Verve traducir francés
60 traducción paralela
Yazar olmanın bütün nitelikleri sende var ; hayal gücü, kıvrak bir zeka...
l'imagination, la verve, la compassion.
Şakalarının tadına doyulmazdı, ne ince hoşlukları olan bir adamdı.
Il était plein de verve et de fantaisie.
Konuşma tarzına bakılırsa, arkanda sürüklediğin o tabuta girmek için çok acele ediyor muşsuna benziyor.
Quelle verve! On dirait que tu as hâte de prendre place dans ce cercueil que tu traînes.
Tabii ki ve ne yazık ki, o kazanmaya devam etti hem de koca bir Haziran ve Temmuz boyunca... Durham Bulls sonunda beyzbol oynamaya başladı. Hem de eğlenceli, enerjik ve şiirsel bir oyun.
Mais malheureusement, il a continué de gagner... et pendant des mois dejuin et juillet extraordinaires... les Bulls de Durham se mirent à jouer au base-ball... avec joie, verve, et poésie.
Güzel bir kadın. Ateşli.
elle est belle, pleine de verve.
Zaten bir parça icat kudreti olsa bile bana bu acı şakaları yapamazdınız elbette... Telaffuz edemezdiniz bunlardan bir tekini bile kalırdınız yarısında, hatta çeyreğinde Zira ben bunları söylerim, oldukça belagatle başkasından dinlemem tekini bile.
Eussiez-vous eu l'invention qu'il faut pour pouvoir me servir ces amers moqueries que vous n'en eussiez pas articulé le quart de la moitié du commencement d'une car je me les sers moi-même avec assez de verve mais je ne permets pas qu'un autre me les serve!
- Sonsuz jest yapan adam.
"Un garçon d'une verve infinie"?
- Çok canlı birisin.
Vous avez beaucoup de verve.
- Canlı mı?
De verve?
Üzerinde birazcık oynayıp, ekstra güç verdim sadece..
Je l'ai juste transformé un peu, pour lui donner un peu plus de verve.
İyi ruhları var.
Pleins de sagesse. Et pleins de verve.
Çok zeki olduğumu iddia etmem. Ama kendime göre bir zekam var tabii.
Je ne prétends pas avoir d'esprit, bien que j'aie de la verve, à ma façon.
Şakaları tadına doyulmazdı. Nice hoşlukları olan bir adamdı.
Il avait une verve infinie, une exquise fantaisie.
Onun Verve'de yaptığı her şey.
Stan Getz : Ses disques chez Verve.
Demek istediğim, benim yazılarım herzaman gerçekten kuvvetli olmuştur.
J'ai toujours eu de la verve poétique.
Şey, belki çok fazla kuvvetlidir.
Tu as peut-être trop de verve.
- Formunu kaybediyorsun.
- Tu perds de ta verve.
— Verve.
- The Verve.
Mahvolmuş hayatlar, çalkalanan bir kampüs ve tek diyebildiğiniz "Olur böyle vakalar." Genelde daha konuşkansın.
Des vies gâchées, le tollé général, et vous dites seulement : "Ça arrive"? D'ordinaire, vous avez plus de verve.
"Sufi, sohbetin de dansın kadar eğlenceli."
"Sufi, tes paroles ont autant de verve que ta performance."
Ben karakter ve zeka ararım.
Il me faut de la personnalité, de la verve, de l'humour.
Diğer yandan ben hiç susmuyordum.
J'étais, au contraire, très en verve.
Kabalığımı bağışlayın.
Pardonnez ma verve déplacée.
Cesaretin hoşuma gitti.
J'aime ta verve.
İlk senfoni orkestrası şefi, dramatik içgüdüsünü takdir etmişti.
Son premier chef d'orchestre saluait sa verve dramatique.
Herzamanki gibi enerjik bir konuşmaydı.
Plein de brio et de verve, comme d'habitude.
Bütün gücün ve de coşkunla, nihai emirlerimin meclise ulaşmasını sağlayacaksın.
Tu transmettras mes dernières instructions au Conseil, avec fougue et verve.
- Müthiş hareketlerimle onu yoracağım.
- Je vais la fatiguer avec ma verve.
Kahramanlıklarımı güzelce yaz, katip. Yoksa başın için gelirim.
Décris mes exploits avec verve ou j'aurai ta tête.
.. Verve'ün yeni baş editörü.
.. le nouveau rédacteur en chef de Verve.
Üniversitemizde, şevkiniz, hissedilebilir bir karizmanız ve entellektüel dürtüleriniz olmalı.
Chez nous, il faut avoir de la verve, du charisme, de grandes idées. C'est le but de cet après-midi :
Alıngan Peyton'ı çok seviyorum.
- J'aime la verve de Peyton.
Şakalarının tadına doyulmazdı, ne ince hoşlukları olan bir adamdı.
Un garçon d'une verve infinie, d'une fantaisie exquise.
Muazzam jestleri olan yakışıklı bir dosttur.
C'était un garçon d'une verve infinie, et à l'imagination exquise.
Muazzam jestleri olan yakışıklı bir dosttur.
{ \ pos ( 192,240 ) } C'était un garçon d'une verve infinie, { \ pos ( 192,240 ) } et à l'imagination exquise.
Şakalarının tadına doyulmazdı, ne ince hoşlukları olan bir adamdı.
C'était un garçon d'une verve infinie, d'une fantaisie exquise. Il m'a porté sur son dos mille fois.
Umarım aynı şevki parmaklıkların arkasında cezanı çekerken de göstermeye devam edersin.
J'espère que vous garderez cette verve quand vous purgerez votre peine.
Çok canlı, çok dinç...
Elle est si pleine de... verve et de vigueur.
İsterim ki çağına sırt çevirmeyip bulsun, taptaze söyleyişler yepyeni anlatışlar.
Pourquoi niais-je chaque tendance? Ma verve à la mode ne surprend-elle pas?
"... ve bunu çok zarif bir soğukkanlılıkla yaptılar. "
- avec verve et classe.
Kitabın 11. sayfasında rahatsız edici çenesinin cilalı patenleri üzerinde hayatı boyunca buz pateni yapan sık püsküllü dahi çocuk olarak tanıtılıyorum.
un génie échevelé qui glisse dans la vie sur des patins de verve moqueuse.
Senin mükemmel esprilerinle eğleneyim diye değil. Doktor randevularını falan ayarlamak için.
C'est pas pour le plaisir de lire ta verve, mais pour fixer les rendez-vous chez le médecin.
Kendisi çok zeki ve zevkli biriydi.
C'était un garçon d'une verve infinie, d'une fantaisie exquise.
Aman Allah'ım, Tabiki, çok isterim. Bana bak, ha!
Elle nous claque dans la cage à poules, mais nul n'a la verve pour lui dire d'arrêter.
Şöhretine yaraşır laflar, sanırım.
- Tristement célèbre pour sa verve.
Bilincinde olunmayan bir başarı söz konusu fakat klasik olarak ikinci albüm sendromu var tabii.
Il a cette sorte de verve inconsciente qui euh- - Qui ne vous, euh... Après, bien sûr, il y a le syndrome du 2ème album, qui- -
Hayır. Kendimi pek iyi hissetmiyorum.
Non, je ne me sens pas très en verve ce soir.
- Pardon?
" C'était un garçon d'une verve infinie,
Gerçek sohbetten. İnanılmaz derecede zekiydim.
J'étais très en verve.
Yakalayın onu!
Avec verve!
Sanırım bunu birazcık daha sözlü olduğun zaman yapmayı isterim.
On pourrait recommencer quand tu seras plus en verve