English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → francés / [ Y ] / Yüzüne

Yüzüne traducir francés

6,655 traducción paralela
Bu akşamki fotoğraf için yüzüne biraz renk gelmesi lazım.
Je pense qu'il lui faut un peu de couleur pour la photo de ce soir.
Hayır, yüzüne biraz renk gelsin diye beş dakikalığına dışarı çıkardım.
Je l'ai sorti cinq minutes pour qu'il prenne un peu de couleur.
Hayır, benim görmek istediğim tek çakma.. .. senin onun yüzüne yapacağındı.
Non, la seule chose que je veux voir c'est toi en train de se faire sa tête!
Sanki tanrının yüzüne dik dik bakmak gibi!
Comme contempler le visage de Dieu!
- Senin yüzüne ne oldu?
Pourquoi es-tu si suffisant?
Yüzüne iyice bir bak istiyorum.
Regarde ton visage.
Kadının yüzüne karşı yalan söyleyemem artık.
Je ne peux plus lui mentir au visage.
Yiğitlik gösterisini eline yüzüne bulaştırdı.
- Une présentation bâclé de sa prouesse.
- Yüzüne dokunma şeklini gördüm.
- J'ai vu comme il a touché votre visage.
Ve eline yüzüne bulaştırdın!
Et tu as échoué!
Yüzüne filan vurmuyorum.
Je ne vous l'envoie pas à la figure.
- Hiç yüzüne bakabildin mi?
- Tu as réussi à apercevoir son visage?
Ellerini yüzüne götürüyorsun şu anda.
ne... tu es entrain de faire une manucure maintenant.
Kızın içkisini yüzüne dökmeden önce ona iki dakika daha veriyorum.
Je lui donne encore deux minutes avant de lui jeter ce verre à la figure.
Bir daha kasabanın, annemin Belle'lerin yüzüne nasıl bakacağım?
Comment affronter la ville entière, ma mère, les Belles?
Evet, kesinlikle Sarah'nın senin yüzüne telefonu kapattığına inanabiliyorum.
Je peux y croire.
Yüzüne ne olmuş senin?
Qu'est-ce qui ne va pas avec ton visage?
Yüzüne doğru dök.
Mets-lui ça sur la tête.
Yüzüne vurmak gibi mi?
Genre, au visage?
Hayır, kimsenin yüzüne yumruk atmadım.
Non. Pas... pas au visage. J'ai déjà...
- Yüzüne ne oldu? - Kendime tokat attım.
- Je me suis giflé.
Çamaşırını senin yatağında bıraktıktan sonra hala nasıl yüzüne bakabiliyor?
Comment peut-elle te regarder dans les yeux après avoir laissé ses sous-vêtements dans tes draps?
Bir çocuğun yüzüne kalem saplamış.
Elle a poignardé un enfant au visage avec un crayon.
Birinin yüzüne kalem saplamış.
Elle a poignardé le visage d'un mec avec un crayon de papier.
Eğer oğlun ölürse ve sen yanında olmazsan, kendi yüzüne nasıl bakacaksın?
S'il meurt et que vous êtes absent, votre conscience ne le supportera pas.
Ben de tepsimdeki yemekleri aldım ve hepsini yüzüne çaldım.
J'ai ramassé toute la nourriture de mon plateau, et je lui ai écrasée au visage.
Olanlardan sonra annenin yüzüne baktım ve içimde bir şeyler parçalandı sanki.
Après que j'ai... j'ai regardé ta mère... et quelque chose au fond de moi... s'est cassé.
Sen de gitmek istemediğin için Porter'ı gönderiyorsun ama Jessica'nın yüzüne hayır diyecek cesaretin yok.
Tu envoies Porter, non pas que tu ne le veuille pas Mais tu n'as pas les co * illes de le dire en face c'est cela?
Orada olmanı istemeseydim yüzüne söylerdim.
Et si je ne t'y voulais pas, je te l'aurais dit en face.
Yüzüne doğrultulmuş namlu pek eğlenceli olmuyor değil mi?
Ce n'est pas aussi plaisant quand le canon pointe vers toi?
Tek görevin ergen bir kizin yerini bulmakken piskin piskin konusarak isi eline yüzüne bulastirdigini gündeme getirmek hayrina olmaz.
Compte tenu que ta seule tache était garder la trace d'une adolescente, tu voudras peut être un peu moins attirer l'attention sur ton échec absolu.
Yetiştirdiğim ölümlü oğlum şeytanın yüzüne takıp da kendini sakladığı bir maske haline gelmiş.
Le fils plein de moral que j'ai élevé n'est rien d'autre qu'un masque porté pour cacher de vieux démons.
Hiç durma... Nik beni iyileştirdiğinde yüzüne güleceğim.
Par tous les moyens, si seulement je peux rire de ta tête quand Nik me guérira.
Lina, onunla evlenmeyeceğini yüzüne söylemek için Mehar'ın otel odasına gitmiş.
Lina est allée dans la chambre d'hôtel de Mehar pour lui dire en face qu'elle ne l'épouserait pas.
Üçümüzün bir aile olmasını ne kadar çok istediğini biliyorum ben de istiyorum ama karşında durup yüzüne bakarak daha hissetmediğim bir şey hakkında sana yalan söyleyemem.
Je sais combien tu veux que nous soyons une famille tous les trois, et je le veux aussi, mais je ne peux pas te mentir et te dire que je ressens quelque chose que je ne ressens pas.
İşte be herif, çünkü bende... Yine kupadan bahsedecek olursan, onunla yüzüne geçiririm bir tane.
Ce mec, parce que j'ai... encore le trophée, et je te frapperai avec.
Yüzüne bakarsak, acımamış herhâlde.
J'imagine que ça ne t'a pas fait mal, vu la tête que tu fais.
Telefondan değil de yüzüne söylemek istediğim çok şey var. Ama sanırım böyle olacak artık.
J'ai tellement de choses à te dire en personne et non pas par téléphone, mais je suppose que ça fera l'affaire.
Gizemli bulutlar yer yüzüne karmaşa bırakıyordu
Des nuages de mystère déversant la confusion? ? Sur la terre?
- Yüzüne ne oldu?
Qu'est-il arrivé à votre visage?
Yüzüne bile bakamamış adamın.
Elle n'a même pas vu son visage.
Su yükselir ve yüzüne vurmaya başlar.
Le niveau de l'eau augmente et gifle son visage
Yüzüne ne oldu?
Qu'est-ce que t'as au visage?
- Şimşek'in yüzüne bakabilmişler mi?
Est-ce qu'ils ont pu bien voir le visage de la Traînée rouge?
Dostum, şans yüzüne güldü gibi.
Mec, vous l'avez fait dans l'ombre.
Ben gidip ona bir sürü berbat yiyecek alacağım ve yüzüne kendim yedireceğim.
Je vais aller lui chercher de la malbouffe, et le lui faire bouffer moi-même.
Gianopolous'u ondan aldığımda gidip yüzüne çarptım ve insanların kin tuttuklarını söyledim ve ben Fortsman ile olan husumetinizi biliyor olmalı bu yüzden ona gitmiş onun için...
Quand je lui ai retiré ses fonds de Gianopolous, Je lui ai collé en pleine face, et je lui ai dit que les gens avaient la rancune facile il a du apprendre à propos de ton histoire avec Forstman, et c'est pour ça qu'il est allé le voir
Yüzüne çarpmak zorundaydın.
Tu étais obligé d'aller lui dire en pleine face.
Yüzüne ne oldu?
Qu'avez-vous au visage?
Annenin yüzüne mi söyledi?
Il lui a dit ça?
İhbar hattı otçuları ve delileri su yüzüne çıkarıyor.
N'hésite jamais.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]