Yaşam traducir francés
23,828 traducción paralela
Büyük eşyalarınızı azaltarak, yaşam alanını azami düzeye çıkarma.
Rentabilisez votre espace en limitant le nombre de meubles encombrants.
İstediğim son şey yaşam tarzı seçimlerim hakkında... Ray'den öğüt dinlemek, tamam mı?
La dernière chose dont j'ai besoin est un sermon de Ray sur, genre, mes choix de vie.
YAŞAM KÜRÜ
CURE DE BIEN-ÊTRE
Daha basit bir yaşam tarzına geri dönüş.
Un retour à une vie simple.
Büyükannem bana koca bir bardak süt koyup içirirdi çünkü Büyük Buhran günlerini yaşamış.
Ma grand-mère me versait un grand verre de lait et m'obligeait à le boire parce qu'elle avait connu la Grande dépression.
Kızımız bizim oğlanın yaşamına yön verecek. - Teşekkürler.
Ma belle-fille va mettre cet imbécile sur le droit chemin.
Bana yaşamınızdan birkaç saat ayırın. Hem servetinizden sadece seans başına 500 rupi vereceksiniz. Verebilir misiniz?
Donnez moi une heure de votre temps... et 500 Rs par séance.
- Yaşamınıza girmemize izin verdiğin için teşekkür ederim. Eviniz çok güzel.
Kabir, merci de nous accueillir dans votre monde.
Yaşamın doğası böyle. Kimse ev hanımını önemsemiyor.
Petit à petit, même celui qui travaille n'y fais plus attention.
- Bu anı daha önce yaşamıştım.
Comme un air de déjà-vu.
Şu an bunu, bunun gibi çok az an yaşamış biriyle yaşıyorsun.
Vous vous ouvrez à quelqu'un qui en a tant besoin.
Çoğu oda, yaşam alanlarına dönüştürüldü.
La plupart des chambres ont été convertis en espaces de vie.
Bir süre önce Daryl'la Abraham bu adamlarla bir tartışma yaşamışlar.
Il y a un moment, Daryl et Abraham ont rencontrés ses hommes.
Yaşamın olduğu yerde, ihtimal de vardır.
Tant qu'y a de la vie, y a du potentiel.
Basının bizim yaşamımızı irdelemesine hiç gerek yok.
On n'a pas besoin que la presse fouille nos poubelles.
Ailem buraya geldi. Bana daha iyi bir yaşam sağlamak için.
Mes parents sont venus ici... pour m'offrir une vie meilleure.
Beni kullanarak sıkıcı yaşamında...
Tout ça en te servant de moi!
Öyle bir dünyada yaşamıyoruz.
Ce monde ne fonctionne pas ainsi.
Hakim Wilcox'la bir sorun yaşamıştın. Evet.
Juge Wilcox... vous avez eu un problème avec lui.
Bunca şey yaşamış biri için oldukça eziyetli.
Alors... un peu rugueux pour un gars qui a vécu déjà beaucoup.
Ne düzeyde bir yaşam kalitesi olacak ki?
Eh bien, je veux dire, quel genre de qualité de la vie il aura?
Bunca şey yaşamış biri için çok zor olacak gibi.
C'est un peu dur pour un mec qui en a déjà tant bavé.
Thorncroft'un, çok sevilen şovu bittikten sonra kariyerinde uzun, sessiz bir dönem yaşadığı için ağır sinir bozukluğu yaşamış olabileceği kabul ediliyor.
Il est fort probable que Thorncroft ait souffert d'une profonde dépression suite à la fin de sa carrière après l'arrêt de sa série à succès.
Yaşamışlar ya da ölmüşler önemsiyor musun?
T'inquiètes-tu de s'ils vivent ou meurent?
Böyle yaşam olmaz.
C'est pas une façon de vivre.
Ev sahibesi Bayan Cravat'a göre, 18 ay burada yaşamış.
Il vivait ici depuis 18 mois.
Tüm yaşamım orada başka bir dünya olduğunu kanıtlamaya çalışmakla geçti.
Toute ma vie, j'ai cherché une preuve qu'il existait un autre monde.
Artık bu dünyada yaşamıyor.
Elle n'existe plus dans ce royaume.
Yaptığın her neyse telafi et ve yaşamını sürdür.
Pardonne-toi ce que tu as fait et va de l'avant.
Sahibinin izin alıp, temiz bir yaşam alanı sunması ve mikroçip ile aşılara para vermesi için yedi günü var.
Le propriétaire a 7 jours pour avoir un agrément, fournir un espace de vie propre et payer les micropuces et les vaccins.
Bunu daha önce yaşamış olanlarımız için bile hâlâ büyük bir şok. Çok dehşet verici bir durum.
Mais même pour ceux ayant connu cela, ça n'en est pas moins choquant et terrifiant.
Kocan orada yaşam savaşı verirken ben burada şikayet ediyorum.
Je me plains alors que votre mari se bat pour sa vie.
Kadın türleriyle olan bunca yıllık yaşamımda bir tek şey öğrendim.
Au cours de toutes mes années vécues avec l'espèce femelle, J'ai appris un truc.
Önümüzdeki dört hafta içinde Marslı Yaşam Alanı Simülatör'ünde yaşamaya başlayacaksınız.
La semaine prochaine, vous allez vivre dans un Simulateur d'Habitat Martien.
Ne yazık ki, yalnız yaşamıyormuş.
Apparemment, Charles ne vivait pas seul.
Ama bir adamın hayatını ellerinle çekip aldığında yaşamın onu terk edip gittiğini hissedersin. Bay Coulson'ın bana yaptığı gibi.
Mais drainer la vie d'un homme avec votre propre main, sentir la vie s'échapper de lui... comme Coulson l'a fait avec moi.
KÖPEKBALIĞINA DAYANIKLI PANÇO KÖPSIRGA YAŞAM KİTİ Bugün orijinal köpsırga hazırlık kitini kullanıma sunuyoruz.
Je vous présente le kit indispensable en cas de sharknado.
Baban beni yaşam desteğini kesmek için ikna etti.
Ton père m'a convaincu de te débrancher.
Benim evimde yaşamıyor ki.
Elle ne vit pas dans ma maison.
Hayaller aleminde yaşamıyoruz Profesör.
Ce n'est pas la tour d'ivoire.
Ustama sonsuz yaşam ilk hediye edildiği zaman biri öldürmeye çalışmıştı.
Lorsque mon maître a été le premier conférer le don de la vie éternelle, un ennemi a essayé de le tuer.
Bizim işimiz zamanı, dolayısıyla tüm yaşamı korumaktır.
Notre boulot est de protéger le temps, et ainsi protéger toute vie.
Ben burada yaşam destek sistemi gibi bir şeyim.
Je suis juste ton support de vie.
Sana bir şey söyleyeyim. Geçen sene Oxford botunun kulaç ekibine ve dallamanın birine ders vermek gibi bir talihsizlik yaşamıştım.
J'ai eu la malchance d'être le tuteur du chef de nage d'Oxford, l'an dernier.
Herif sağlıklı yaşam manyağı Karalahana suyu içiyordu.
Il boit du satané chou frisé.
Yaşamı biz seçtik. Neden haber oluyoruz ki?
Nous avons choisi cette vie.
Ne diyorsun? Bu benim yaşamım.
Tu crois quoi?
Senin yaşamın zaten film gibi.
Ta vie est mieux qu'un film!
Sen kızılderililerle yaşamışsın doğru mu?
Tu l'utilisais pour vivre avec les indiens?
Öyle bir yaşam olmazdı.
Parce que c'est pas une vie.
Vahşi Yaşamı Koruma alanında.
Son père travaille dans le même secteur que moi.