English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → francés / [ Y ] / Yatan

Yatan traducir francés

1,928 traducción paralela
- Önüne gelenle yatanı da var mı?
- Des dévergondées?
Burada yatan ben olmalıydım.
C'est moi qui devrais être là.
İşte profesörün onu kilitlemesinin arkasında yatan iğrenç gerçek bu.
Voilà l'odieuse vérité que le professeur ne voulait pas laisser échapper.
Burada yatan kişi Clarence B. Parkinson.
" Ici repose Clarence B Parkinson.
- O yüzden hastahaneye gidiyorsun, gerçekten orada yatan birinin adını öğreniyorsun, hani, çiçek falan yollarsa diye. Eğer şüphelenip de oraya gitmeye kalkarsa,
- Tu vas à l'hôpital, tu prends le nom d'un patient, juste au cas où il enverrait des fleurs.
Ben sadece seninle yatan kadınlardan biriyim.
Je ne suis qu'une des femmes avec qui tu as couché.
Klinik büyük ihtimal, altında yatan sebebi araştırmadan, ona fenobarbital verdi.
La clinique lui a probablement prescrit du phénobarbital sans chercher les causes fondamentales.
Yani, diyelim ki yatakta yatan o. Saçları yastığa dökülüyor.
Disons simplement que ce serait elle qui était dans ce lit, qui perdrait ses cheveux partout sur l'oreiller.
Bir dişi domuz vardır. Tabii bu hatunla yatan karizmatik lider erkek de vardır bir tane.
Il y avait cette fille et ce leader charismatique qui a couché avec elle.
"Krista ile yatan muayene olsa iyi eder."
"Celui qui couche avec Krista ferait mieux de se faire examiner."
Bu, koçuyla yatan kız mı?
C'est la fille qui couche avec son coach?
Hayati dagilmis karisi arkasindan baskalariyla yatan kizi esrarkeslerle düzüsen bir tanri babasi...
Un dieu dont la vie s'écroule. Dont la femme a une liaison derrière son dos. Dont la fille couche avec des toxicos.
Yani bu şey, insan vücudunda kuluçkaya yatan bir uzaylı larvası.
C'est une larve extra-terrestre, qui incube dans le corps humain.
Arabada yatan...
Et dans la voiture...
Seni terk eden, kalbini kıran en iyi arkadaşınla yatan biri ile yemeğe gitmek hiçbir yerde yazmaz.
Il faudrait que tu sois maso pour sortir avec la fille qui t'a brisé le cœur et couché avec ton meilleur ami.
Hakkında iki şikayet var yöneltilen suçlamalar onun uygulamalarından sonra nedeni belirlenemeyen kan kaybı yüzünden hastaneye yatan hastalar hakkında.
Il y a deux plaintes contre lui. Des patientes hospitalisées pour des hémorragies inexpliquées.
Berta, Orada yatan benim babam.
C'est mon père qui est là-bas.
İçkilerin altında yatanı bilmiyordum.
J'ignorais que ces verres avaient un sens caché.
Ve evet, ilk defa bir şişme bebeklerle ilgili olumsuz bir imâda bulunuyorum. Orada yatan Amber.
Et oui, c'est la première fois que je concède un point négatif à une poupée gonflable.
Onunla yatan Darren'di, ben değildim.
OK? C'est Darren qui a couché avec elle, pas moi.
Onunla yatan sensin yeniden seninle olmak istememesi benim hatam değil.
C'est vous qui l'avez baisé. C'est pas de ma faute s'il veut plus.
İçeride yatan bir arkadaşımız var.
On a un associé incarcéré là-bas.
Küresel dengesizliğin kökünde yatan sorun, hatun azlığıdır.
Le manque de chattes est la principale cause d'instabilité mondiale.
Şurada yatan hacıdan geliyor.
L'arbi grillé.
Baba'nın da dediği gibi hasta ayağına yatan bu herifleri, gerekirse dövüp kendine getireceksin.
Comme Godfather dit, le glandage se propage comme la peste à moins de l'étouffer dans l'oeuf.
Bilinçaltında yatan tutkular.
Les désirs inconscients.
İçeride yatan adam sadece bir meslektaş değil.
L'homme étendu dans cette pièce n'est pas qu'un collègue.
Yatağa kendi, başına yatan her kız bir takım olarak uyandı.
Les filles s'étaient endormies individualistes, et réveillées coéquipières.
Charlie, hapiste yatan tek kişi sen değilsin.
Et donc sa mère est restée toute seule et elle n'avait pas d'assurance, donc mon père l'a aidée quand même.
Tabii, yangın merdivenlerinde oynar. Belki şu sokakta yatan adamla arkadaşlık kurar. Bisikletini Broadway'de sürer falan.
Ouais, elle pourrait s'amuser sur l'échelle à incendie, peut être faire ami-ami avec ce type qui dort sur ce canapé dans l'allée, faire des allers-retours en vélo sur Broadway.
Tetikçinin karısıyla yatan bir memur, infaz edildi.
Un officier couche avec la femme d'un soldat, il est exécuté.
Sayın jüri üyeleri, mahkumlar ve yaptıkları şeylerin altında yatan sebepler hususunda kararınıza ve samimiyetinize sonuna kadar güveniyorum.
Messieurs les jurés, je soumets à votre sincérité... et justice... les prisonniers et leur cause.
Çünkü yatakta yatan sen olsaydın, Holly de yanında olsaydı bu kadar kötü hissettiğinde onu affedeceğine kendini inandırmalısın.
Tu dois croire que si c'était toi dans ce lit, et qu'Holly était avec toi, culpabilisant ainsi, tu lui pardonnerais.
- Burada içi açılmış olarak yatan benim ve son ihtiyacım olan şey sizin de panik yapmanız.
- Je suis allongée là, ouverte, et je ne veux pas te voir paniquer.
Bunu kız kardeşimle yatan adam mı söylüyor?
C'est celui qui a couché avec ma sœur qui dit ça?
Bu beni, ister zamanda yolculuk yapan biri ya da bir kaçık veya 2008'de bir hastanede yatan biri yapsın bunların hiçbiri gerçek değil.
Donc soit je voyage dans le temps, soit je suis cinglé, soit je suis dans un lit d'hôpital en 2008 et rien de tout ça n'est vrai.
Kötü haber, sevgilin Catherine, üvey oğluyla yatan yalancı ve çıkarcı bir fahişe.
La mauvaise c'est que ta petite amie Catherine est une pute menteuse et manipulatrice qui couche avec son beau-fils.
Kötü haber kız arkadaşın Catherine üvey oğluyla yatan yalancı ve düzenbaz sürtüğün biri.
La mauvaise nouvelle est que ta petite amie Catherine est une pute menteuse et manipulatrice qui couche avec son beau-fils.
İlaçlar altta yatan bir nörolojik sorunu tetiklemiş olabilir.
- Un problème neurologique latent?
Bu altta yatan bir otoimmün hastalığı veya bir çeşit distrofiyi işaret ediyor olabilir.
- Ça indiquerait une auto-immune ou une dystrophie comme cause première.
Sadece fırsatçı enfeksiyon, altta yatan neden değil.
Simplement l'infection opportuniste, pas la maladie sous-jacente.
Yatakta yatan benim.
Ça, c'est moi au lit.
Anladım. Çünkü bu çaresizlik, McCabe'in merkezinde yatan şeydir.
- C'est cette vulnérabilité, qui est enfouie au coeur de McCabe.
Fahişelerle yatan, oral tecavüzcüye ağır gelen şeyler de varmış demek.
Le buccovioleur qui se tape des putes est offusqué.
Uzun süredir Marshalsea cezaevinde yatan Bay Dorrit isimli bir borçlu hakkında soruşturma yapıyorum.
J'enquête sur l'affaire d'un M. Dorrit, emprisonné pour dettes depuis des années.
- Burada yatan Hür Doğmuş...
- Ici repose...
Çünkü kısmi ihtiyat uygulamasına göre bankaya yatan o 10 milyar dolar anında bankanın rezervinin bir parçası haline geliyor.
Car, fondé sur la pratique des réserves fractionnaires, ce dépôt de dix milliards de dollars fait instantanément partie des réserves de la banque,
Bunun anlamı, hesaba yatan 10 milyar doların, % 10'u, yani 1 milyar dolar rezerv bulundurma zorunluluğu vardır.
Ce qui signifie que pour un dépôt de dix milliards de dollars, dix pour cent, ou un milliard, est retenu en temps que réserve obligatoire.
Şimdi, mantıksal olarak bu 9 milyar doların hesaba ilk yatan 10 milyar dolardan geldiği düşünülebilir.
Logiquement ces neuf milliards sont générés à partir du dépôt de dix milliards existant.
Hesaba yatan bu para bankanın rezervi haline geldiğinden
Car ce dépôt fait alors partie des réserves bancaires.
Seni terk eden, kalbini kıran en iyi arkadaşınla yatan biri ile yemeğe gitmek hiçbir yerde yazmaz. Peki ya sahte sevgilin? O kıskanmaz mı?
T'as une autre petite-amie, elle sera pas jalouse?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]