Yasalar traducir francés
2,840 traducción paralela
Kaliforniya yasaları müebbede mahkûm olan birinin resmi olarak öldüğünü söylerdi eskiden.
La loi californienne dit qu'un homme condamné à perpétuité est mort légalement.
Dan, yasaları nasıl çiğnediğin hakkında bir fikrin var mı?
Voilà. Tu sais combien de lois tu as enfreintes?
Ki öyle de. Malesef, yasalar 3 taraflı taşıyıcı hamilelik için pek de yeterli değil.
Malheureusement, la loi n'est pas d'accord avec la science dans le cas de naissances avec mère porteuse.
Hammurabi yasaları, "göze göz" der. "Yatağa yatak." demez.
Le Code d'Hammurabi stipule "oeil pour oeil", pas "lit pour lit".
- Mareşal yasaları. Bu sene festival mareşali benim!
Je suis le Grand maréchal du festival cette année!
Dahası, sizi bilgilendirmem gerekir ki yasalar gereğince eğer eşlerden birisi ölürse, geriye kalan eş bu evlilik esnasında edinilmiş şeylerin belirli bir kısmı üzerinde hak sahibi olur.
Par ailleurs, il est de mon devoir de vous informer, que selon la loi.. lorsqu'un des époux disparait, l'époux survivant.. a droit à une partie des biens..
Yasalar gerekeni yapacaktır.
La police s'en chargera.
Köleliğe karşı yasalar olduğuna eminim.
Je suis presque sûre qu'il y a des lois contre l'esclavage.
SGAE yasaları istediği gibi değiştirmek için kulis yaptı.
La SGAE a fait du lobbyisme pour changer la loi à sa convenance.
Yasalar kullanım haklarının süresini belirler :
La loi détermine la durée des droits d'exploitation :
FM yasaları yaratıcıların kişisel kopyalar için tazminat haklarını da'sayısal vergi'aracılığıyla tanıyor.
La loi sur la PI reconnaît aussi les droits des auteurs à une compensation pour la copie privée à travers une "taxe numérique".
FM yasaları hızla değişmekte.
La loi sur la Propriété Intellectuelle est en pleine mutation.
Yasalar teknolojik ilerlemelerin gerisinde alıyor ve FM'in ekonomik önemi artıyor.
Les lois sont en retard sur les progrès technologiques et l'importance économique de la PI s'accroît.
İspanya FM yasalarında reforma gidiyor.
L'Espagne est en train de réformer ses lois sur la Propriété Intellectuelle.
Yasalar günümüze uygun değil.
La législation n'est pas actualisée pour tenir compte de la situation actuelle.
Yasaları görmezden gelerek TV kanalları İnternet'te ne bulurlarsa kullanıyorlar sadece eğlence için, öğretim veya araştırma için değil.
Les chaînes de TV utilisent tout ce qu'elles trouvent sur le net, tout en ignorant la loi seulement dans un but de divertissement, pas pour l'éducation ou la recherche.
Devlet yardımları, yasalar, telif hakkı cemiyetleri hepsi ticari kültürün ürettiği kâra dayanır.
La gestion de la culture, les subventions, la législation, les sociétés de perception sont toutes basées sur la culture commerciale qui génère des profits.
Bütün bu hikaye kültürün hiçbir zaman yok olmayacağını ortaya koyuyor ama esnek ve çağdaş FM yasalarına ihtiyacımız var.
Toute cela montre que la culture ne disparaîtra jamais, mais nous avons besoin d'une législation flexible et moderne sur la PI.
Tatilden önce bütün yasaları geçirmemiz gerek.
Nous devons aller vite pour que nos lois soient adoptées avant les vacances d'été.
Komisyon, AB yasalarının çıkmasına yardımcı oluyor.
La Commission aide à légiférer dans l'UE. On peut écrire sur ça.
Ulusal yasalarımızın birçoğu üyeliğimizle bağlantılı.
Notre législation est basée en grande partie sur nos membres.
Emeklilere ve muhtaçlara daha fazla ödenek ayrıca iltica ve göç yasaları da sıkılaştırılsın.
Il faudra donner beaucoup plus aux personnes âgées et aux économiquement faibles. Et nous demandons un renforcement de la législation sur les réfugiés et les immigrés.
Göçmenlik yasalarımız, ılımlı toplum imajımızı tamamen silmiş durumda.
Par ailleurs, la réglementation plutôt stricte pour limiter le flot des réfugiés a entamé notre image de nation tolérante.
- Göç yasalarını gevşettik.
Oui, nous avons assoupli les conditions d'accueil.
Çıkardığımız yasaları savunmalıyız.
À défaut d'innover, maintenons ce qui existe.
Ama Başbakanın gevşek göç yasaları yüzünden daha çok mülteci Danimarka'ya gelmek istemeyecek mi?
Mais si le flux de réfugiés s'accroît, le Premier ministre peut-elle garantir que sa nouvelle loi sur les réfugiés ne provoquera pas un surnombre de demandeurs d'asile?
İsveçli bir petrol şirketi, Kharun'da arazi arama yöntemleri yüzünden uluslararası yasaları çiğnemekle suçlanmış.
Une société pétrolière suédoise implantée au Kharun a été accusée, l'an dernier, d'avoir violé le droit international à cause de ses méthodes de prospection.
Lütfen ona söyleyin, hakkında bir belgesel hazırlıyoruz. Rüşvet ve uluslararası yasaların çiğnenmesi hakkında.
J'ai très bien compris, mais dites-lui de ma part que nous ferons un documentaire qui pourrait le concerner car on y parlera de corruption et des droits de l'homme en Afrique.
Mahkemeler Express'i yasaları çiğnemekten suçlu bulurlarsa 18'nci sayfada seve seve bir özür yayınlarız.
Si la justice considère que "L'Ekspres" a enfreint la loi, on fera volontiers nos excuses en page 18.
... yakın zaman önce anarşist gruba katılmış. Ancak, tek derdi yasalar ya da adalet değil. Grealy'e karşı kişisel nefret.
Elle vient de rejoindre les anarchistes, mais n'en veut pas à l'état, plutôt à Grealy.
Yasalarımız delile bakar.
Notre loi agit sur la base de preuves.
İnsanlar arasında yasaları ve adaleti gözeterek davrandım.
J'ai fait mon devoir parmi les gens qui respectent la loi et la justice.
Biz polis memurları görevimizi yasaların çizdiği sınırlar içerisinde yapabiliriz.
Nous les officiers de police devons faire notre devoir.. .. en respectant certaines règles.
Sen yasaları kırmakta olduğundan haberdar mısın?
Vous êtes consciente que vous enfreignez la loi?
İnsanlar hasta ve yasaları çiğneyen sorunlular varken göz ardı edilen bir kasabadan bıkmışlar.
La population en a assez de les voir violer la loi.
Ben yasaları yerine getirmek için buradayım...
Je suis là pour faire appliquer la loi.
Biz yasaları yerine getirmeliyiz. Bunu kontrol altına almalıyız.
On doit maintenir l'ordre et contenir l'épidémie.
Yasaları çiğnediğin için.
Non, tu as enfreint la loi.
Yasalar böyle! Yardım etmeye çalışıyorum.
Candy : c'est la loi, j'essayé juste de t'aider.
Ama bir süre sonra yasaları uygulamanın ne kadar zor olduğunu görüyorsun...
Mais au bout d'un moment, voir qu'il est de plus en plus difficile de faire appliquer la loi...
Küçük kasaba yasalarını bilirim Küçük işler ve acayip şeyler olur.
Je sais que la loi d'une petite ville peut être, très fermée.
Gizlilik yasalarını ihmal etmem, dedi kız, ama cevap hayır.
Non que je n'aie jamais violé la confidentialité, dit-elle, - mais la réponse est non.
Bir devlet dairesine adaylığını koydun, seçim yasalarına göre yeni rakibine de eşit zaman vermemiz gerekiyor.
Tu es candidate à une élection. Selon la loi, on doit donner le même temps de parole à ton nouvel adversaire.
Bu yasaları esnetmeme neden olsa bile.
Même s'il faut jouer avec la loi.
O silaha yasalar çerçevesinde ve arama iznine istinaden el konulmuştur Sayın Hakim.
Cette arme a été saisie avec un mandat en bonne et dû forme.
O yasaları değiştirmek üzerine çalışıyorum.
Je travaille actuellement sur le changement de cette loi.
- Tipik federal taktiği- - Denise'i komplo kurmak ve uyuşturucu yasalarını ihlal etmekle.. .. suçlayıp kocasına karşı ifade vermesini sağlamışlar.
- Tactique typiquement fédérale... ils ont accusé Denise de conspiration de violation des droits sur la drogue pour la faire témoigner contre son mari.
Ama bazen yasalar sadece bir kağıt parçasından ibarettir.
Mais parfois, la Loi n'est qu'un morceau de papier.
- Bütün samimiyetimle, bu güzel New York'un, yasalarına ve anayasaya bağlı kalacağıma, yasalarına ve anayasaya bağlı kalacağıma, - Bütün samimiyetimle, bu güzel New York'un,
- Je jure solennellement...
Yasalar çiğnendi.
J'ai enfreint la loi.
Yasaları ihlal ettin.
Tu as enfreint la loi.