Volcan traducir francés
760 traducción paralela
Göster ona.
Fais mieux, volcan.
Bir zamanlar bir volkan krateriydi.
C'était un volcan Cette poussière est très fertile
Andrew Jackson, Washington'daki o büyük ejderha ağzıyla alev gibi siyasal suistimal saçarak bu toprakları enine boyuna silip süpürerek hasar görmemiş tek yeşil yer ve yaşayan canlı bırakmamıştır.
Croyez-moi, cet Andrew Jackson, le terrible volcan de Washington, répand, tel un torrent de lave, la corruption politique sur la totalité de notre pays. Ce flot détruit les terres fertiles et les êtres vivants.
- Baca gibi tüten bu adam bana borçlu. O salaklar Ölünün Boğazı'nı sayemde devretti.
- L'argent que ce volcan me doit pour que ces idiots lâchent l'Abîme du Trépassé.
Bir volkanın üstünde oynuyoruz. Bu pandomim değil, bir kan davası, bir boğa güreşi.
Nous jouons sur un volcan, ce n'est plus de la pantomime, c'est de la corrida!
Ufak tefek ve zayıfçaydı ama çok ateşliydi.
Elle est petite et maigre... mais c'est un vrai volcan!
Yangın hortumundan çıkarcasına akan bir su.
100 Km d'eau bouillonnante, comme la lave d'un volcan en furie.
- Hiçbir iz bırakmadı. Mekan boya fabrikası gibi yandı.
L'endroit s'est embrasé comme un volcan.
Hızla gelişen bir kasabaydı burası. Sonra, yanardağ patlayınca, herşey lavların altında kaldı.
La lave du volcan a englouti la ville.
Aklım almıyor, volkan olabilir mi?
C'est étrange... Est-ce que ça pourrait être un volcan?
Bildiğim kadarıyla, sualtı volkan patlaması gibi görünüyor.
Pour autant que je sache, c'était dû à l'éruption d'un volcan sous-marin.
Bir volkan kraterinin içinde olabiliriz.
On pourrait être à l'intérieur du cratère d'un volcan.
Gerçek bir volkanın üzerinde oturuyoruz.
On est sur un vrai volcan. Il pourrait exploser n'importe quand.
"İşlek caddede çim bitmezmiş."
"Pas d'herbe sur un volcan."
Sen üç dönem, kayaç bilimi dersi almıştın. Sence bu kayaç, hangi volkandan gelmiş olabilir?
De quel volcan ce morceau de lave peut-il venir?
Peki nasıl olur da, İzlanda bölgesine ait bir kaya,... dünyanın öbür ucundaki bir volkandan püskürür?
Comment une roche d'Islande pourrait-elle sortir d'un volcan à l'autre bout du monde?
Bir volkandan dışarı, ona ait bu mesaj gelmiş.
Ce message de lui est sorti d'un volcan.
İzlanda'da bulunan sönmüş bir volkan.
Un volcan éteint en Islande.
O başaramamış, ama biz başaracağız.
Il ne pouvait pas, mais nous, si! C'est la cheminée du volcan!
Ölü volkan, çok büyük bir patlamayla tekrar aktif hale geçti.
"Le bouchon d'un volcan éteint a sauté dans une explosion terrible."
Bu yaralar, volkan patladığında, lavlardan dolayı mı oldu?
Vous avez été blessé quand le volcan a explosé?
Barut fıçısının üstünde oturmaktan daha kötü.
C'est pire que d'être assis sur un volcan.
Gordon, Midwich'in artık bir yanardağın ağzında durduğunu göremiyor musun?
Midwich vit sur un volcan!
Yanardağa gelince, çok yaklaştık.
On s'est approchés le plus possible du volcan.
Volkanın içine düşeceğimi sanmıştım.
Je croyais que j'allais tout droit dans le volcan.
Sudan yükselmiş bir volkandan ibaret neredeyse.
Rien d'autre qu'un volcan qui s'est hissé hors de l'eau.
Bakın, volkan patlamak üzere.
Voyez-vous, ce volcan est sur le point d'entrer en éruption.
Volkanın önümüzdeki birkaç gün içinde patlayacağını söylediniz.
Ce volcan doit entrer en éruption dans les jours à venir.
Volkanın daha önceki bir patlamasında bu garip batık kentin... birçok kişiye mezar olduğunu görebiliyorduk.
Nous voyions qu'un volcan était déjà entré en éruption, décrétant la mort de tous ceux qui sont enterrés dans cette étrange citadelle engloutie.
Oh, evet? Sanki aktif bir volkan yamacında yaşamak gibi.
C'est comme habiter sur un volcan.
Oh, iyil, Aktif volkana benzemek yılana benzemekten daha iyidir.
Je préfére être un volcan qu'un serpent. - Pas mal, comme baratin.
Son derece tehlikeli bir durum.
Nous sommes sur un volcan.
Şimdi de hayal kurma hakkına sahip her kadının hayallerini süsleyen ama işler çığırından çıkmadan önce benimle görüşmeyi bırakması gereken adama aşığım.
Maintenant j'aime un homme dont rêve chaque femme... chaque femme qui a droit au rêve. Un homme qui doit cesser de me voir avant l'éruption du volcan.
Bir çeşit deprem ya da volkan bu çatlakları açtı.
Ces failles proviennent d'un séisme ou d'un volcan?
Evet, karargâhımı batık bir volkanın yamacına kurdum. Yok olmuş bir şehrin yerine.
Oui, j'ai fait construire ma demeure sur le versant immergé d'un volcan.
Düşüncelerle dolu yanardağ gibiyim.
Je suis un volcan d'idées.
Oraya iniyor, yanardağa giriyor.
Il descend dans le volcan.
Bu yanardağ etkin değil, değil mi?
- Ce volcan est bien éteint?
Faal yanardağı bile sakinleştirebilecek kadar malzemem var.
J'ai de quoi tranquilliser un volcan en éruption.
Kimsenin bilmediği bir şeyi öğrenmek için, bir volkanın içine çıplak olarak girer.
Il irait à poil dans un volcan en activité s'il pensait qu'il pourrait y apprendre quelque chose que personne ne sait.
Yoksa patlamaya hazır bir yanardağın üstünde hiçbir şey olmamış gibi beklemezdin.
Sinon tu ne serais pas assise sur un volcan sur le point d'exploser.
Ağzın... bir volkan.
Ta bouche, un volcan.
Hareketlerimden benim bir volkan gibi patladığım sonucuna vardınız, her tehlike sinyalinde fışkıran lavlar sadece hayalgücümün ürünü.
Je sais que vous devez me prendre pour un exalté, un volcan qui crache sa lave devant des dangers sortis tout droit de mon imagination.
Beyaz fayanslarla kaplı bu dev yapının bir yanardağ gibi patladığını gördüm.
J'ai rêvé que cet énorme bâtiment aux carreaux blancs entrait soudain en éruption comme un volcan
Easter Adası, yaşam olan en yakın adadan 1600km uzaklıkta. Bu Pitcairn adası, bir volkanın üzerinde bulunuyor,... 2400km ötede diğer adalar var,... ki hikayede Robinson Crusoe buralarda mahsur kalıyor.
L'île de Pâques est à plus de 1.000 milles de la plus proche île habitée, qui est Pitcairn, directement au-dessus d ´ un volcan, plus de 1.500 milles de la prochaine île, qui est là-bas,
Bütün gece boyu içimde bir yanardağ kabardı durdu.
Ça monte en moi comme un volcan depuis le début de la soirée.
Buzlarla kaplı yerdeki o volkan, Hekla Dağı. İlk Hıristiyanlar, volkanın cehenneme giriş olduğuna inanırlardı. - Ne?
Ce volcan islandais, le Mont Hekla, eh bien, les premiers Chrétiens en faisaient l'antre de l'enfer.
- Sönmüş bir volkanın krateri!
- Le cratère d'un volcan éteint.
# Bir kadının kalbinde # Kor alevleri # Yakıyor bedenini
Dans le cœur d'une femme, les braises embrasent son corps comme le volcan de Sakurajima
Nagalar genellikle tanrıları yatıştırmak için esirleri volkana atıyorlarmış!
Les Na-gas ont coutume d'offrir leurs prisonniers au dieu du volcan.
Scartaris, volkanın yanındaki bir dağın zirvesi.
- C'est un pic près du volcan.