English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → francés / [ V ] / Vinaigrette

Vinaigrette traducir francés

144 traducción paralela
Çok şey öğrendim, baba. Sadece çok güzel soslar ve yemekler pişirmeyi değil..... çok daha önemli bir tarif.
J'ai tant appris, père, pas seulement à faire la vichyssoise ou la tête de veau vinaigrette,
Sossuz salata, tereyağsız kızarmış çavdar ekmeği ve sade kahve.
Une salade sans vinaigrette. Du pain de régime et un café noir.
Domuz parçaları ve buzağı kelleleri, sirke sosu bekliyor.
Pieds de porc et têtes de veau attendent leur vinaigrette.
Zeytin yağı ve sirke, limon, tuz, biber ve maydanoz.
Avec vinaigrette, au citron, se, poivre et persil.
Ve salata sosunun içinde sarımsak vardı.
Et la vinaigrette avait trop d'ail.
Ve sarımsak ile de terbiye edilsin...
Et j'aime la vinaigrette à l'ail...
Bayanlar baylar, bu gece sizlere bu müsabakayı getiren dünya tarihinin ilk saç yağı, ayak merhemi ve salata sosu Pislik'in ve oyuncak nükleer füze Titan'ın mucitleri.
combinant lotion capillaire, onguent anticorps et vinaigrette. Offerte aussi par Titan, le nouveau missile nucléaire qui explose sans prévenir!
Yemekte'Veneziano'usulü hazırlanmış... özel'vinaigrette'soslu ve demir yüklü... buzağı ciğeri
Il y a du foie de veau... préparé à la vénitienne et une vinaigrette spéciale... pleine de fer.
Salatamı beğenmedin mi? - Şey...
Tu n'as pas envie de thon à la vinaigrette?
Ben zeytinyağı-biber soslu salata ve ardından az pişmiş biftek alacağım.
Je prendrai les asperges vinaigrette et un Chateaubriand.
Ve... "Fraunch" sosu.
Et de la sauce vinaigrette française!
Bomba nerede? O sirkeli avokado ve karides yiyor... parmaklarıyla.
Il mange son avocat à la vinaigrette avec des crevettes et ses doigts.
Ceviz istememiş miydim?
- J'ai demandé la vinaigrette aux noix, non?
- Salata sosu.
- De la vinaigrette?
Tamam. Altı numaralı menü lütfen, rokalı olsun birde brüksel lahanası tazeyse yanına koyabilirsiniz.
Je peux avoir le numéro 6 avec quelques feuilles de romaine, des choux de Bruxelles et une vinaigrette à la moutarde?
- Ben salata sosundan sorumluydum.
J'ai fait la vinaigrette. C'est exact.
Annem seninle yatmanın, kötü bir salatayla yatmaya benzediğini söylemişti!
Tu étais une salade couverte d'une vinaigrette infecte.
Bak, çok havalı bir salata sosu.
C'est une vinaigrette super élaborée.
Bana sos için tabak getirir misiniz?
Pourrais-je avoir de la vinaigrette dans un bol à part?
Salata sevmem ama, sosları severim.
Je ne raffole pas de la salade, mais j'adore la vinaigrette.
Ona biraz ekstra sos getirir misiniz.
Pourriez-vous lui apporter de la vinaigrette à part?
- Biraz daha sos lazım.
- Ça doit manquer de vinaigrette.
Tuz, biber ekler
Elle met du sel, du poivre et de la vinaigrette
Acaba bizim şef kasımpatılarla güzel gidecek bir sos biliyor mu?
Commandons au chef une vinaigrette. Ça relèvera le goût des chrysanthèmes.
Sezar, çiftlik, İtalyan, peynir, ballı hardal Catalina, yağ ve sirke, haşhaşlı sirke sosu.
César, fermière, italienne, bleu, moutarde, catalina, huile et vinaigre, vinaigrette aux graines de pavot.
Salata sosu. Kuzu kıyması.
Vinaigrette... viande hachée...
Bir fincan çorba ve bir italyan soslu salata.
Une soupe et une salade de légumes avec vinaigrette à côté.
- Çoban mı, Mevsim mi?
- Fromage blanc ou vinaigrette?
- Mevsim.
- Vinaigrette.
Bunun tadı... acayip.
Non. C'est la vinaigrette qui est un peu...
Aşık oldum. Çok yağlıymış.
Trop de vinaigrette.
- Evet. Ben bir salata, biraz sos, bir de su alayım.
Une salade verte, la vinaigrette maison et de l'eau.
Ben de iki tane biftek istiyorum, ve bayanlara da nefis birer salata düşük kalorili olsun.
Deux steaks pour moi et une salade sensuelle pour les dames... avec vinaigrette sensuelle allégée.
- Salatanın sosuna bayıldım.
- Tu sais maman, j'adore ta vinaigrette. - Tant mieux.
Fena değil. Turşularla karıştır.
Pas mauvais, mélange avec la vinaigrette.
Tarhun ve dereotlu sosumuz da var. Bayılırsın.
On a aussi une vinaigrette á I " estragon que vous allez adorer.
- Sabunluklarının içinde de salata sosu varsa, burası harika demektir.
Si les distributeurs sont remplis de vinaigrette, c'est le paradis.
Dürüst olacağım, "Spence" in soğansız olanı bu.
Le Deacon. Jambon, corned beef, gruyère, vinaigrette.
Salata sosu kokusu alıyorum.
Je sens d'ici la vinaigrette.
affedersiniz. - patates kızartması, peynir, mezeler, yumurta... hepsi de birbirinden nefistir.
Excusez-moi. Au ketchup, pimentée, au bleu, sauce salade, vinaigrette, aux fines herbes ou à l'ail. Elles sont toutes faites maison.
Ona fesleğenli ve karabiberli sosu tarif etmeni istiyorum.
- Donnez-leur la recette de votre vinaigrette. - Maintenant?
- Salata sosu.
- Ma vinaigrette.
Sosa ihtiyacım var.
J'ai besoin de vinaigrette.
- Ucunu kaçırdım. Bana dört kokteyl elbisesi, iki gece elbisesi ve yanılmıyorsam sekiz süt sağan bakire aldı.
Elle m'a acheté 4 robes de cocktail, 2 tenues de soirée et si je ne me trompe pas, une tourniquette pour faire la vinaigrette
- Merhaba. Garden salatası ve y erel çin... - Ve de kafeinsiz buzlu çay.
Je prendrai la salade du jardin à la vinaigrette basse calories et un thé glacé.
Sana hazır yemek koy demiştim.
Vinaigrette.
Ama nedendir bilmem, onu yemek istemiyorum.
De la vinaigrette. Mais je n'aurais pas envie d'en manger.
- Ben salata sosundan sorumluyum.
Je suis responsable de la vinaigrette.
Charlotte, biraz salata alabilir miyim?
Charlotte, tu me passes la vinaigrette?
- Tamam. - Salata?
- De la salade, pas de vinaigrette.
- Sos?
- Vinaigrette à part.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]