English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → francés / [ U ] / Uvey

Uvey traducir francés

1,314 traducción paralela
Melissa onu uvey ağabeyi olarak teşhis etti. Ben tanımazdım.
Mélissa l'a identifié comme étant son demi-frère que je n'ai jamais rencontré.
Üvey annemle birlikte Avrupa'da kayak yapıyor.
Il fait du ski en Europe avec ma belle-mère.
Üvey kardeşim Hattie eğer burada olduğumu bilseydi, ölürdü.
Ma demi-sœur Hattie mourrait si elle me savait ici.
- Üvey annem nerede? - Muhtemelen köpekleri yürüyüşe çıkarmıştır.
- Ou est ma belle-mere?
Üvey annemle birlikte onun ikiz kızları da gelmişti. Brianna ve Gabriella.
Ma nouvelle belle-mère est arrivée avec ses jumelles, Brianna et Gabriella.
Üvey kızkardeşimiz her zaman seni kıskanmıştır zaten.
Notre belle-sœur a toujours été jalouse de toi.
Üvey kızkardeşlerimin Fiona'nın benim kabul mektubumu nerede dosyaladığını bildiği ortaya çıktı.
En outre, mes belles-sœurs savaient où Fiona avait caché ma lettre d'acceptation. Je l'ai!
Üvey annem de DA ile anlaşma yaptı.
Et ma belle-mère a négocié sa peine avec le procureur.
Üvey kızkardeşlerim?
Et mes belles-sœurs?
Üvey kardeşiz.
Demi-frères.
- Üvey babamın hatırası.
- C'est arrivé comment?
Üvey babam duyarsa hapı yutarım.
Je serai dans une belle merde quand mon beau-père va découvrir tout ça.
Üvey baba.
Beau-papa.
Üvey babanızla kavgalı ya da ona kin duyan biri var mıydı?
Tu connais quelqu'un qui aurait pu en vouloir... à ton beau-père?
Üvey babanızın isteği böyle.
Ce sont les dernières volontés de votre beau-père.
Üvey babama!
Beau-père!
A, o babam değil, tamam mı? Üvey babam.
Premièrement, ce n'est pas mon père, mais mon beau-père.
Üvey babamı öldürmemiz gerekebilir.
On va peut-être devoir tuer mon beau-père.
Üvey ailem Çinli'ydi.
Mes parents adoptifs sont chinois.
Üvey babanız da burada.
Votre beau-père est là aussi.
Üvey kardeşi aslında ve yaşayan tek akrabası.
Son demi-frère, plutôt. C'est son seul parent vivant.
Üvey babam.
C'est mon beau-père.
Woo-rim, söylediklerimi düşündün mü? Üvey baban bizi yanına çağırıyor.
Woo-rim, tu en penses quoi?
Anlamıyor musun? Üvey baban seninle arasını düzeltmeyi çok istiyor?
Tu ne comprends pas que ton père essaie d'arranger les choses?
Üvey aile gibi.
C'est comme une famille d'accueil. Les chiots apprennent à être l'ami de l'homme.
Üvey annem her gece yatağıma gelir,
Mon beau-père vient dans mon lit, toutes les nuits.
Üvey anne?
Belle-maman?
Üvey kardeşinin senin için bir tehlike olabileceği aklına geldi mi hiç? Tabii ki.
Ta demi-soeur représente peut-être un danger pour toi.
- Üvey annesiymiş.
... La belle-mère.
"Üvey oğlumun" mu diyecektiniz? Bundan söz etmeyi ihmâl ettiniz, değil mi?
Ne voulez vous pas dire votre beau-fils Vous avez négligé de mentionner cela n'est ce pas.
- Üvey annem.
C'est notre belle-mère.
Üvey babası bir gece yarısı ona uğradıktan hemen sonraki gün New York'a otobüs bileti almıştı.
Elle a pris le bus pour New-York le lendemain même.
Üvey kardeş.
Demi-frère.
- Dinle, senden bir ricam olacak. Üvey babam hapiste ya?
Mon beau-père est en prison...
Üvey baba olmak nasıl?
Salut Rory - Ca fait quoi d'être un beau-père?
Buradayım, evet. Üvey oğlunun numarasını alayım.
Oui, je prends le numéro de son beau-fils.
Üvey babamla ilgili mesajını aldım.
J'ai eu votre message à propos de mon beau-père.
- Üvey ağabeyinizmiş.
C'était votre demi-frère.
Üvey kardeşi Melissa.
Sa demi-sœur Mélissa.
Üvey olsun olmasın yaşayan tek akrabası oymuş.
Demi-sœur ou non, elle était sa seule famille vivante.
Üvey babası ona tecavüz ettikten hemen sonra, kendine zarar vermeye başladığını söyledi.
Elle a commencé à s'automutiler après que son beau-père l'ait violée.
Üvey annemle yiyeceğim Christmas yemeğini sabırsızlıkla bekliyorum.
Pour une fois, j'ai hâte de dîner avec belle maman, la nez dans son jambon de noël...
Üvey annem pastel renkleri yatıştıcı buluyor.
Ma belle-mère trouve les couleurs pastels très apaisantes.
Üvey annen, alışılmadık derecede iyi bir moddaydı.
Ta belle-mère qui, bizarrement, semblait gaie.
Üvey babam bana şantaj yapıyor annemle yaşamaya zorluyor.
Mon beau-père m'a forcée à vivre chez ma mère.
Üvey cadı, az önce yirmilik dişlerini çektirdi.
Mon affreuse belle-mère s'est fait enlever les dents de sagesse.
Eğlenceli şeyler yaparız. Üvey annem Canyon Ranch'te.
Ma belle-mère est à Canyon Ranch.
- Üvey annem.
- Belle-mère.
Üvey çocuklarım bunu sürekli yapıyor.
Mes beaux-enfants font ça.
Üvey çocuklarının futbol maçında bir kadına saldırmış.
Elle a agressé une femme au match de foot de sa belle-fille.
- Üvey kardeşlerinizle konuşuyor mu?
- Vous revoyez vos frères adoptifs?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]