Vigne traducir francés
219 traducción paralela
Onları bir katranağacı gibi göklere çıkart.
Exalte-les comme les cèdres du Liban, comme une vigne vigoureuse.
Bay Jaeckel'in kardeşinin orda üzüm bağı var.
Son frère a une vigne en Osterlich.
Şaraphaneye kendi bahçemden üzüm yolluyorum.
La vigne, c'est moi qui la fais.
Şu ileride tenis kortu... bağ ve meyve bahçesi var.
La vigne et l'orangerie par là.
Gizlilik diye bir şey yoktu Bir paçavra, bir k emik, bir yün çilesi
II n'y avait pas de secret Une feuille de vigne suffisait bien
- İçiyoruz yetiştirdiği üzümlerine ne yapacağını bilen Fransız'ın şerefine.
Vive le Français qui savait Comment traiter le jus de sa vigne.
Hiç tel sarmaşığını duydunuz mu?
Connaissez-vous la vigne télégraphique?
Tel sarmaşığı nedir peki?
Et la vigne télégraphique?
Araştırmalar kanıtladı ki bu sarmaşık 20 ila 100 mil ötedeki benzer tür üyelerine sinyal gönderebilirler.
Des recherches ont prouvé que cette vigne pouvait communiquer avec... d'autres vignes se trouvant jusqu'à 150 km.
- Buradan çok uzakta mı?
- Derrière la vigne.
Asma çardağının kiremitlerinin altına mı?
Sous les briques dans l'enclos de la vigne?
Yanından geçtiğin asmalar...
La vigne, tu passes devant sans la voir.
Ben de üzüm ve çiçek yetiştirerek çalışıyorum.
Je travaille. Je cultive la vigne... des fleurs...
Aralarında bulunan üzüm bağcıları ve tohum yetiştiricileri, kendi asmaları ve incir ağaçları altında oturmayı umuyordu.
Parmi eux se trouvaient des planteurs de vignes et des semeurs de graines, espérant tous s'asseoir un jour sous leur propre vigne et figuier.
İlginç.
Une feuille de vigne. Intéressant.
İncir yaprağının nesi ilginç?
Une feuille de vigne n'a rien d'intéressant!
Orayı şarap bahçesi yaptı.
Il en a fait un jardin de vigne.
Babamın şarap bahçesi gibi olacak.
Ce sera comme la vigne du jardin de mon père.
Babamın şarap bahçesini hatırlıyor musun?
Tu te rappelles la vigne du jardin de mon père?
Babamın şarap bahçesini yaktıkları o yaz gururum vardı.
J'avais de la fierté, l'été où ils ont brûlé la vigne du jardin de mon père.
bizim işlerimiz üzüm bağları üzerinedir... ve ruhlarımızı kurtarmak için sürekli dua ederiz.
Notre travail était de s'occuper de la vigne, et sauver les âmes que nous pouvions par une prière assidue.
pekala hikayenizde bir detay var... üzüm bağlarında ne yapıyorsunuz.
Trés bien, commencez votre histoire, vous vous occupiez de la vigne.
Oh mucizevi hayal, oh yüce hayalet, asma yaprakları içinde, Venüs buraya geliyor.
O miraculeuse vision, o sublime apparition, dans le feuillage de la vigne, voici Venus la Cypriote.
Eğer pastayı süsleyeceksen daire şeklinde gül goncaları yerleştirip yapraklarla süsleyebilirsin.
Pour bien décorer un gâteau, il suffit de placer quelques boutons de roses en cercle, et quelques feuilles de vigne.
Adam birincisine, "oğlum, git bugün bağda çalış" demiş.
"Aujourd'hui, va travailler à la vigne."
Toprak sahibi bir adam bağ dikmiş. Çitle çevirip şıra için çukur kazmış ve bağcılara kiralamış.
Un homme planta une vigne, l'entoura d'une clôture et y creusa un pressoir.
Babamın hükümranlığında sizinle birlikte tazesini içeceğim o güne dek, bağın bu ürününden bir daha içmeyeceğim.
Je ne boirai plus de ce fruit de la vigne je boirai le vin nouveau avec vous, dans le royaume de mon Père.
Önce büyük bağa gideceksiniz.
Vous faites le tour de la grande vigne.
Hayır, büyük bağ bu tarafta.
La grande vigne, là-bas.
Üzüm bağlarından mı bahsediyorsun?
Tu parlais de vigne?
Her sonbaharda bağ bozumu var.
La vigne s'abîme à chaque printemps.
Üzüm bağının güneş görmesi çok önemli.
Pour la vigne, c'est très bon.
Güneş görürse daha güçlü bir bağ olur.
Mieux vaut planter une vigne résistante.
Bu bana Anchorage'da, Alaska'da ödül olarak verildi.
C'est ça ma Feuille de Vigne d'Or du festival d'Anchorage?
Hayır. Ayrı koyacaksın.
Non, non, tu les mets séparément quand les feuilles de vigne sont prêtes.
Araba, 200 metrelik uçurumdan aşağı, bir üzüm bağına yuvarlanmış.
L'auto a plongé dans une vigne. Une chute de 200 m.
- Onlar kim? - Üzüm bağının sahipleri.
Les propriétaires de la vigne où l'auto s'est écrasée.
Bu önemli değil ancak bağda ölüm yaşanmışsa üzümler ekşir.
Ça, ce n'est rien, mais une mort dans la vigne fait tourner le vin au vinaigre.
Bay Armbruster, ailemiz büyük, bağımız küçük.
M. Armbruster, notre famille, elle est grande. Notre vigne, elle est petite.
Biliyor musun Billy verandanin disina bir asma dikecegim ve üç tane de sandalye çikarip ortadakine oturacagim.
Tu sais, Billy, je planterai une vigne sous la véranda. Et j'aurai 3 chaises.
Ağaçlarda, incirler tatlandı... Şaraplardaki üzümler olgunlaştı... Ve Bayan Oja Kodar'ın 55x55'lik geniş portreleri... işte bu güçlü fırçadan çıktı.
Les figues mûrirent sur les arbres, dans la vigne le raisin s'épanouit... et 22, 22 grands portraits de Miss Kodar naquirent sous le pinceau viril.
"Oh, nasıl da tatlı" "asmadaki üzümler" "ve nasıl da güzel"
Oh qu'elle est belle la vigne en treille
"Oh nasıl da tatlı" "asmadaki üzümler" "nasıl tatlı" "üzümleri toplamak"
Oh qu'elle est belle la vigne en treille
Bir dedikodu üzerine.
Grâce à la vigne
Oynasaydık incir yaprağıyla kalırdın.
Il vous faudrait une feuille de vigne.
Sarayın bahçesi asma yapraklarıyla ve sarmaşıklarla süslenmişti salkım salkım üzümler, şarap fıçıları.
Le jardin du palais est orné de feuilles de vigne et de lierre, de grappes de raisin de cuves de vin et de pressoirs...
Bana bir asma dalı getirin!
Apportez-moi une branche de vigne vierge!
odun keserken.. ekin biçerken sürüden ayrılmak zorundayım.
Je ne peux plus abandonner le troupeau quand je viens vendre le lait... quand je bats le grain ou quand je taille la vigne.
İncir yaprağıyla.
Non, des feuilles de vigne.
Bu noktadan üzüm bağına sekiz adım.
A partir d'ici, huit pas en direction de la vigne.
Bağa doğru koştuk.
On a couru jusqu'à la vigne et la voiture, elle était écrasée.