English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → francés / [ Z ] / Zanaat

Zanaat traducir francés

149 traducción paralela
Sonra... bilirsin, tablo satmak zor zanaat.
C'est difficile de vendre des tableaux.
- Hayır, evlilik zor zanaat. - Her zaman derim ki...
Le mariage ce n'est pas de la tarte.
Zanaatın nedir? Doğru düzgün karşılık ver.
Dis-moi sans détour quel métier tu fais.
Benim zanaatımda kimseye kötülük etmeden herkese pençe vurabilir insan.
Un métier dont je n'ai pas à rougir, j'espère! À vrai dire, je répare les semelles usées.
Çocuk yetiştirmek gerçekten zor zanaat.
Rien n'est plus difficile que d'élever un enfant.
Belki zanaat işlerinin birinde yardım edersiniz.
Peut-être avec des travaux manuels.
O hâlde Usta Granacci'nin burada olmasına daha da sevinmeliyiz. Keza resim yapmak Michelangelo'nun zanaatı değil.
Granacci est doublement bienvenu puisque peindre n'est pas ton fort.
Resim senin zanaatın değil ama?
- Même si tu n'aimes pas peindre?
- Zanaatım olacak.
- J'en ferai mon affaire.
Zanaatından bir manastır yaratmışsın kendine.
Que vous avez fait de votre art un monastère.
Hâlâ zanaatımın resim olmadığını düşünüyorum.
Je continue à penser que je ne suis pas un peintre.
İçinde bulunduğumuz bilim çağında, hala kimsenin ayna yapma zanaatında mükemmele ulaşamaması beni çok şaşırtıyor.
Dans notre ère scientifique, je suis surpris qu'on n'ait pas encore inventé le parfait miroir.
On yaşında bir zanaat öğrendim...
À dix ans j'ai appris un métier.
Baksana, bugünlerde kovboyluk zor zanaat olmalı, mahmuzlarını sattığına göre.
Un cow-boy doit vraiment toucher le fond pour vendre ses éperons.
Zanaatım var.
J'ai mon artisanat.
Zanaat, Danny!
L'ordre, Danny! L'ordre!
- Bizi zanaat kurtardı. - Vay canına.
Il nous a sauvés.
Zeki olmak zor zanaat.
C'est difficile de faire les bons choix.
Bak, bu zanaatın sırrı kazığı bu şekilde...
Vois-tu, le secret du métier, c'est de garder le piquet...
Senin rehberliğin ve zanaatın olmadan ben ne yaparım?
Que vais-je faire sans ta main pour me guider?
Ama sonra, Karanlıklar Efendisi yüzük yapma zanaatını öğrendi... ve Hükmeden Yüzüğü yaptı. Hepsine hükmedecek Tek Yüzük.
Mais le Seigneur des Ténèbres apprit fabriquer les anneaux, et fit l'Anneau Unique qui les gouverne tous.
Zanaat ve ticareti geliştirmekle başlayalım, çünkü bunlar bir ülkenin zenginliğinin kaynağıdır.
Commencons... par encourager l'artisanat et le commerce, parce que ce sont le sources de la richesse du pays.
Zengin olmak zor zanaat, evlat.
C'est dur de devenir riche.
Baloların bununla alakası, dans pistinin zanaatımı biraz daha mükemmelleştirip yeni şeyler öğrenmeye, yeni fikirleri gerçek dünyaya taşımaya vesile olması.
Pour la danse, les bals, c'est parfait pour pratiquer. Pour apprendre des trucs nouveaux, pour les montrer au monde réel.
Savaş çabasına yararlı olacak bir zanaatın olduğuna... - onları ikna etmelisin.
Vous devez avoir un métier, précieux pour l'effort de guerre.
Dışarıda, zanaatını icra etmiyor musun? Ne zanaatı bu, Christopher?
Je te croyais en tournée à vanter ta camelote
Jack'in zanaatı, zor sorulara kolay cevaplar üretip, ihtiyacı karşılamak.
Simple métaphore. Il vend la réponse facile aux questions difficiles
20 yıl sonra ben film çekmeye başladığımda,.. ... stüdyo sistemi çökmüş ve yerini dev şirketler almıştı. 50'li yıllarda bu tutkum iyice büyüyerek bir zanaat hâline dönüştü.
À l'époque, je l'ignorai, mais en 1946, Hollywood avait atteint son apogée, 20 ans plus tard, quand j'ai commencé à tourner, le système des studios s'écroulait remplacé par celui des multinationales.
Umarım daha sonra Vanessa'ya zanaat odamızı gösterirsin.
J'ai pensé que tu pourrais lui faire visiter les lieux un peu plus tard.
Gidebilecek hiç bir yerim olmayıp bildiğim bir meslek yada zanaat elimde yoktur.
Je n'ai pas d'endroit où aller... Pas de travail, pas de métier.
İş bilmem, zanaat yok. Bu tınmıyor hiç.
Je n'avais pas de métier, mais elle s'en foutait.
Kendi şirketimi kurdum ve Alman zanaatını tüm dünyaya pazarlayacağım.
J'ai créé il y a peu une petite entreprise J'exporterai du travail allemand de qualité dans le monde entier
Bir gün canı sıkılınca, Komutan Muller hemen bir tutsak çağırtmış. Ona, Alman zanaatının kalitesini ispatlamak istiyormuş.
Et il avait aussi une habitude, M. le commandant de camp Müller, c'est-à-dire, quand il était d'humeur... il faisait appeler le premier détenu venu "pour lui montrer ce que c'est que le travail de qualité allemand!"
İşte bu akşam bu zanaatı yapacağız.
Ce sera notre activité de ce soir.
Sanat ve zanaat döneminden sandalye.
Une chaise de la fin du 1 9e siècle. Une table en acajou à motifs "nuages".
Sanat ve zanaat tanrısı olduğuna göre, hobi olarak ne yaparsın?
Si tu es le dieu des métiers... quel est ton passe-temps?
Havaya gireceğimiz, oyunculuğumuzu güçlendireceğimiz ve zanaatımızı geliştireceğimiz yer.
C'est ici qu'on muscle le cabotin et les pectoraux de notre art.
Dedim ki : "Bu çocuk birisi olmak istiyor, bu çocuk zanaat öğrenmek istiyor".
Je me suis dit, ce garçon veut devenir quelqu'un. Ce garçon veut apprendre un métier.
Bir zanaat bilmeyen adamın yapabileceği düzgün bir iş yok.
Qui n'a pas de métier ne peut trouver de vrai travail.
Zor zanaat.
C'est pas facile.
Paul LeMond öğrencilerinin zanaat öğrenmelerine vardım etmek istiyorum!
Je veux aider les étudiants de l'école Paul LeMond.
Lokantacılık zor zanaat.
C'est difficile, la restauration.
. Onlar zanaat öğrenirken onları korumak için "
"afin de les protéger pendant leur apprentissage."
Zanaatımızla gerçek onuru göstereceğiz, iyiliğin çevresinde toplanarak bir güç oluşturabilen insanları göstereceğiz ve Allah'ı anlatacağız.
Nous ferons preuve d'une vraie fierté dans notre artisanat, et nous ferons la démonstration, une bonne fois pour toutes, que des hommes qui s'unissent peuvent ensemble devenir une force pour le bien, dans la célébration de l'esprit d'Allah.
Asillerin saraylarında hapsolmaya mahkûm, lüks bir zanaat da değildir. Bilim gerçeklikte var olur ve herkes tarafından kullanılabilmelidir.
La science est une énergie à l'utilité bien réelle.
Köyümüzün eskiden kalma bir zanaatıdır.
C " est un métier ancien de notre village
Bu zanaat sizin aile geleneğiniz.
C'était la profession de tes ancêtres.
Çünkü pezevenk olmak zor zanaat. Gerçekten zor dostum.
Parce que c'est chaud la vie, pour un mac.
"Pezevenk olmak zor zanaat."
"C'est chaud, la vie pour un mac."
herkes için bir değer ifade eden, zanaat özelliği taşıyan herhangi bir şey.
.. artisanat, ou toute autre chose ayant de la valeur pour tous.
ama bu da diğerleri gibi bir zanaat işte.
Je suis pas un artiste, moi, hein?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]