Vereceksin traducir francés
4,667 traducción paralela
Sen de ailemi görmeme izin vereceksin.
En échange, vous me laisserez les voir.
Ama bebeğine zarar gelmesini istemiyorsan gitmeme izin vereceksin.
Mais si tu ne veux pas que j'abîme ta poupée, laisse-moi partir.
Kendine çeki düzen vereceksin.
Tu vas avoir une crise cardiaque.
ve eğer..... sen insanları tanrıdan ayırmak istiyorsan, karşılığında onlara ne vereceksin?
et si.. .. vous voulez vraiment détacher les gens de Dieu, que pourriez-vous donner en échange?
Ya buna izin vereceksin ya da yargıçtan kefalet talebinde bulunacağım.
Soit tu laisses faire, soit je demande au juge d'autoriser la caution.
Bana bir oğul vereceksin.
Je te donne ma semence...
ıslık çaldımmı, cevap vereceksin!
Quand je siffle, tu dois répondre!
Tamam, arabama gitmeme izin vereceksin.
Bon, vous allez me laisser ma voiture. Bas les pattes de là.
Çek ellerini oradan. Arabama girmeme izin vereceksin!
Vous allez me laisser entrer dans ma voiture!
Şunu çocuğa mı vereceksin?
Vous partagerez avec la gamine?
- Onlara bir şey vereceksin, değil mi?
Et en échange? Ils ne nous ont rien donné.
Bunun olmasına izin mi vereceksin?
Les laisser faire?
Ama şu anda o lanet çantayı bana vereceksin, yoksa bu odaya o kadar çok polis doldururum ki, kendini akademi balosunda zannedersin.
Mais maintenant, tu vas me donner cette putain de mallette, ou sinon je change cet espace VIP en un putain de four avec plus de flics que tu ne peux compter.
Bak, bir sınıfta senaryo dersleri vereceksin.
Ecoute, tu vas donner un cours d'écriture de scénarios.
Benimle bu şekilde konuşmasına izin mi vereceksin?
Vous allez la laisser me parler comme ça?
Eğer bunların hepsini bitirirsem Bana bir numara vereceksin, doğru mu?
Si je finis, tu me files ton numéro?
Öylece gitmesine izin mi vereceksin?
Tu vas la laisser partir?
Üzerinden geçmesine izin mi vereceksin?
- Elle te dévore des yeux et tu fais rien?
Jock, öylece durup bunu yapmasına izin mi vereceksin?
Jock, tu vas la laisser faire ça?
76 sent daha vereceksin.
Et 76 cents.
Tüm desteğini vereceksin, Treville.
Et vous coopérerez, Treville.
Kendine zarar vereceksin.
Tu vas te faire mal, Sam.
Yarın sabaha YouTube yıldızı olmak istemiyorsan çocukların gitmesine izin vereceksin.
A moins de vouloir faire le buzz, laissez-les partir.
Şifre karşılığında, Mary Watson olarak bildiğim kadınla ilgili sahip olduğun bütün belgeleri vereceksin.
Je vous le donne, et vous me livrez vos données sur celle que j'appelle Mary Watson.
Kendine zarar vereceksin.
Tu vas te blesser...
Bana Ledoux'nun adresini vereceksin, ben de kaçmana izin vereceğim, Ginger.
Tu vas me donner la planque de Ledoux, je vais te laisser filer, Ginger.
Onlara bunu vereceksin, bir de Arthur'un gerçek ismini, Chester King.
Donne-leur ça. - Donne son vrai nom, Chester King.
Cidden bana dava açmalarına izin mi vereceksin?
Tu vas vraiment les laisser me poursuivre?
Bizim adımıza da mı sen karar vereceksin?
Vous allez décider ça pour nous tous?
Ama sen de bana daha fazla gülümseyeceğine dair söz vereceksin.
Mais promets-moi de sourire un peu plus.
Duyduğuma göre vuran kişiyi görüp kaçmışsın. Bana onun ismini vereceksin.
J'ai entendu dire que tu avais reconnu le tireur et t'étais enfui, donc maintenant tu vas me donner son nom.
Beni ele mi vereceksin?
Tu vas me balancer?
- Bana bir silah vereceksin değil mi?
Vous allez me donner un flingue, hein?
Ama bir yere gittiğimizde dikkatini kendi işlerine vereceksin.
Mais quand on arrive quelque part, tu dois t'occuper de tes affaires.
Üçüncüsü hırsızlardan nefret ederim, onları geri vereceksin.
Et trois. Je déteste les voleurs, tu iras les rendre.
Yüzündeki işaretleri sildikten sonra, nasıl Atrian olunur ile ilgili ders mi vereceksin?
Tu va me faire la leçon sur la pureté Atrienne? alors que tu as retiré ta marque?
Neye ihtiyacı varsa Jack Bauer'e vereceksin.
Vous devez donner à Jack Bauer tout ce dont il aura besoin.
Ağlayacak bir omuz mu vereceksin?
Une épaule pour pleurer ce genre de choses?
Sen sadece bana yeminleri vereceksin.
Tu dois juste me donner les vœux.
Kendine zarar vereceksin.
Tu vas te faire mal.
- Ücretimi vereceksin değil mi?
Vous aurez l'argent?
- Artık bana rapor vereceksin.
- C'est à moi que vous devrez répondre.
- Ne zaman gerçek bir şey vereceksin?
Et si vous nous donniez quelque chose de vrai?
Ne zaman seni hafta sonlarımın kalıcı aktivitesi yapmama izin vereceksin?
Quand est-ce que tu me laisseras un peu d'intimité à propos de mes week-end?
- Bana ne vereceksin peki?
Qu'es-tu prête à me donner?
Uzun güzel bir ara vereceksin Hashtag. Bakın.
Tu vas avoir une bien, longue pause, d'accord, Hashtag?
Sözleşmeyi bana vereceksin, çünkü bu şekilde sırrın güvende olacak.
Vous allez me donner le contrat parce qu'ainsi votre secret sera bien gardé.
- Bunun için ne vereceksin bana?
- Non! - Tu me donnes quoi en échange?
Ve bana cevap vereceksin.
Et tu vas me répondre.
Bana bir oğul vereceksin.
Tu vas me donner un fils.
buna ne cevap vereceksin bakalım?
Comment répondez-vous?