Umursamaz traducir francés
864 traducción paralela
Erkekler umursamaz.
Les mecs s'en fichent.
Böylece gençlik güldü, ağladı ve umursamaz şekilde yaşadı... Bu arada dünyanın üzerinde bir kara bulut, bir şekilde.. ... yaşayan herkesin üzerine gölgesi düşecek hale gelene dek büyüdü.
La jeunesse a ri, a pleuré et a vécu son heure d'insouciance, tandis que dans le monde, un nuage répandait son ombre jusqu'à ce qu'elle tombe sur chaque être humain.
Çok umursamaz bir tavır sergileyeceğim.
Je vais adopter une attitude très nonchalante.
Umursamaz.
Nonchalante.
Biraz daha umursamaz bir tavır takınamaz mıyız?
Ne pourrions-nous pas être un peu plus nonchalants?
Test tüpleri ve kimyasallar hariç, hiçbir şeyi umursamaz o.
Seuls ses tubes à essai et ses produits l'intéressent.
Ne sana olanları ne de kokuşmuş ufak gösterini umursamaz o.
Il se fiche bien de ce qui peut t'arriver, à toi et ton cirque minable.
Ama burada kimse bunu umursamaz Albay.
lci, ça n'a aucune importance.
Ama iyi bir adam, bir kalleşin kamyonuna yapıştırttığı etiketi umursamaz.
Mais un chic type ne prête pas attention à ces choses-là.
Umursamaz olduğunu düşünüyordum.
J'imaginais que vous aviez été imprudent.
Ve Charles, bankalarla ilgili şakaları pek umursamaz.
À propos, il n'aime pas trop les blagues à propos des banques.
Eğer iyi niyetli insanlar, gençlerin korkusuzca sevdiği anne babanın çocuklarıyla birlikte yaşlandığı ve insanların hayatında birbirlerine değer verdikleri bir dünyayı kurmakta umursamaz olur veya hata yaparlarsa bu çok üzücü olurdu.
"Il serait tragique que les hommes de bonne volonté " ne puissent construire un monde " d'amour sans crainte,
Önce toplum suçlulara karşı umursamaz olur ardından suçlular umursamaz olurlar.
D'abord, la société se fiche des criminels, puis les criminels se fichent d'elle.
Hiçbir uygar insan hazzı umursamaz, ve hiçbir ilkel insan hazzın ne olduğunu bilmez.
Le civilisé ne regrette pas le plaisir, le primitif l'ignore.
Uzun süre nedenini anlamaya çalıştım, sonra artık umursamaz oldum.
J'ai essayé de savoir pourquoi, mais j'ai abandonné.
Elimde paketlerle buraya gelirdim ve o, umursamaz tavırlarla karşımda dururdu.
J'apportais des paquets, elle était là, en déshabillé.
Sadece içimizden tekini vurabilirsin ama o da fazla umursamaz.
Tu ne peux tirer que sur un de nous et il s'en fiche pas mal.
Fakat, Edna, orada kaldığı sürece Bea nerede uyuduğunu umursamaz.
Mais, Edna, c'est égal à Bea où elle dormira là-bas.
Bu umursamazı yanında getirmek zorunda mıydın?
Tu avais besoin de ramener ce magouilleur?
Neden ona umursamaz diyorsunuz?
Qu'est-ce qu'il t'a fait?
Bak oğlum, devlet aç mısın umursamaz.
Bon, la ville se fiche que vous mouriez de faim.
Belki o bunu artık umursamaz ama sanırım sana ne denli âşık olduğunu bilmek istersin.
À présent tu peux savoir combien il t'aimait...
- Palavra! Erkekler umursamaz, duygusuz yaratıklardır, değişen bir şey yok!
Les hommes n'ont vraiment aucun cœur!
Seni umursamaz serseri!
Inconscient, criminel!
Araba yok. Zengin, fakir ya da umursamaz bir koca da yok.
Il n'y a ni voiture ni mari, riche ou pas riche.
Bir şey bulursan bir katili yakalamış olursun ve hiç kimse bir iki ev kuralını umursamaz.
Si tu trouves quelque chose, tu as un meurtrier, et ces règles ne voudront rien dire.
Ned ve Kay de bu kadar umursamaz çünkü senin alışık olduğun şekilde yaşıyor oluruz.
Tes enfants ne trouveront rien à redire puisque nous vivrons chez toi.
Gerçek aşkın büyüsü altında zavallı ahmak umursamaz olacak.
Sous l'emprise de l'amour... Le pauvre oubliera la prudence.
- Umursamaz olduysan, beni suçlama.
- Votre imprudence, je n'y peux rien.
Bay Egerman'ı tanırım, en az diğerleri kadar umursamaz biri.
Nous savons trop bien qu'il ne vaut rien.
- Diğerleri kadar umursamaz biri.
Tu as raison.
Sanırım söylememi umursamaz.
Ça ne vous dérange pas que je le dise. En prison!
Umursamaz serserinin tekiydin.
Tu étais téméraire et incontrolable.
Kiminle vuruştuğunu umursamaz.
Pas très tatillon.
Umursamaz ve sorumsuz biri.
C'est un irresponsable.
Ben Fairmont Hotel'in lobisinde soyunsam bile umursamaz.
Je pourrais me déshabiller au Fairmont Hotel... ça ne l'effleurerait pas.
Sen dışarıdan göründüğün gibi umursamaz biri değilsin.
Vous n'êtes pas le paysan illettré que vous laissez croire.
Elbette, göründüğüm kadar umursamaz değilim.
Je ne suis pas aussi bête que j'en ai l'air de prime abord.
Umursamaz görünürüm,... ama bu dış görünüşüm.
Il me semblait que j'étais vide. Eh bien, je ne suis plus vide.
Ama bu saçmalıklar olana kadar kimse umursamaz gibiydi.
mais avant tout ça, personne ne s'y intéressait.
Onu çok kişi bilmez, çok kişi de umursamaz. fakat denizin üzerinde yüzen vahşi deniz atlarının toynakları nerede
Peu de gens le savent, peu y donnent de l'importance, mais la mer est un endroit où les marins ferrent la jument de mer sauvage.
Neden bu kadar umursamaz davranıyorsun?
Pourquoi es-tu si blasée?
- George pek umursamaz, değil mi, tatlım?
- Ça ne te dérange pas?
O yasaları umursamaz.
Il s'en foutait, de la loi.
Umursamaz tavırlarından önce elbette kazandın.
Oui, bien sûr. Puis vous êtes devenu imprudent.
Kimileri bunu umursamaz, ama babanın öyle biri olduğunu düşünmeni istemem.
Certains hommes n'en sont pas capables mais je détesterais que ton père en soit.
Umursamaz bir tavır.
Votre raisonnement n'est pas prudent.
Git gide umursamaz ve kendini beğenmiş birine dönüşüyordum derken Dreyfus işi çıkıverdi, ve yeniden yepyeni fikirlerle doluyum! Cezanne haklıydı.
Cézanne avait raison.
Prens Tuan umursamaz macera peşinde.
Le prince Tuan conseille l'aventure.
" Aslında bunları pek umursamaz Fransız
" ll attache plus d'importance
İngiliz kızları yardım edilmesini umursamaz.
Nous autres Anglaises, on ne nous "emballe" pas!