Vermiyorsun traducir francés
2,728 traducción paralela
- Jesse, neden telefonu bana vermiyorsun?
- Jesse, passe-moi ton téléphone?
Telefonun mu bozuldu, yoksa bilerek mi cevap vermiyorsun?
Est-ce que ton téléphone est cassé, ou est-ce que tu ne réponds pas?
Neden bize sadece adresi vermiyorsun, ve bizde bundan sonrasını halletmiyoruz?
Donne-nous simplement l'adresse et nous nous en occuperons.
İkimiz de hayatlarımıza devam etmemiz gerekiyor ama izin vermiyorsun.
Mais toi et moi, on doit avancer dans nos vies.
Hiç vermiyorsun.
Tu ne l'as jamais fait.
Matadordan çaldığın o tişörtü neden geri vermiyorsun?
Rendez sa chemise au matador à qui vous l'avez volée.
Ama sana soru sorduğumda bana cevap vermiyorsun.
Je pose des questions, tu ne réponds pas.
Neden Olivia'nın yenmesine izin vermiyorsun?
Si tu laissais gagner Olivia?
- Doktor mu? Sana doktor dememe bile izin vermiyorsun, Hank.
Tu ne me laissais même pas t'appeler "docteur".
Sırf istedi diye kaçak bir mahkuma 10 milyon dolar vermiyorsun.
Absolument quoi? Tu donnes pas 10 millions de $ à un fugitif car il les veut.
Rehineyi serbest bırakana kadar rehineciye parayı vermiyorsun ki burada rehine olan benim.
Tu fais quoi? On donne pas l'argent avant qu'il libère l'otage, et là, c'est moi.
Neden içeri geri dönüp işimi bitirmeme izin vermiyorsun?
Pourquoi tu m'attendrais pas là-bas pendant que je finis?
Niye o resimlere bakmamıza izin vermiyorsun?
On pourrait jeter un coup d'oeil à la pellicule?
Telefona cevap vermiyorsun.
Tu ne réponds pas.
Neden izin vermiyorsun?
Pourquoi ne me laisses-tu pas faire?
Aramalarıma cevap vermiyorsun.
Tu n'as pas répondu à mes appels.
Seni burada gördüğüme şaşırdım, Dyson. Benim aramalarıma cevap vermiyorsun ama.
Surprise de te voir ici Dyson, vu que tu ne réponds pas à mes coups de fil.
Neden ona bir şans vermiyorsun?
Donne-lui une chance.
- Ona vermiyorsun, değil mi?
Ne me dites pas que vous vous la tapez?
Neden cevap vermiyorsun?
C'est encore moi. Pourquoi tu ne réponds pas?
Neden senin için bir anlaşma ayarlamama izin vermiyorsun?
Laissez-moi donc arranger l'affaire pour vous.
Soruma cevap vermiyorsun.
Tu ne réponds pas à la question.
Tek istediğim hançerlerimle gösteri yapmak. Ama buna hiç izin vermiyorsun.
Je veux faire ce numéro mais tu ne me laisses pas.
- Neden oturup benim yapmama izin vermiyorsun?
- Tu veux que je le fasse?
Dikkatini vermiyorsun.
T'es pas attentif.
Benim, mücevherlerine dokunmama bile izin vermiyorsun.
Moi, je peux pas toucher tes bijoux.
Neden kalıp da sana o şişenin elime nasıl geçtiğini ve dolayısıyla benim için ne kadar değerli olduğunu anlatmama izin vermiyorsun?
Pourquoi ne pas rester et me laisser raconter l'histoire qui dit comment j'ai eu cette bouteille et pourquoi elle est si importante pour moi?
Neden soruma cevap vermiyorsun?
Pourquoi tu ne me réponds pas?
Şimdiyse bana yalanlar söylüyor ve gerçeği kimseye anlatmama izin vermiyorsun. Haklısın, 16 yaşındayım ve sır saklamak zorunda olan tek kişi olmaktan sıkıldım.
Mais maintenant tu me mens et tu me laisses pas dire la vérité aux autres. et je suis fatiguée d'être la seule à devoir garder des secrets.
Hiçbir şey yapmama izin vermiyorsun.
- Tu ne me laisses jamais rien faire.
Neden cevap vermiyorsun?
Pourquoi tu me réponds pas?
Ama ben devam etmek istiyorum, sen bana izin vermiyorsun.
Mais j'essaie de m'en sortir et tu ne me laisses pas faire.
Gitmesine neden izin vermiyorsun?
Et la laisser partir?
Gitmesine neden izin vermiyorsun?
Et laisser partir? Elle a joué...
Neden vazgeçmeden önce araştırmamıza izin vermiyorsun?
Laissez-nous enquêter { \ pos ( 192,200 ) } avant de baisser les bras.
- Telefonlarıma cevap vermiyorsun.
- Tu ne me rappelles pas.
Katrine'e kadın diye izin vermiyorsun.
Et ce ne serait pas pour Katrine parce que c'est une femme?
Bak, hiç destek vermiyorsun.
Pas super réconfortant.
Adama yüz vermiyorsun artık, öyle mi prenses?
Tu ne lui as pas dit grand-chose, princesse.
- Bu yüzden cevap vermiyorsun?
- Réponds!
Soruma cevap vermiyorsun.
Ça ne répond pas à ma question.
Bu hapşıran bebeğin neyi var? Neden arkadaşıma sattığını vermiyorsun? Yakında oturuyor.
Vous avez qu'à lui donner celle que vous avez vendue à mon ami.
Oppa, telefonlarıma neden cevap vermiyorsun?
Oppa, pourquoi est-ce que tu m'évites?
Neden cevap vermiyorsun?
Répondez à ma question.
Telefonuna neden cevap vermiyorsun?
Pourquoi tu ne réponds pas au téléphone? !
Kaybetmekten korktuğun için mi antrenman yapmasına izin vermiyorsun?
Ne me dis pas que tu as peur de perdre et que c'est pour ça que tu l'empêche de s'entraîner?
Geleceğini hiç mi düşünmüyorsun? Hiçbir şeye aklını vermiyorsun o yüzden kredini yanlış hesapladın.
As-tu pensé à ton avenir?... et tu n'en as pas assez pour obtenir ton diplôme maintenant.
Peki o zaman Baek Seung Jo, neden artık Ha Ni'yi bana vermiyorsun?
Que dirais-tu de me laisser avoir Ha Ni plutôt? Donc c'est toi le sunbae.
Burada yemek yiyorsun ve çağrılarıma cevap vermiyorsun.
Tu ignores tous mes appels et tu arrives à manger?
Bana izin vermiyorsun.
Vous ne me laissez pas.
Neden cevap vermiyorsun?
Je vais devoir me coltiner ma sœur.