Yılan mı traducir francés
1,411 traducción paralela
- Yılan mıdır?
- C'est un tordu?
Peki... bu ne demek oluyor? Bir yılan mı?
Ça fait allusion à quoi?
- Yılan mı?
C'est du serpent.
- Köpek mi? Yılan mı?
C'est un chien?
Yılan mı yoksa tropik bir sarmaşık mı?
C'est un serpent ou une plante grimpante?
Anlaşılan birbirimize yardım etme fırsatı doğdu.
Il semble qu'il y ait une opportunité pour que l'on s'entraide.
- Hey, gelmişsiniz! - Tamam, hastaneye açılan büyülü bir tunel filan mı var?
Il y a un tunnel magique qui mène à cet hôpital?
- Yılanı aldın mı?
- Ouais.
Ve daha sonra 8 : 45'te Sharona'ya yapılan bir arama daha var... depremden hemen sonra... 911'i aramadan önce Sharona'yı mı aramış?
Puis on a appelé de nouveau Sharona à 8 h 45... juste après le tremblement de terre qui- - Elle a appelé Sharona avant la police.
- Anlaşılan Carrie beni, World Wide Express çalışanına oral seks yaparken gördüğü için rahatsız oldu.
Qu'est-ce qu'il y a? ça lui pose un problème de m'avoir vu sucer le gars de la Worldwide Express. - Oh.
Kanatlı bir yılan gördüm. Diğeri de sadece L-M'di.
- Il y avait un serpent ailé et aussi les initiales L.M.
Ama ben genelde şu yılan işlerine biraz fransızım.
Mais vos histoires de serpent m'échappent un peu.
Bir yılan olsaydı, beni ısırabilirdi.
Si ça avait été un serpent, ça m'aurait mordu.
Pekâlâ, ona asılan bu adamlardan birisi bir problem çıkardı mı?
Très bien, avec ceux qui la draguaient, il n'y a jamais eu de problèmes?
Oh Tanrım! Çıngıraklı yılan!
Mon Dieu, un serpent!
O yılan bana yalan söyledi.
Ce serpent m'a menti.
- Yılan da onlarla mı?
- Et Snakehead?
Biz bir ihbar aldık Yılan yarın yeni mal dağıtımı yapacak. Adada.
On nous a prévenus... que Snakehead reçoit une cargaison demain.
Yılan da onlarla mı?
Et Snakehead?
Gidip yılanı boğayım.
Je vais drainer mon dragon.
- Yılanını hayatım.
- Son dragon, mon chéri.
Saçlı örümcek, ve baykuş havada uçuyor sümüklüböcek ve kör yılan, çocuklarımız bunları kaldıramaz.
" Araignée velue et hibou qui vole dans les airs. Limace gluante et serpent aveugle, ne prenez pas nos enfants.
Saçlı örümcek, ve baykuş havada uçuyor sümüklüböcek ve kör yılan, çocuklarımız bunları kaldıramaz.
Araignée velue... " Limace gluante et serpent aveugle, ne prenez pas nos enfants.
Sanırım yılanın akşam yemeğine çıktı.
Je crois que votre serpent est parti.
Yılanı aradığımız gün burada bir düğün olmasını istediğini söylemiştin.
Le jour où on cherchait votre serpent, vous m'avez dit que vous souhaitiez qu'il y ait un mariage ici.
- Tam ortadaydım, sonra Dale... geldi, beni çekip çıkardı, sonra da yılanı yakaladı...
Puis Dale est arrivé et il m'a pris.
Tatlım, sevgilim içeride başka yılan olmadığını garanti ettiler.
Chérie... Ils nous assurent qu'il n'y a plus de serpents.
Yılanın ağzından çıktığınız yerden almayalım.
On ne reprend pas à la sortie de la gueule du serpent.
Biraz önce hakkında bir yorum yapılan sorumlu yapımcıyım ben.
C'est moi, le producteur exécutif dont on a parlé.
Yürü lan, hasta mısın diye bakacak, yürü.
C'est pour te détendre, vas-y.
Yarım bırakılan iş senin için günah demektir. Bunu oğluna yapma.
Tu peux croire que je me trompe, mais il y a une chose...
Pirzolalar ve ananas, bizim büyük noel tabağımız ve kızarmış yılan balığı.
Côtelettes, ananas, de l'anguille frite, voici notre festin de Noël.
- Kızarmış yılan balığı mı?
- De l'anguille frite?
Ama bu Roger Stanton'ın bana Mercan Yılanı grubu ve... bombadan bahsetmesini değiştirmiyor.
Mais M. Stanton m'a quand même parlé du commando Serpent corail, et de l'endroit où se trouvait la bombe.
Sanırım bu Mercan Yılanı grubu, diğer bir çokları gibi, çoğu kişinin projesi gibi gizlice para alıyor.
Ce commando Serpent corail, comme beaucoup d'autres, doit être financé en douce par quelqu'un qui en fait son cheval de bataille.
Mercan Yılanı komandolarıyla ilgili gelişme var mı?
Avons-nous localisé le commando Serpent corail?
Başka kafana takılan birşey var mı?
Y-a-t-il autre chose qui te déplaît?
Sanırım, ama yılan gözleri çok kazanan bir rulo olabilirdi?
Oui, mais j'aurais aimé que le lancer de dés soit gagnant.
Annenin yemek fişleri biter ve akşam yemeği olmamasının bahanesi hazırdır... veya kahvaltı olmamasının... Okuldaki o bedava dağıtılan mısır gevrekleri vardır tanrıya şükür.
Maman n'a plus de bon alimentaire, c'est une excuse pour qu'il n'y ait pas de dîner ce soir... et pas de petit-déjeuner, non plus, aussi grâce à Dieu, il y a les corn flakes gratuits
Yılanın onu ısırdığını anladım.
et je savais qu'il avait été mordu.
Ölülerin değiş tokuşu ayarlanamaz mı? Bu normalde yapılan bir şey değil mi?
Il n'y a pas d'échanges qui se pratiquent en cas de décès, des choses qui se font en général?
O halde... Lizzie'nin oyuncak bebek evine koyduğum bahçe yılanı... - bunu da ben yapmadım.
Alors ce n'était pas vraiment moi qui ai mis le serpent dans la maison de poupée de Lizzie.
Yukarıya. Bakım zamanında kapatılan bir çelik plaka.
Là-haut il y a une plaque qui est enlevée lors des périodes de maintenances.
Çocukken Peter'ın yılanını beslemek için tarla faresi yakalardım.
Enfant, j'attrapais des souris dans les champs pour nourrir le serpent de Peter.
Şansımız varsa, ve çok ama çok sessiz olursak... ... yırtılan bir prezervatif sesi bile duyabiliriz.
Si on a de la chance et qu'on est très très silencieux, on pourra peut-être entendre le bruit de la capote qui pète!
Yılan suratlı ruhları mı çalıyor?
Face de Serpent est un voleur d'âmes?
Tamam mı? Eğer bu fare kaybolursa, yılanın yaptığını düşünebilirsiniz.
Si cette souris s'évanouissait... vous pourriez penser que c'est le serpent qui a fait le coup.
Kız arkadaşım pantalon yılanını özlüyor ve ben iyiyim.
Ma petite copine a le blues du zizi, mais ça va.
Yıllarca birçok farklı yerde çalıştım ve bana asılan bir sürü adam oldu.
J'ai fait pas mal de boîtes, le nombre de mecs qui étaient toqués de moi!
Aman Tanrım! Yılan!
Un serpent!
Evet, herkesi rahat bırakalım ve her yılan istediğini yapsın.
Bonne idée, Ruth! Donnons-leur tout ce qu'ils veulent.