Vanity traducir francés
178 traducción paralela
Vanity Fair'de ilginç bir müzikalin olduğunu söylüyorlar.
On dit que le spectacle du Vanity Fair est très intéressant.
" Vanity'nin Altın Gelini.
" La Mariée d'Or de Vanity.
50. yıldönümünde, Vanity'ye kapak olacak kızı, şöhret ve servet bekliyor.
Gloire et fortune attendent celle... qui fera la couverture du 50ème numéro de Vanity.
Vanity'nin ALTIN GELİNİ
LA MARIEE D'OR DE VANITY
Vanity kapağı için Bay Coudair ile görüşebilir miyim?
Je souhaiterais voir M. Coudair à propos de la couverture.
Vanity'nin yeni kapak kızını bizzat görün, ne kız ama!
Vous y verrez la couverture de Vanity en chair et en os, et quelle chair!
- Vanity'nin 50. yaş günü.
- Vanity a 50 ans.
- "Gurur" sizin mi?
Le Vanity?
- Gurur, evet.
- Le Vanity.
Bu, Gurur!
C'est le Vanity!
- Vanity Fair.
- Vanity Fair.
Vanity Fair'de resmi vardı.
Sa photo était dans Vanity Fair.
Hiç de delilik değil, magazin dergisinde öyle yazıyor.
C'est tout à fait normal, c'est écrit dans le Vanity Fair.
Makyaj çantası hazır mı?
Le vanity-case est prêt?
Aslında, sen hariç, yemeğe gelen herkes Vanity Fair dergisinde çıktı.
En fait, on sera tous passés dans Vanity Fair... Tous, sauf toi!
Sağ olsun, tariflerimi çalıp Vanity Fuar'ında reklamını yaptığı sırada Buffalo'daki Bremen Enstitüsü'nde aşçılık derslerine katılıyordu.
Il était dans mon cours de cuisine à l'Institut Bremen de Buffalo, où il s'arrangea pour me voler mon plat de veau et obtenir une mention très favorable dans Vanity Fair, merci beaucoup!
Vanity Fair'i battığı çamurdan çıkaracağız hayatım.
A nous deux, on va flinguer Vanity Fair.
Şimdi Vanity Fair'de ünlüler hakkında yazıyor.
Il fait des portraits de célébrités pour Vanity Fair.
Moda dünyasının ilgi gösterdiği bayan tenis turnuvalarının çekimlerini fotoğrafçılığın parlak zekalı ve anlaşılmaz prensi Bruce Taylor yapacak.
Le tennis féminin a pris une telle ampleur qu'il fait bientôt l'objet d'un grand sujet dans Vanity Fair, réalisé par le toujours brillant, toujours fuyant, prince hyper-branché de la photographie moderne, Bruce Taylor.
Geçen ayki Vanity Fair'deki şölen gibi bir şey lâzım.
Faut un sujet comme la fièvre malaisienne, dans Vanity Fair.
Vanity Fair'in, Carson Daily'nin, People'ın Teen People'ın In Stile'ın, N'Sync'in gelmesini istiyorum.
Je veux "Vanity Fair", Carson Daly, "People", "Teen People", NSYNC...
- "Kibirli" hariç. Onun eşcinsel olduğunu duymuştum.
- Pas Vanity, il paraît qu'il est homo.
- O zaman onlar düzüşürken "Kibirli" de onları izliyordur.
- Elle les baise et Vanity regarde, OK?
Odasından aldığımız diş ve saç fırçasına ne dersin?
A la brosse à dents et la brosse à cheveux qu'on a prises dans son vanity.
- Küçük bir çantası ve makyaj malzeleri vardı.
Elle avait un sac à dos et un vanity-case.
Hey, ahbap, eğer öfke yönetimiyle alakalı Kibirli Adaletteki makaleyi okumamış olsadım, bu tatlı içeceği yerine koyup
Hé, poto, si j'avais pas lu cet article dans Vanity Fair sur la gestion de la colère, j'avais mis à part ce velouté à la mangue et au brocolis...
Bunların kaynağı benim. Ne Vanity Fair, ne de annem. Bunun sahte olduğunu nasıl söyleyebilirsin?
Lorsqu'on a filmé ça, il y avait un appel à la grève en Amérique.
Mesela sana senin kişiliğin olduğunu düşündüğün şeylerin... bir dizi Vanity Fair makalesinden başka birşey olmadığını söyleyebilirim.
Par exemple, je peux vous dire que ce que vous considérez comme votre personnalité n'est qu'une collection d'articles vaniteux.
Araştırma önerini, ya da, eğer varsa, bir moda dergisi bekliyorum.
Il me faut votre proposition de recherche ou un Vanity Fair, si vous en avez un.
Vanity Fair'in masası yok.
As-tu vu Samantha? "Vanity Fair" n'a pas de table.
Vanessa, 13 yaşındaki kızı Vanity'nin uyuşturucu kullandığını ve yaşlı adamlarla seks yaptığını söylüyor.
{ g # e de 13 ans des gar ~ ons plus { g # s qu'elle.
Vaay. Vanity, sen gerçekten kontrol dışına çıkmış bir çocuksun.
vraiment r # volt # e.
Vanity Fair dergisi ölüm saatinin kesin olarak belirlenemeyeceğini yazmıştı.
Jai lu dans Vanity Fair que lheure du décès est jamais exacte.
"Vanity Fair," "Maxim" ve "Rolling Stone" dergileri, motosiklet ve vücut geliştirme dergileri de dâhildi.
Les magazines "Vanity Fair", "Maxim" et "Rolling Stone", ainsi que des magazines de moto et de musculation.
Bir tanesi Vanity Fair'de oynadı.
L'une d'elles a posé dans Vanity Fair.
bürodaki ikinci günüm ve "Vanity Fair" deki moda editörü arkadaşım...
très bel endroit, et mon amie, la rédactrice en chef de Vanity Fair...
Ya da oyuncuların Vanity Fair'e yarı çıplak poz vermeden önce içtikleri şey.
Ou pour préparer un acteur à la couverture de Vanity Fair.
Vanity Fair'e hoşgeldin.
Bienvenue chez Vanity Fair.
Açıkçası, Peter, Bu Vanity Fair için alışılmadık bir durum.
A vrai dire, Peter, c'est une situation inhabituelle pour Vanity Fair.
Vanity Fair adına arıyorum.
J'appelle pour Vanity Fair.
Ben de bir tane Tara Matthews'ın çantasında buldum.
J'en ai trouvé un dans le vanity de Tara Matthews.
TIME Magazine, Vanity Fair?
TIME Magazine, Vanity Fair?
3 DVD, Vanity Fair'in özel sayısı, - ama tek yaptığım uyumak. - Yazık sana.
J'avais prévu un week-end DVD et je n'ai fait que dormir.
"Vanity Fair" 19. olarak doğruladı. Kesin.
Vanity Fair est confirmé pour le 19.
"Vanity Fair" yarın için 2 saat istiyor.
2 h de plus pour Vanity Fair.
Her yerde ; galada, Vanity Fair'de.
Elle est partout. La une de Première, Vanity Fair.
Vanity Fair'de kredi kartlarından yapılmış bir elbise görmüştüm.
J'ai vu une robe dans Vanity Fair faite en cartes de crédit.
Şimdi Vanity Fair'de ünlüler hakkında yazıyor.
Tu as pris ta décision?
- "Vanity Fair." - "Vanity Fair" olmadığı sürece.
Mais la vérité réside sans doute dans le troisième magazine. - Vanity Fair. - Sauf si c'est Vanity Fair.
Karşınızda Vanity...
Faites entrer Vanity.
Sandviç reklamları ve kopek şovlarını aşmam biraz zaman alıcak.
On décroche pas la couv de Vanity Fair avec un caniche rose.