Uyuşturucu traducir francés
18,274 traducción paralela
Yozlaşma davalarına yargıçlık yaparken, kumarhaneye karşıydım. Çünkü kumarhaneler uyuşturucu parası aklamanın merkezidir.
Quand je jugeais les affaires de corruption, j'étais contre le casino, car les casinos, c'était des usines à blanchir l'argent de la drogue.
Uyuşturucu.
Drogues.
14 yaşındasın ve daha şimdiden hüküm giymiş bir uyuşturucu satıcısısın.
14 ans et un trafiquant de drogues déjà condamné.
Uyarıyorum, onların çoğu uyuşturucu bağımlısıymış ki bu da harika olur.
Je te préviens, certains sont devenus drogués, ça peut casser l'ambiance.
Sayın yargıç, Bay Tran üzerinde hiç uyuşturucu madde olmadığını iddia ediyor.
Votre honneur, M. Tran assure qu'il n'avait pas de narcotiques sur lui.
Onların uyuşturucu olduğunu nereden çıkardınız?
Comment sait-on que c'est de la drogue?
- Size delice bir şey söyleyeyim mi? Susamış Öküz'de çalışan bir uyuşturucu satıcısını takip ediyorum ben de.
Je suis sur un dealer qui vient de prendre un job au Thirsty Ox.
İçeri dalarsak ve Ozerov'un üzerinde hiç uyuşturucu olmazsa tüm operasyon elimizde patlar.
Si on rentre là-dedans et qu'Ozerov n'a aucune drogue, l'opération est foutue.
Üzerinde uyuşturucu olduğuna bahse girerim, şimdi onu yakalamazsak, hiç yakalayamayız.
Je vous garantis qu'il a des drogues sur lui si on ne l'arrête pas maintenant, on le fera jamais.
Ozerov'un uyuşturucu kanala bırakmasına müsaade edemeyiz.
On ne peut pas laisser Ozerov jeter la drogue.
Üzerinde uyuşturucu yok.
Merde!
Hiç uyuşturucu bulamadığımızın farkındayım ama bu riski almaya değerdi.
Je sais que nous n'avons trouvé aucune drogue, mais je pense que ca valait quand même le coup.
Neden bir uyuşturucu satıcı hiç bulaşık yıkamaz?
Pourquoi un dealer de drogue ne lave jamais sa vaisselle?
6 baş parmağı olup uyuşturucu satıcısı tutuklayan kimdir?
Qui a six pouces et vient d'arrêter un dealer de drogue?
- Kardeşim adam uyuşturucu satıcısı ya. Tamam mı?
Ce gars deale de la drogue.
Uyuşturucu baskınımı Hitchcock ve Scully'e veriyorum.
Je donne mon affaire de drogue à Hitchcock et Scully.
Bakın büyük, önemli bir uyuşturucu davası verildi ve yardımınıza ihtiyacım var.
Une grosse, important affaire de drogue est arrivée sur mon bureau. et j'ai besoin de ton aide.
Bu sırada senin küçümsediğin o aptalca baskınının büyük bir uyuşturucu zinciriyle bağlı olduğunu öğrendik.
Et nous venons de trouver un lien entre notre petit dealer et un énorme réseau de trafic de drogue.
Bu çok büyük uyuşturucu davasını Hitchcock ve Scully'e vermiş olabilirim.
J'ai peut-être donné cette très grosse affaire de drogue à Hitchcock et Scully. - Quoi?
Sizi uyuşturucu davasından alıyorum.
Les gars, je vous retire de l'affaire de drogue.
Bir uyuşturucu zincirini çökertmek için yaptığınız her şeye teşekkür olarak size küçük bir sürprizimiz var.
Merci pour tout ce que vous avez fait, pour avoir fait tomber un réseau de drogues, on a un petit cadeau pour vous des toutes nouvelles chaises de bureaux haut de gamme.
Uyuşturucu kaçakçılığı, adam kaçırma, cinayet.
Trafic de drogue, kidnapping, meurtre..
Uyuşturucu satmayı sever misin?
Tu joues dans des rades. Ça te plaît?
Polisler kötü giden bir uyuşturucu anlaşması sanarlar.
Les flics le trouveront et se diront qu'il s'est disputé avec son dealer.
Bir grup ayrıcalıklı uyuşturucu bağımlısı?
Une bande de drogués qui vivent dans le luxe?
Halısı uyuşturucu suyu gibi kokuyordu.
Son tapis sentait la vieille pipe à eau.
Evliliğimiz kimsenin uyuşturucu almayacağı anlaşmasına dayalı kurulmuştu.
La condition entre nous, c'était : pas de drogue.
- Uyuşturucu kullanıyor.
Il se drogue.
- Uyuşturucu kullanımı.
- La drogue?
Uyuşturucu bağımlısıyım ve alkoliğim. Ve seks ve aşk bağımlısıyım.
Je suis une toxico, alcoolique, et dépendante affective et sexuelle et...
Cinayet, birden çok hırsızlık, uyuşturucu kaçakçılığı sahte pasaport edinme, kimlik hırsızlığı. İşte aklına daha başka ne gelirse.
Meurtre, vols, trafic de stupéfiants, faux-passeport, usurpation d'identité, tout ce que tu voudras.
Hırsızlık, uyuşturucu, cinayet.
Vol, drogue... meurtre.
Kahvaltıda uyuşturucu falan almıyor, bu yüzden doğru olanı yaptığımı düşünüyorum.
Il ne se drogue pas au petit déj', alors j'ai pris la bonne décision.
Dürüst olmam gerekirse hiç uyuşturucu kullanmamıştım ama üniversite yeni deneyimlerdir.
Pour être honnête, je n'avais jamais touché aux drogues, mais l'université nous amène à de nouvelles expériences.
Uyuşturucu kullanmıyoruz.
Vous ne prenez pas de drogues.
Ergenlerle uyuşturucu savaşındayız.
On est dans une guerre de drogue avec des adolescentes.
Tiranlarla, suçlularla, eşkıya devletlerle, uyuşturucu baronlarıyla savaş halindedir. İnsan hakları alanında yaptığı çalışmalardan ötürü, üniversitemiz adına kendisine fahri doktor unvanını vermekten büyük onur duyuyorum.
Il s'est attaqué à des tyrans et à des cartels, et je suis très fier de le nommer docteur honoris causa en récompense de son travail pour les droits de l'homme.
- Görecekleri bir şey yoktu ki. Bir önceki diyaloğumuzu hatırla. Her tarafı yanıp sönen bu araba "uyuşturucu satıcısı" diye bağırıyor.
Rappelez-vous notre petite conversation sur le fait que cette voiture affichait dealer de drogue.
Uyuşturucu satıcısı gibi özel mi? Hayır, hayır!
- Secrets, comme ceux d'un dealer?
Sonra ben de düşündüm, birkaç bin dolar uyuşturucu parası çalıp arkasında tanık bırakacak kim vardır?
J'ai pensé : " Qui aurait pu voler un paquet de fric de la drogue et laisser un témoin?
Bugün uyuşturucu alamam.
Pas de drogues pour moi aujourd'hui.
Dolapta uyuşturucu var!
Il y a de la drogue dans le placard à pharmacie!
Frank'in parasını aldığımızda bütün o parayı rehabilitasyona gitmemize harcarız çünkü uyuşturucu kullanmayı bırakmayız.
J'ai une super idée. Une fois qu'on obtient l'argent de Frank, on prendra tout cet argent et on s'inscrit en désintox, Parce qu'on va pas arrêter de fumer du crack.
Tedavi gören bir uyuşturucu bağımlısısın ve kız kardeşin de bir eşeğin beynine mi sahip?
Vous êtes un toxicomane en reconversion, et votre sœur a... la cervelle d'un âne?
Çoğu sefer pornografik dergi yollamanı göt deliğine uyuşturucu sokmanı falan istedi.
Il voulait surtout que tu lui envois, des magasines pornos et mettre de la drogue dans ton trou du cul. ( soupir )
Uyuşturucu mu o, Frank?
C'est quoi, ça?
"Annemin mezarı üzerine yemin ederim ki..." "... süte uyuşturucu katan, Bill. Bunda hiç şüphe yok. "
Je jure sur ma mère que Bill a trafiqué ce lait, aucun doute.
Peki, kabul, süte o uyuşturucu kattı.
Très bien, alors! Il l'a trafiqué!
O halde kimin bıçakladığı fark etmiyor Sayın Yargıç çünkü hepsi yine de Bill Ponderosa'nın uyuşturucu kattığı sütün etkisi altındaydılar.
Donc, qui a poignardé est sans importance, car tous étaient sous l'influence du lait de Bill Ponderosa.
Yani, Bill'in uyuşturucu kattığı sütü içmesine imkan yok. Yani kardeşine saldırdığında ayıktı. Yani Bill masum!
Il n'a donc pas pu boire le lait trafiqué par Bill, donc il était sobre, donc Bill est innocent!
Bill Ponderosa tarafından uyuşturucu katılmış süt.
Le lait drogué par... Bill Ponderosa.