English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → francés / [ V ] / Veracruz

Veracruz traducir francés

102 traducción paralela
Veracruz'da bu şekilde dans ederler.
C'est comme ça qu'iIs dansent à Veracruz.
Veracruz'da arabaya aldığım adamı diyorsunuz.
Oh, le type de Veracruz que j'ai pris en stop.
- Bir milyon dolar bütçe ve Veracruz'daki yer için bağırır... fakat senin yönetmenliğin ve benim yönlendirmem, Harry Pebbel bütçesi üzerinden yapabiliriz bunu
Ça suppose un budget d'un million et un tournage à Vera Cruz. Mais à nous deux, on peut réussir le pari en restant dans les limites!
- Yeri Veracruz'da Von Ellstein'e doğru
Budget d'un million. Tournage à Vera Cruz. Von Ellstein réalise.
- Bugün başlayacağım İki hafta içinde Veracruz'a gidiyorsun
Le tournage commencera à Vera Cruz dans deux semaines.
- Doğru, dişimi kendim çektim.
Je l'ai vu moi-même juste aux abords de Veracruz.
Bu tip kadınlar Veracruz'da $ 1,500 ediyor.
Ces femmes valent 1500 $ chacune si elles sont livrées à un Néerlandais à Veracruz.
Veracruz mu?
Vera Cruz?
Birkaç gün içinde Veracruz'a uçacaksın.
Toi, tu restes à New York. Tu auras ton ticket pour Veracruz, dans quelques jours.
6 gün içinde Veracruz'da olacaksın.
Tu seras à Veracruz dans 6 jours.
Güzel bir yer mi?
Et c'est bien Veracruz?
Vera Cruz genelevlerindekiler de dâhil mi?
- Même dans les bordels de Veracruz?
Ben de Vera Cruz'a gidebilirim.
Tiens! Je peux aller à Veracruz.
Zaten Vera Cruz'a gidiyordum, efendim.
Je devais aller à Veracruz.
- Peki, peki. Vera Cruz'dan dönünce, beni görmeye gelin.
Venez me voir en rentrant de Veracruz.
- Veracruz'da bir uçağa atladım.
- En avion depuis Veracruz.
Haç tarafından kutsanmış, Veracruz. Tanrının gerçeği ve Kutsal Üçleme!
Bénis soient la Croix et la sainte Veracruz, et le Seigneur de la vérité et la sainte Trinité!
1536'da simyacı Uberto Fulcanelli sorgulamadan kaçarken Meksika Veracruz'da karaya çıktı.
En 1536... l'alchimiste Uberto Fulcanelli fuit l'Inquisition et débarque à Vera Cruz, au Mexique.
Ben çocukken, babam beni Veracruz'a götürmüştü ve bana mor renkli geniş bir şapka ve küçük bir gitar aldı.
Quand j'étais enfant, mon père m'a emmené à Veracruz... et il m'a acheté un sombrero pourpre... et une petite guitare.
Burt Lancaster'ı ilk kez oradaki "Vera Cruz" filminde görmüştüm.
C'est là que j'ai vu Burt Lancaster pour la première fois, dans "Veracruz".
Vera Cruz yönüne gideceksin!
Vous allez vers Veracruz!
Artık gerçeği biliyorum, baba. Güneye doğru sürüp Veracruz'daki robo-çetesine katılmam gerekiyor!
Maintenant que je sais la vérité, je dois aller rejoindre les robo-banditos à Veracruz!
... Veracruz'da.
... à Veracruz.
Burası da Veracruz.
Là, à Veracruz.
Saygıdeğer Hâkim Veracruz duruşmaya başkanlık edecek.
L'honorable juge Veracruz préside.
Rosa Escobar. Veracruz, Meksika doğumlu. 1996'da çalışma vizesi almış.
Rosa Escobar, née à Vera Cruz au Mexique, permis de travail en 1996.
Veracruz, Meksika
Veracruz, Mexique
Veracruz, Meksika Efendim
Veracruz, au Mexique Monsieur
Veracruz, Meksika'da ve Orizaba'da yanardağ patladı her yer tahliye edildi az önce gelen habere göre, benzer depremler oluşmuş Sudan ve Güney Arabistan'ı etkilemiş bu olağan dışı sismik hareketler heryeri yakıp yıkıyor.
une éruption volcanique à Veracruz au Pic d'Orizaba... toute la zone a été évacuée nous avons maintenant des rapports sur des tremblements de terre similaires qui frappent le Soudan, le sud de l'Arabie Saoudite ces activités sismiques inhabituelles semblent bouleverser des zones entières sur toute la planète
Çünkü Vangorlar, Çeyiz'i dağlardan geçirip Pasifik'ten Karayiplere getiren katır katarını kontrol ediyorlardı. Çeyiz getirilip, Veracruz'da bekleyen İspanyol gemilerine yüklenecekti.
Les Vangor contrôlaient le convoi de la dot, dans les montagnes, du Pacifique aux Caraïbes et l'ont chargée sur les galions à Veracruz.
1708'de tüm mürettebatıyla Veracruz'da battı Kaptan Raphael Serrano da dahil.
Il a coulé au large de Veracruz en 1708, avec tout l'équipage dont Raphaël Serrano.
Çünkü babası, insanoğlunun görüp görebileceği en kıymetli şeyi ona emanet etmişti. Ubilla'nın, Veracruz'daki o uğursuz günde ona verdiği bu onurlu görevi yerine getirmek için hayatta kalmalıydı.
Comme son père lui avait confié un trésor, il devait survivre pour remplir la mission qu'Ubilla lui avait donnée.
Sınır dışına çıktığını düşünüyoruz.
On pense qu'il a franchi la frontière peut-être qu'il est à Veracruz.
Muhtemelen Veracruz taraflarında. Fakat onun, her şeyden neden vazgeçtiğini bilmek güzel olurdu.
Mais ce serait intéressant de savoir pourquoi il a fait tout ça.
Binbaşı Veracruz! Tanıştırayım, Deniz Yarbay Axe.
Commandant Veracruz, je vous présente le commandant Axe.
Binbaşı Veracruz, Amerikan askerleriyle daha önce de beraber çalışmıştı.
Le commandant Veracruz a déjà travaillé avec des soldats américains.
Plana göre Binbaşı Veracruz ile siz, bu olaya gerçekleşmeden önce engel olacaksınız. Size emanetiz yani.
Le plan, c'est que vous et le commandant Veracruz... y soyez avant que ça arrive.
Sonra da Espada Ardiente grubunun işgal ettiği dağlık bölgelere doğru yola çıktık.
J'ai rencontré l'équipe de Veracruz... et nous avons gravi la montagne en direction du territoire... que l'Épée de feu occupait.
18.00 CİVARLARI VERACRUZ'UN KAMP ALANI Veracruz'un kamp alanı epey uzaktaydı.
18 H 00 CAMP DE VERACRUZ
Lakin adamlar, epey sağlam silahlanmıştı.
Le camp de Veracruz était loin. Mais laissez-moi vous dire que ses hommes étalent bien armés.
Peki onun yerine neyle karşılaştım? Veracruz.
Mais qu'est-ce que je trouve?
Dağın içine bir ton silah yüklemekle meşguldüler.
Veracruz chargeant des armes d'une cache dans la montagne.
Veracruz'un milis güçlerinden mi?
D'où tenez-vous les rapports? Des paramilitaires de Veracruz?
Veracruz, bildiklerimden haberdar olmamalıydı. O yüzden ben de onlara ufak bir kaçırılma hikayesi hazırladım ki kliniğe gitmek için gereken vakti kazanmış olayım.
Je ne voulais pas que Veracruz sache ce que j'avais découvert... j'ai donc feint un enlèvement... et filé à la clinique.
Eğer herkesi, bir grup teröristin bir kliniğe saldırıp oradaki herkesi katlettiğine inandırabilirse istediğini yapmak için tam yetki alacak demektir.
S'il fait croire que les terroristes ont détruit une clinique et m'ont tué... Veracruz peut faire ce qu'il veut ici et aura carte blanche.
Yalnız şu Veracruz, senin peşinde. Seni burada bulması işimize gelmez. O yüzden gitsen iyi olur.
Mais ce Veracruz vous cherche... et nous ne pouvons nous permettre qu'il vous trouve ici.
Kötü haber ; Veracruz, hamlesini beklenenden erken yaptı. Aslında bu gerçekten yolda bir tanıdıkla karşılaşınca haberdar oldum.
La mauvaise nouvelle, c'était que Veracruz était en marche... un fait que j'ai appris quand je suis tombé sur un visage connu.
- Vera Cruz üzerinden.
- A Veracruz.
Veracruz.
- Où partez-vous?
Usul gereği Veracruz'un timiyle tanıştım.
C'était l'exercice normal.
Veracruz geliyor!
Veracruz s'en vient.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]