English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → francés / [ Z ] / Zarın

Zarın traducir francés

1,193 traducción paralela
Kalp zarını, kararlı hale getirdim ama iç kana konusunda endişe ediyorum.
- L'hémorragie interne m'inquiète. - Votre diagnostic?
Kalp zarınız tertemiz.
Votre péricarde est comme neuf.
Hücre zarını delmek isteyen ne olursa olsun... Kimyasal... organik... teknolojik... aynı anda yok ediliyor.
Tout ce qui pénètre la membrane cellulaire... que ce soit chimique, biologique ou technologique... est immédiatement détruit.
Zarın altındaki doku damarlarla bağlantılı.
Le tissu interne a l'aspect assez gélatineux avec un fin réseau de veines.
Hayatının her günü bir zarın yuvarlanması.
Ta vie n'est qu'un coup de dés.
Tamam, ama yanaklarınız kızarınca içeri gelme vakti gelmiş demektir.
Oui. Mais dès que vous avez les joues rouges, c'est qu'il est temps de rentrer.
Yüksek konsantrasyonla gerçekleştirilen bu duruş genital bölgeyi ve skrotumu karın zarına oturtuyor. Odun gibi sert oluyorsun.
Cette position et de Ia concentration font que Ies organes génitaux et Ie scrotum rentrent dans Ie péritoine formant une sorte de planche en bois.
Ama size göstermek istediğim kulak zarının diğer tarafında yatmaktadır.
Mais ce que je veux vous montrer se trouve de l'autre côté du tympan.
Takılma yapıldıktan sonra kafatası zarını onaracağız ve...
Une fois l'implant posé, on recoud le péricrâne.
Kastan ve kafatası zarından keseceğim ki... ... kapak kafatasından ayrılsın.
Je vais inciser le péricrâne ainsi que le muscle, afin que le volet se détache du crâne.
Elizabeth, ben periton zarını çekerken kalınbağırsağı açar mısın?
Elizabeth, pouvez-vous écarter le colon descendant?
Kızlık zarının ilk meyvesinin güzelliğini tatmış olmak ileride Minotaur ile yapacağı savaşta ona çok yardımcı olmuş olmalı.
Qu'il ait obtenu les prémices de l'hyménée de la nubile beauté a dû le favoriser dans son futur combat avec le Minotaure.
- "Kızlık zarın mı alındı?" - " Hayır, hayır...
- " Ton hymen est en manoeuvre? - Non, non...
Kızlık zarının nasıl alındığını bilmiyorum.
Je sais pas comment enlever un hymen...
Kulak zarınızı delmek istemiyorum.
Je ne veux pas vous crever le tympan.
Ne oluyor? Kulak zarınız patlayacak.
Vous essayez de vous crever les tympans?
Zanlı, diyaframdan yukarıya doğru saplamış Mediastin'den ve perikard boşluğundan geçip kalp kasını ve iç zarını delmiş.
Le tueur l'a enfoncé vers le haut dans le diaphragme, le médiastin, puis dans le sac péricardique, le myocarde et l'endocarde.
Beyin zarını açıyorum.
J'ouvre la dure-mère.
Bırakta zarı atsın.
Laissez-le lancer les dés.
Yüzüm kızarır, gitmem gerekir.
Je n'aime pas ça. Je rougis, je fuis.
Tanrı aşkına, kızarıklığım filan yok.Yüzüme sürüyorum.
Je n'ai pas d'irritation. Je la mets sur mon visage.
Kulak zarı sağlam.
Le tympan n'a rien.
Zarı patlamamış, ve bebek zor bir durumda değil.
Mais la membrane n'est pas rompue et le bébé n'est pas menacé.
- Zar oyunu oynar mısın? - Hayır.
Tu joues au craps?
Eğer zar tuttuğumuzu sezerse, siz ve ben kebab bıçağının keskin tarafının neye benzediğini anlarız.
S'il a le moindre doute sur notre honnêteté, on va vite connaître les sensations que donne un couteau à kebab.
Neredeyse en uç noktasına varmıştım ki kaydım ve düştüm ama zar zor bir ağaç dalını yakalayabildim.
Près de la cime, j'ai glissé et je suis tombé. Mais j'ai réussi à saisir une branche.
Etrafı zar zor görebiliyorum.
Je n'y vois guère.
Güzel zar attın Kev.
Oh, joli, Kev.
Bir kızarık burunlunun gelip de bunların hepsini benden almasına izin vermeyeceğim.
Je ne vais pas laisser un lèche-bottes me ravir la place.
Louise duymasın tamam mı, çok kızar bana.
Ne le dis pas à Louise. Elle rentrerait dans un rage folle.
Her iki kulağın altında yarımay şeklinde ince, kırmızı iki zar vardı.
Une fente en demi-lune sous chaque oreille... bordée d'une membrane rouge sombre.
Polly de gidip babasının benzin bidonunu bulmuş ve vücudunda kızarıklık olan yerlere dökmüş.
Alors Polly est allée chercher... un bidon d'essence de son père... et s'en est aspergée, partout où elle avait des rougeurs.
Sonra tacize uğrarsınız ve anneniz size çok kızar.
On a abusé de toi, et ta mère te gueule dessus.
Git Anne kızar çünkü sen son tatilde gelmedin
Ta mère est contrariée parce que tu n'es pas rentré lors des dernières vacances.
O haklı. Tost gibi kızarırsın.
Tu vas faire le toast.
Kısacası, benim hurdayı tamamen pastan oluşmayan bir otomobille değiştirdim ve zar zor geri dönerek ailemin sıcak kollarına kavuştum. Her şey eskisi gibi. Yalnız bodrumda kalıyorum ve eve kira ödüyorum.
J'ai échangé ma voiture contre une autre moins déglinguée, et je suis rentré chez mes chers parents, où rien n'a changé sauf que je dors à la cave et que je paye un loyer.
Kulaklarının arkası kızarıyor.
Il rougit derrière les oreilles.
Ne ihtiyacın olan "zar zor".
Ça suffira.
Bir daha yapsam kızar mısın?
Ca t'ennuie si j'essaie encore une fois?
Geçen akşam arkadaşım Miranda akşam yemeğine davetliydi... zar zor tanıdığı bir adamın evinde.
Hier soir, mon amie Miranda etait invitee à une fête... chez un homme qu'elle connaissait à peine.
Bu, tayların zar atması gibi kulağa çılgınca gelecek, Homer acaba nasıl eğleneceğini bana öğretebilir misin?
Tu vas me trouver un peu fou dans la caboche, Homer, mais pourrais-tu m'enseigner à m'amuser?
Burayı eski Vesuvio'dan daha çok sevdiğimi söylesem kızar mısın?
Tu vas me haïr, si je dis que je préfère cet endroit au Vesuvio?
- Oh, elbette! Güzel bir kadını ve suratımda süslü bir tacı sallıyordun! Ne bekliyordun, o bir zar tutmaydı!
Tu arrives avec une pin-up en parlant de couronne, j'allais pas dire non!
- Bir şey söylesem kızar mısın?
- Elle va en mettre. - Je peux vous dire une chose?
Yanağının kızarıklığı ve sesinin akşam meltemiyle süzülmesi.
tes joues roses, ta voix flottant dans la brise du soir...
Bu saçma davada zar atmasının tek sebebi onu suçlu bulmanız olasılığı.
Et il est ici... avec son procès ridicule parce qu'il pense que vous la condamnerez.
Eğer plânın işe yarasa bile, güçlü radyasyonun etkisi ile kızarıp gideriz.
Regardez, même si votre plan fonctionne et que nous ne sommes pas déchirés par les courants ou fait frire par les radiations,
Bana söyleyin, nasıI yaptıınız bu zarı?
Dites-moi, comment meurt-il?
- Kimi yaptığını zar zor anlayabiliyorum!
- Je ne savais pas qui tu imitais!
Yani ameliyatta zarı yırtmış olmalısınız.
Vous avez donc dû perforer la dure-mère pendant l'intervention.
İçine sızar, fırsatını kollarım... Sanki Vietnam'da falanmışım gibi.
Je me glisse dedans et je rôde comme si j'étais à la guerre du Vietnam.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]