Ulaşacağım traducir francés
472 traducción paralela
Bir şekilde oraya ulaşacağım.
- Je vais me débrouiller.
- Sana nasıl ulaşacağım?
- Comment puis-je vous joindre?
Kiliseye nasıl ulaşacağım?
Comment irai-je à l'église?
Yeniden doruğa ulaşacağımı mı düşünüyorsun?
Tu crois que c'est possible?
Yoldadır. Nasıl ulaşacağımı -
Il n'y est pas encore!
Bu arada, sana ihtiyacım olduğunda nasıl ulaşacağım?
Au fait, où puis-je vous joindre si j'ai besoin de vous?
Nasıl ulaşacağım sana?
Pour se parler?
İstediğim Doğu'ya geri dönmek, Batı değil ve eninde sonunda oraya ulaşacağım, görürsün!
Je veux vivre à l'Est, pas à l'Ouest. J'y retournerai, tu verras.
Sana nasıl ulaşacağım?
Comment t'atteindre?
Ona ulaşacağım.
Lui, je l'aurai.
Bu merdiven çok uzun. herneyse... Yürümeye devam edersem eğer, ergeç tepeye ulaşacağım.
Il y a trop de marches, cependant... si je continue, j'arriverai en haut de toute façon.
Bir başınasın, Bayan Hudson... ve ben ona senin sayende ulaşacağım.
Vous êtes toute seule, Mlle Hudson... et je vais le piéger grâce à vous.
M-5'e nasıl ulaşacağımı bilmiyorum.
Je ne sais pas comment arrêter le M-5. Je ne sais vraiment pas.
Hey! Hastalar kilit altındaysa, onlara nasıl ulaşacağım?
Comment faire si les patients sont en milieu stérile?
Bir yere ulaşacağımızı biliyordum.
Je savais qu'on y arriverait.
Ben oralara tırnaklarımla kazıyarak ulaşacağım.
Moi, je dois y arriver tout seul.
Size nasıl ulaşacağımı bilmiyordum, Bay Gatsby.
J'ignorais où vous trouver, M. Gatsby.
Şimdi, dinleyin, dördüncü vuruşta size ulaşacağım.
J'arrive au 4ème temps.
Ne zaman ulaşacağımızı hesaplamadın mı?
Alors changez vos estimations.
- Sana tekrar nasıl ulaşacağım?
- Où puis-je vous joindre?
Her şeyin daha iyi olacağını ve amacımıza ulaşacağımızı sanmıştım.
J'avais cru qu'en Amérique tout irait mieux, qu'enfin, on atteindrait notre but.
Bu parayı alma şerefine ne zaman ulaşacağım, iyi kadın?
Quand réglerez-vous votre dette, ma bonne dame?
Sana ulaşacağım.
Je t'aurai!
Yeterince derin kazarsak Çin'e ulaşacağımızı söylemişti.
Il a dit qu'en creusant longtemps, nous arriverions en Chine.
Devriyeden kurtulup, altın rozete ulaşacağım.
Pour passer des rondes à la P.J. directement.
Yenilgi üstüne yenilgi. Sonunda zafere ulaşacağımızı bilerek aldığımız yenilgiler.
Défaite après défaite, sachant que nous finirons victorieux.
Ancak bu karara önümüzdeki birkaç gün içinde, onu tanıyan, onunla birlikte ya da ona karşı çalışmış siz beylerden... alacağım bilgiler doğrultusunda ulaşacağım.
Cependant, je me laisserai guider par vos témoignages, vous qui le connaissez, qui avez travaillé avec et contre lui.
Oraya ilk ben ulaşacağım.
Ne t'inquiète pas, je m'en sortirai.
Viski şişesine ulaşacağım derken pencereden düşmüş.
Il est tombé d'une fenêtre en cherchant une bouteille de whisky.
Birazdan Kara Körfezi'ne ulaşacağım.
Je dois atteindre le golfe de Kara.
- Ona nasıl ulaşacağım?
- Comment le rencontrer?
Hayır! Steubens'ın laboratuarına açılan kapı burada, ama yolda bunlar varken, oraya nasıl ulaşacağımızı...
Non, c'est le labo de Steubens, mais avec ça,
- Ee, ona nasıl ulaşacağım?
- Où puis-je le trouver?
Başkana telefonla ulaşacağım.
Je vous passe le président.
Tepeye ulaşacağımı sanmıyorum!
Je sais pas si j'arriverai | jusque là-haut!
Bunlar kulenin temelleri. Ama kütüphaneye nasıl ulaşacağımız...
Voilà les fondations de la tour.... mais pour rejoindre la bibliothèque...
Oraya nasıl ulaşacağım?
Comment je vais faire?
Er ya da geç umursadığın birine ulaşacağım.
Peut-être quelqu'un à qui vous tenez.
Yerine ulaşacağından emin olmanı istemiştim.
Pour m'assurer qu'elle arrive.
- Karına ulaşacağından emin olacağım.
Je veillerai à ce qu'elle l'ait.
Kılıcımın ulaşacağı yere kadar gelsin.
Mets-le à portée de mon épée.
Bu yüzden saklandım. Birinin bana ulaşacağını biliyordum.
C'est pour ça que je me suis caché.
Bizim çocuklarımızın ulaşacağı bir şey.
Ce progrès, j'allais le léguer à mes enfants.
Bilim adamlarımız radyasyonun Avustralya'ya ne zaman ulaşacağı konusunda açıklama yapmıyor.
Nos spécialistes divergent... quant au moment où les radiations atteindront l'Australie.
Bay Foster, mektubu bana bırakırsanız... bizzat Prens Philip'e ulaşacağından emin olabilirsiniz.
Si vous voulez bien me confier cette lettre, M. Foster, je veillerai à la remettre au prince Philip en personne.
Dünya en karanlık dönemini yaşıyor. Ama ben planımın, tanrının yardımıyla, başarıya ulaşacağına ve dünyanın yaşayacağına eminim.
notre planète vit une tragédie, mais je suis convaincu que grâce à Dieu, mon plan va fonctionner
Ve birisi ararsa, kim olursa olsun nerede olduğumu ve bana nasıl ulaşacağını bilmiyorsun.
Si on m'appelle, tu ne sais ni où je suis ni comment me joindre.
Burna aşağıdan ulaşacağız. Onu paltomun içine saklayacağım.
On arrive sous le nez, et on le cache dans mon manteau!
Buz botu lazım. Oraya nasıl ulaşacağız?
Il nous faut un bateau.
Bahse girerim, seni elde edeceğim sana ulaşacağım, sana öğreteceğim seni kazanacağım, seni elde edeceğim 1 dakika, 47 saniye, efendim.
Une minute, 47 secondes, monsieur.
Tılsıma ulaşacağından emin olmalıydım.
Pour être sûr que tu t'emparerais du Talisman.