English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → francés / [ Y ] / Yahudiler

Yahudiler traducir francés

1,176 traducción paralela
Burada Lehler, Yahudiler, Çingeneler, hırsızlar ve fahişeler var.
Il y a beaucoup de Polonais, de juifs, de tziganes, de voleurs et de prostituées.
Yahudiler de öyle.
C'est comme ça chez les juifs.
" Bu işte Yahudiler yeterince kötüdür.
" Les Juifs sont déjà terribles, chérie, mais les Siciliens!
Yahudiler'e suyu verdikleri yer burası, diyor.
C'est là qu'on donnait de l'eau aux Juifs, dit M.
Sevinçliydiler, çünkü Yahudiler'i görüyorlardı.
On se débarrassait des Juifs.
Yahudiler'in şansına bakın ki genelde yağmurlu ve serin geçen eylül ayı cehennem kadar sıcaktı.
C'était bien la chance juive : En septembre, d'ordinaire il pleut, le temps est frais, et là, une chaleur d'enfer!
AUSCHWITZ KURTULANI Auschwitz'e içinde Yahudiler'in olduğu trenlerin geldiği rampa adını verdikleri bir yer vardı.
La rampe était le terminus des trains... arrivant à Auschwitz.
"Evet, Yahudiler evlerimizde yaşıyordu,..." "... ve bir gün sonra orada yoktular. " " Ne olduğunu bilmiyorduk... "
"Oui, il y avait ici des Juifs, ils ont disparu, on n'a rien su d'autre."
Yahudiler'i bulabildikleri her yerden, fabrikalardan, evlerden çıkarıyorlardı. Onları "Klu" denen bir yere koydular.
Ils les raflaient dans les usines, dans les demeures, partout, pour les concentrer en un endroit appelé le "Klu".
İlave olarak hâlâ sağ olan diğer Yahudiler orada iki gün beklediler. Küçük gaz odaları sayıyı daha fazla kaldıramıyordu.
Mais aussi, d'autres Juifs vivants attendaient là depuis 2 jours, car les petites chambres à gaz n'y suffisaient plus.
Akşam saatlerinde, Ukraynalılar Yahudiler'i gaz odalarına sokuyor ve onları vuruyorlardı.
Le soir, les Ukrainiens chassaient ces Juifs dans les chambres à gaz, où ils les abattaient.
Yahudiler bir gün, iki gün, üç gün, sıralarını beklemek zorundalardı.
Les Juifs devaient attendre leur tour un jour, 2 jours, 3 jours.
Yahudiler orada çalışmaktansa öldürülmeyi tercih ediyorlardı.
Les Juifs préféraient se faire fusiller, plutôt que de travailler là-haut.
Nazi adamları ve Yahudiler!
Des Allemands et des Juifs!
Yahudiler de mi?
Mais des Juifs aussi?
Yahudiler de!
Des Juifs aussi.
Yahudiler'i yapmaya zorladılar.
Ils forçaient les Juifs...
Sanırım Yahudiler yaptı.
Pour moi, ce sont les Juifs qui l'ont fait.
Hackenhold ve Lambert en azından tuğla işçiliğini yapmış, Yahudiler'i denetlemişlerdi.
Sous la direction de Hackenhold et de Lambert... ce sont les Juifs qui ont fait ce travail. Le gros oeuvre, tout au moins.
Yahudiler 200 kişi diyor.
Les Juifs disent 200.
Arada mesafe olsa dahi onların Polonyalı Yahudiler olduklarını söyleyebilirdim. Muhtemelen Yukarı Silesia bölgesi Auschwitz'ten yaklaşık 30 km uzaktaki Sosnowiecze gettosundandılar.
Malgré la distance, j'ai compris qu'il s'agissait de Juifs polonais... originaires probablement de Haute Silésie, du ghetto de Sosnowitz, à environ 30 km d'Auschwitz.
Zira en eski zamanlardan beri, 4. yüzyıldan 5. yüzyıldan, 6. yüzyıldan beri Hıristiyan misyonerler Yahudiler'e aslında şunu dediler :
Car dès les premiers temps, dès les IVème siècle, Vème, Vlème siècles, les missionnaires chrétiens avaient dit aux Juifs :
Evet, durum yeniydi ve bu nedenle hiç kimse "Yahudiler öldürülecek" diyen özel bir dosya, özel bir plan, taslak ya da bir tasarı bulamadı.
Oui, c'était neuf et c'est la raison pour laquelle on ne peut trouver un seul document, un plan spécifique, un "mémo" qui stipule noir sur blanc : "Désormais les Juifs seront tués."
Yahudiler geldiğinde görüntüleri şu şekildeydi :
Quand les Juifs arrivaient, des loques...
Yahudiler rıza gösterdi.
Les Juifs donnaient leur consentement :
Yahudiler orada ne kadar kaldılar?
Et combien de temps les Juifs restaient-ils là?
Yahudiler arabaya kendi rızalarıyla mı bindiler?
Les Juifs entraient-ils de leur plein gré dans ce camion?
Ortalık feryat figan oldu ve Yahudiler anladılar.
Ils tapaient dans le tas. Et les Juifs comprenaient, ils criaient...
Olaylara yalnızca dışarıdan tanıklık ettim,... Yahudiler'in gelişine, yerleştirilişlerine, ... içeri sokuluş şekillerine.
Je n'ai vu que le dehors, l'arrivée des Juifs et leur expédition... et comment on les chargeait.
Yalnızca bir kısmı kullanılabilir durumdaydı. Yahudiler'i buraya götürmüşlerdi.
Une partie seulement était utilisable... et c'est là qu'on amenait les Juifs.
Yahudiler'in! Evet, Yahudiler'in.
Des Juifs, oui.
Polonyalılar'la Yahudiler arasında bir fark mı var?
Mais il y a une différence entre Juifs et Polonais?
Polonyalılar'ı imha etmediler, ama Yahudiler'i ettiler.
les Polonais n'ont pas été exterminés. Et les Juifs l'ont été.
Polonyalılar'la Yahudiler arasındaki fark mı diyorduk?
La différence entre Polonais et Juifs?
Yahudiler'i arabalarla getirdiler ve oradan da dar hatlı demiryoluna ulaştılar.
Ils arrivaient en camions, les Juifs. Et plus tard par le chemin de fer... à voie étroite.
Yahudiler geldikleri vakit... Kiliseye ve şatoya sokuldukları vakit...
Quand les Juifs arrivent, quand on les pousse dans l'église ou le château...
Yahudiler, önce, bitlerini ayıklayacaklarını sandılar.
Ils croyaient d'abord, les Juifs, qu'on allait les épouiller.
Sabahın erken saatinde yeni gelen Yahudiler... - Yeni Yahudi işçiler mi? - Evet.
Ils disaient : "Sortez, sortez, vite, vite, vite!"
Yahudiler buraya İsa'yı Göğe Yükselten Yol veya Son Yol derlerdi.
Ce n'était pas grand, c'était une pièce... de 4 m x 4 m environ.
Köpeklerin havlaması. Makineli tüfek sesleri. Onların hepsi, çoğunlukla da Polonyalı Yahudiler korku içindeydiler.
Les gens, pressés comme du basalte, blocs compacts de pierre.
Nihayetinde, bunun Polonyalı Yahudiler'in ya da Berkenau'da 6 ay kalmış Theresienstadt'lı Yahudiler'in yararına ve insanlara anlatılacak bir şey olduğunu düşündük.
Ils les ont emmenés au crématoire avec leur maman. Tous brûlés à Birkenau. Mon frère.
Hıristiyanlar Yahudiler'in biraraya getirildiğini duydu.
"Gedob", cela veut dire... "Direction Générale du Trafic à l'Est." Oui.
Yahudiler olmadan daha mı güzel olacaktı yani? Evet.
Les "trains spéciaux" dépendaient tous du 33.
Wirth mü? Nazi adamları ve Yahudiler.
Des Allemands et des Juifs.
Tüm Yahudiler!
Tous juifs...
Şurada ise, Yahudiler her kısımda beş tane olduğunu söylüyorlar.
Et ici...
Mavi berelilerdeki Yahudiler sadece kendilerine verilen emirleri yerine getirirlerdi.
C'est une nation sportive vous savez!
Bütün Yahudiler'in rapor vermek zorunda olduğunu yazıyordu.
Il y avait différents bureaux?
Bütün Yahudiler gettoda mı yaşıyordu?
Oui, par exemple, les travailleurs immigrés, quand ils rentrent chez eux pour les fêtes, on met à leur disposition des trains spéciaux.
Yahudiler gittikten sonra ne oldu?
Vous m'avez dit qu'après la guerre... vous vous occupiez des voyages protocolaires.
Tam da Varşova'dan kaçmaya çalışırken o trenlerde Yahudiler'i,... suçluları, işte bu tür insanları taşıyor olabileceklerini öğrendik.
Le numéro vous donne une idée de leur nombre.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]