Ulaştırma traducir francés
273 traducción paralela
Ayrıca, Göring'in hücresine zehri ulaştırma hikayesi.
Comme l'histoire de Göring et du poison dans sa cellule.
- Sonra Ulaştırma'yı ara.
- Après ça, appelez les transports.
"Kraliyet Ulaştırma Bakanlığı".
"Ministère des Communications."
Ulaştırma...
Communications...
Bayan Moneypenny, Ulaştırma ile konuştunuz mu?
Mlle Moneypenny... avez-vous demandé aux communications?
Şimdi eşyalarını topla ve 25 dakika içinde Ulaştırma Subayı'na bilgi ver.
Fais tes bagages et présente-toi à l'agent de transport dans 25 mn.
Bizim askerlerimizden birine ciddi zararlar vermiş... Ulaştırma Teğmenimize... Geçen Salı gününden beri kayıptı.
Il avait sur lui les effets personnels de l'un de nos officiers, le lieutenant chargé des transmissions qui était porté disparu depuis mardi dernier.
Bana Londra Ulaştırma Bakanı Bay Richardson'ı bağla.
Passez-moi Richardson, des transports, section criminelle.
Ulaştırma Kurulundaymış.
Il vient de la Direction des Transports. Oui, oui...
Siz orada dinlenirken, biz de şu berbat ulaştırma sorununuzu hallederiz.
Vous pourrez vous détendre et on pourra régler votre problème de transport.
Eşinize söyleyin, Ulaştırma biletlerini ayarlamış.
Dites à votre femme que ses billets sont prêts.
Ulaştırma Merkezi Union Yolcu Terminali.
TERMINUS DES PASSAGERS DE I'UNION
Teğmen Dade, Ulaştırma Birimi.
Lieutenant Dale, expéditions.
İki gece önce, onlarca adam bir ulaştırma konvoyu soygununda öldürüldü. Evet.
Des hommes viennent de mourir dans le vol d'un convoi.
Zor durumdaki bir kadını bir telefona ulaştırma fiyatım 400 dolardan başlıyor.
Mon prix minimum pour emmener une femme en rade à un téléphone est de 400 $.
- Oto ulaştırma, havalı bir iş değil.
De la mécanique.
Ulaştırma bakanı, Dr. Janis, üroloji.
Ministre des Transports, Dr. Janis, Urologie.
Bizim işimiz sadece ulaştırma. Olaya dahil olmayacağız.
Nos ordres sont d'effectuer ce transport et de ne pas intervenir.
Geri zekalı. Mavi mektubu ulaştırma başarısızlığı işten çıkarılma nedenidir.
Une lettre bleue non remise, c'est le renvoi.
Ve bu adam Tampa Ulaştırma Üniversitesi'ndeki Uzay Araştırma bölümünün başkanı.
Ce type dirige le service de spaciologie à l'Université par correspondance de Tampa.
- Neyin Şefi? - Ulaştırma. Teşekkürler Ricky.
- Police des transports.
Bu Ulaştırma Bakanlığı.
C'est le ministère des Transports.
Carter, ulaştırma geliyor.
Ils arrivent. Sois prêt à l'intuber.
Bir de bu maddeleri hedefe ulaştırma sorunu var.
Il en faudrait une citerne. Et comment lui faire atteindre la cible?
Trenlerin kalkış saatleri Ulaştırma Bakanlığı tarafından ayarlanıyor.
Les trains sont la responsabilité du ministère des transports.
- Farz edelim ki sen Ulaştırma Bakanlığısın, tamam mı?
- Imaginons. Vous êtes le ministère des transports.
Bu bir, kararlı olma ve ruhunu direkt öbür tarafa ulaştırma meselesidir.
Il s'agit d'être résolu et d'avoir assez de courage pour franchir le pas.
Ulaştırma henüz aşağı indirdi mi bilmiyorum.
Je ne sais pas s'ils l'ont descendu.
Röntgen teknisyeni mi, Ulaştırma'dan biri mi?
Un technicien de radio ou un brancardier?
- Ulaştırma'ya ne oldu?
- Où sont les infirmiers?
Müdür Skinner, ulaştırma projeniz ne alemde?
Principal Skinner, le projet des transports?
Uzay Loncası'nın mekiği ana ulaştırma kısmına yaklaşıyor.
La navette N-1 17 de la Guilde Spatiale entre au centre de transport.
Lonca kaptanı ana ulaştırma kısmına yanaşıyor. Bölgeye giriş yasaklanmıştır.
Navette N-1 17 de la Guilde Spatiale entre au centre de transport.
Ulaştırma Bakanlığı bize aylar önce sorunu çözeceğine söz vermişti. Yolları karla kaplanmış vaziyette kalan yine biz olduk.
La Voirie a promis il y a des mois de trouver une solution, mais comme toujours, on arrive en dernier.
Sınıf içinde kestirmeden not ulaştırma yöntemi.
Je connais. Le nouveau truc pour s'envoyer des infos.
Etheline arkeolog oldu. İmar, İskan ve... Ulaştırma Bakanlığının kazılarını y önetiyordu.
Etheline était devenu archéologue et avait supervisé des travaux d'excavation pour l'Office du Logement et le Comité des Transports Urbains.
Onu yoldan saptırmak için yeteri kadar yüksek verimli savaş başlıklarımız var, ama göktaşına zamanında varmasını sağlayacak ulaştırma sistemimiz yok.
On a assez d'ogives puissantes pour le dévier, mais notre système ne nous permet pas de l'atteindre à temps.
Doğru bilgileri... karar verme yetkisi olan insanlara ulaştırma emri aldım.
Mes ordres sont de fournir de l'information exacte... aux gens qui prennent les décisions.
- Ekonomimizi felce uğratan bir ulaştırma grevini kışkırttılar.
Ils provoquèrent une grève des transports qui faillit paralyser notre économie.
Teşekkürler, ulaştırma bakanı.
Merci, ministre des Transports.
Yaratma, ulaştırma.
Création, transport.
Sayın Ulaştırma Bakanı, oyunuz nedir?
Madame la Ministre des Transports, comment votez-vous?
Orada Carter'ın ulaştırma aracı olduğunu düşündüğü bir geçit var.
D'après Carter, une porte pourrait bien servir de transporteur.
Yıldız Filosu Komutasına bildir, doğalarının yabancılığından şüpheleniyorum, oraya ulaştığımızda ayrıntılı araştırma yapılsın.
Dites à Starfleet Command que je suspecte une entité extraterrestre et que j'exige une enquête approfondie à leur arrivée.
- Ulaştırma Şefi.
Son nom?
Bu arada Doktor Farber'ın yeni bir araştırmaya başladığını hiçbirimiz bilmiyorduk. Bu araştırma hepimizi yeni bir yolculuğa çıkarttı. Bu yolculukta tehlikeli patikaları aşıp düşlerin bahçesine ulaştık.
Personne ne se doutait que le Dr Farber avait réorienté sa recherche, et qu'il allait tous nous emmener dans un autre voyage, par des chemins dangereux, jusqu'au jardin des rêves.
- Ulastırma'da.
- Moi, aux Transports.
Sanal-teknolojinizin benim için yeni olduğunu itiraf edeceğim. Bir kaç yerde, verilerden bilinmeyene ulaştım ama sezi temin ederim ki, bu kesin bir yeniden canlandırma. Belki.
Je ne connais pas bien votre technologie, mais je vous assure que cette reconstitution est authentique.
Yaz okulu 3 hafta içinde başlayacak. Gerekli araştırma malzemelerinin alınmasıyla ilgili dilekçem size ulaştı mı?
Avez-vous reçu ma requête concernant le matériel de recherche, qui me fait défaut?
Araştırma sırasında yapılmış bir hata olduğunu düşündük, Ama her denememizde de aynı sonuçlara ulaştık.
Nous pensions que c'était une erreur due au développement, mais à chaque tentative, nous avions le même résultat.
Ulaştırma'ya, gitmeye hazır olduğumuzu bildirin.
Dites au transporteur que nous pouvons y aller.