Yorsun traducir francés
259,280 traducción paralela
- Dışarı mı çıkıyorsun?
Tu sors?
Hem müvekkilimi içeri atmak için eski sevgilisini kullanıyorsun hem de ben gerekçelerini ortaya çıkartırken itiraz ediyorsun.
- mais vous objectez... - Assez. ... quand j'établis que sa véritable motivation est...
Ne yapıyorsun?
Qu'est-ce que tu fais?
Ben ahlaksızları savunurken sen çocukları kurtarıyorsun.
Je représente des gens sans scrupules, et toi... tu sauves des enfants.
Canını yakıyorsun! Canını yakıyorsun!
Tu lui fait mal!
Tek bildiğim ya Cabe'in muhtemel ölümüyle ilgili yoğun bir içsel karmaşa yaşıyorsun ya da hakikaten hiçbir şey hissetmiyorsun.
D'après ce que je sais, tu souffres d'une immense agitation intérieure à propos de Cabe qui va peut-être mourir, ou tu ne ressens rien du tout.
- Ne yapıyorsun?
- Qu'est-ce que tu fais?
Hazır Laf Los Angeles'ten açılmışken, neden orada kalamıyorsun?
Vu que tu parles de Los Angeles, Pourquoi tu ne peux pas rester ici?
Neden kaçıyorsun?
Qu'est ce que tu fuis?
- Ne yapıyorsun?
qu'est ce que tu fais?
- Ne yapıyorsun?
Qu'est-ce que tu fais?
- Yüksek frekans oluşturmak için hava aralığını daraltıyorsun.
Tu réduis l'ouverture de l'air pour créer une fréquence élevée.
- Ne yapıyorsun?
Qu'est-ce-que vous faites?
Şimdi de kendini kandırıyorsun.
Maintenant tu te voiles la face.
- Bundan keyif alıyorsun.
Ça vous amuse.
- Onlarla mı çalışıyorsun?
Êtes-vous de mèche avec eux?
Ya onlarla birlikte çalışıyorsun ya da kızın dinleme cihazı taktığını biliyordu ve seni yanlış yönlendirdi.
Soit vous êtes de mèche avec eux, soit votre fille savait que vous portiez un micro et elle vous a induit en erreur.
Saçmalıyorsun baba!
C'est une farce, papa.
Şaka mı yapıyorsun?
Vous plaisantez?
Ona neden bakıyorsun?
Pourquoi le regardez-vous?
Önermenliğin seni yalancı şahitlikten korumayacağını anlıyorsun değil mi?
Vous comprenez donc que l'offre ne vous protège pas en cas de parjure?
- Tam zamanını hatırlayamıyorsun ama.
Mais vous ne vous rappelez pas de l'heure.
Olayları anlatması için zarf atıyorsun.
Vous faites de la pêche aux infos.
- İyice kurcalıyorsun. - Hayır hayır hayır.
Vous fouillez.
- İyice kurcalıyorsun...
- Vous fouillez.
Onu tanımıyorsun.
Tu ne la connais pas.
Onu anlamıyorsun.
Tu ne la comprends pas.
Ne yapıyorsun?
Que fais-tu?
Ona yeniden kavuşacağını sanıyorsan yanılıyorsun çünkü o sana hayran değil Kimmy!
Il ne reviendra pas vers vous, si c'est ce que vous espérez, car il ne vous porte pas dans son cœur. Vraiment pas.
- Şaka yapıyorsun.
Tu rigoles?
Neden sen anlatmıyorsun?
Pourquoi ne pas parler et j'écouterai?
- Neden ona arka çıkıyorsun?
Pourquoi tu l'encourages?
Chloe'yi görmezden gelmiyorsun, onu korumaya çalışıyorsun çünkü başka yolu yok.
Tu n'ignores pas Chloe, tu la protèges parce qu'elle n'a pas eu le choix.
- Kimlik sahteciliği mi yapıyorsun?
Vous faites de fausses cartes?
Normalde ne yapıyorsun?
Que faites-vous normalement?
Neden Starford Akedimisi'nde bir "kederli toplanma" ya cagırılıyorsun?
Pourquoi es-tu invitée à la "cérémonie du deuil" à Starford?
Her zamanki gibi ilk elini attıgın ceketi almıyorsun.
Tu ne prends pas le premier manteau ramassé parterre comme d'habitude?
Burada ne yapıyorsun?
Qu'est-ce que tu fais là?
Anladım, orada kendini cezalandırıyorsun, degil mi?
Je vois. Tu es ici pour pratiquer un nouveau type d'auto-flagellation, si?
Lucifer, ne yapıyorsun?
Lucifer, que faites-vous?
Bu yüzden sasırıyorsun.
C'est que vous réprimez.
- Burada ne yapıyorsun?
- Que fais-tu ici?
Yani bunu sadece soruşturmaya yardım etmek için yapıyorsun?
Donc, vous faites ça juste pour aider sur l'affaire?
Yani bana inanıyorsun öyle mi?
Alors tu me crois? Bien.
Zaten burada napıyorsun ki?
D'ailleurs que faites-vous là?
Sen... ne yapıyorsun?
Vous... quoi? Attendez.
Ne yapıyorsun lan?
Qu'est-ce que tu fabriques?
Ne yani tatile mi çıkıyorsun?
Vous partez en vacances?
Parlıyorsun, şuan bile
Lumineuse, même maintenant.
Önce bir hastayı kaçırmak için kendini akıl hastanesine kapatıyorsun daha sonrada onunla birlikte kaçıyorsun.
D'abord, vous vous mettez dans un hôpital psychiatrique, juste pour kidnapper un autre patient et vous évader.
Evet, Ella'yı tanımıyorsun.
Vous ne connaissez pas Ella.