı istiyorsun?
Madame, tirez-vous, ça va péter!
- Gitmeye hazırız. - Uçmak güvenli mi?
- Ce n'est pas risqué?
Tırmanmak ve uçmak,..
Tu es un Faucon qui ne pense qu'à voler toujours plus haut.
Uçmak gibi bir duyguydu.
C'etait exaltant.